English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ S ] / Sentir

Sentir translate Portuguese

36,966 parallel translation
Dâhiler genellikle kendilerini soyutlanmış hissederler o yüzden insanlar onlara yaklaşmaya çalıştığında korumaya geçebiliyorlar. Hayır.
Os génios costumam sentir-se isolados e ficam receosos quando alguém se aproxima.
Senden daha hafif, dibe inmemiştir, etrafı dizlerinle kolaçan et ; büyük ihtimalle batmayı durdurduğu yerdedir.
Ele é mais leve do que tu, não vai estar no fundo, tenta sentir os joelhos, deve ser onde parou de afundar.
Mesele erkegin karisi daha çok kazaniyor diye gücünü kaybettigini hissetmesi.
É o homem sentir que perde o poder porque a mulher ganha mais do que ele.
Onu huzursuz etmem.
Não a farei sentir-se desconfortável.
Neler hissettigi ve yasadiklariyla ilgili endiseleniyorum.
Fico preocupado com o que está a sentir e com o que se passa com ela.
Kendimi hayat gailesine kapilmis yasli ve aptal bir tip gibi hissediyorum.
Faz-me sentir velha, ridícula e uma yuppie estúpida.
Yani is yerindeki saçmaliklar olsun, daha bebek dogmadan yilin babasi olmak zorundaymisim gibi hissetmem olsun... Kafami karman çorman etmisti.
Lidar com merdas estúpidas no trabalho e sentir que tenho de ser um pai exemplar ainda antes de ele nascer, tudo isso me deixou perturbado.
Vücudumu doğal bir mutluluk kaplamaya başladı, kendimi yıllardır olmadığı kadar iyi hissediyordum.
Uma sensação de felicidade natural começou a entrar no meu corpo e estava a sentir-me melhor do que me sentia há muitos anos.
Neredeyse hücrelerimin dönüşüm geçirdiğini hissetmeye başladım.
E comecei a sentir que as minhas células estavam a transformar-se, em algum nível.
Besin açısından zengin olan, size gerçekten enerji veren, sizi besleyen muhteşem bitkisel ve mikro besinler içeren bu yiyecekleri yemeye başladığınızda kendinizi iyi hissediyorsunuz, istekleriniz ve tat alma cisimcikleriniz değişiyor.
Quando se começa a comer estas comidas densas em nutrientes que nos estão a alimentar, que nos estão a nutrir verdadeiramente com todos os fitonutrientes e micronutrientes fantásticos, começamos a sentir-nos bem, os nossos desejos mudam e as papilas gustativas mudam.
Çünkü o zaman empati kurardık ve bu da iştahımızı açmaktan çok tiksinmemize neden olurdu.
Porque se o fizéssemos, sentiríamos a empatia que nos faria sentir enojados em vez de com apetite.
Nasıl hissediyorsanız.
O que estiverem a sentir.
Ama insan onun için üzülüyor. - Ne?
Faz-me sentir pena dele, só isso.
Zayıf mı hissettirildin?
Abandonaram-te? Fizeram-te sentir impotente?
Yani seni daha iyi hissettirmemi mi istiyorsun?
Então, queres que eu te faça sentir melhor?
Ona daha iyi hissettirmek için burada değilim, ve seni de daha iyi hissettirmek için burada değilim Tom.
Não estou aqui para o fazer sentir melhor, e nem para te fazer a ti, Tom.
Çok şey anlattım. Bunalmış hissediyor olmalısın.
Deves-te sentir esmagada.
Sen daha da zorlamadan yeterince kötü hissediyorum zaten.
Já me sinto mal. Não me faças sentir pior.
INS görevlisi gelip gittikten sonra sen ben ve annen dışarı çıkarsak belki onu biraz iyi hissettirip Cadılar Bayramı ruhuna...
Depois da agente da imigração vir, talvez faças a tua mãe sentir-se bem com o Halloween se tu, eu e ela - sairmos... - Ralph, boas notícias!
Çocukları üniversiteye gidince anne babalar da böyle hissediyor olmalı.
É estranho. Os pais devem sentir-se assim quando os filhos vão para a universidade.
Ne düşüneceğini biliyorum.
Sei como ela se vai sentir.
- Hayır, ama bunu benim içimden başlayarak hissedebiliyorum.
- Não, mas posso sentir isso a começar dentro de mim
Ne kokuyorum?
O que eu posso sentir?
Bakayım.
Deixe-me sentir isso.
Kendimi iyi hissetmemeliyim aslında ama hissediyorum.
( GRUNTS ) Não deve se sentir tão bem, mas ele faz.
Ve yakın bir zamanda, torunumun nefesi, ve oğlumun gülüşünün yerinde... hiç bir şey olmayacak.
Posso sentir-las a escorregar por entre os meus dedos. e em breve onde costumava ficar o respirar da minha neta e o riso do meu filho, ficará... nada.
Ahh, aslında yarını, tam bir beceriksizmişim gibi, hissederek geçireceğim...
Bom, ia passar o dia a sentir-me um falhado, mas...
Eğer sen onun bu özelliğini, reddederek onu geri bırakma, kararına destek verecek birini arıyorsan, başka bir siyah kadın bulman gerekecek.
Se está à procura de alguém que o faça sentir-se melhor por estar a negar-lhe uma oportunidade especial, é melhor procurar outra pessoa negra.
Şimdi, nasıl hissediyorsun peki?
Como é que isso te faz sentir?
Senden derin bir nefes almanı istiyorum, seni sakinleştirecek bir şeyler düşünmeye çalış.
Quero que respires e penses em algo que te faça sentir tranquilo.
Daha iyi hissetmemi sağlamıyorsun.
Não estás a fazer sentir-me melhor.
Yalnız ve kendimden iğrenirken.
sozinho, até sentir nojo de mim mesmo.
Bu söylediğin beni yaşlı gösterdi.
Isso faz-me sentir velha.
Bunun karşılığında kendimi yaşlı hissetmeme neden olmak istediğine emin misin?
Queres mesmo fazer-me sentir velha?
Uykun gelmiş gibi hissedeceksin.
Vai sentir-se sonolento, então nós...
Nerede olduğumu iyice anlamam gerek.
Vou ver se consigo sentir.
Ayrıca otelde çok yalnız hissediyorum. Yani, kendime tuttuğum o koskoca otel odası, ne kadar büyükse bir o kadar da orada yalnız hissediyorum.
Quero dizer, tenho esta suite grande toda para mim mas acho quanto maior for o quarto do hotel, o mais vazio se pode sentir.
Ben gitmek zorundayım.
Não estou a sentir-me bem.
Bunu kimse bilmez hatta Kate Halanız bile bilmez, ama... ilk senaryoyu aldığımda, yaptığım ilk şey bana hissettirdiği şeyleri çizmeye çalışmak olur.
As vezes eu... pinto. Agora, ninguém sabe isto, nem mesmo a vossa tia Kate, mas... quando recebo um papel, a primeira coisa que faço é apenas um tipo de pintar de uma maneira que faz-me sentir.
Düşünüyordum da, belki bu bizi biraz daha iyi hissettirebilir.
Porque estava a pensar, hum, aquilo talvez faça-nos sentir um pouco mais melhor.
Şu anda, seni itfaiyenin önüne bıraktığım için üzülmemeye başladım.
Começo a não sentir-me mal por te ter deixado com os bombeiros.
Endişelenmeye başladım, biliyor musun?
Comecei a sentir-me desamparado, percebes?
Ben de bu yüzden biraz endişlenmeye başladım. Çünkü bana şey gibi hissettirdi, sanki benim için bu şeyler çok çok fazla.
E comecei a sentir-me desamparado porque senti que era boa de mais para mim.
- Daha iyi hissediyorum bir tatlı yemek için Emma'nın yerine gideceğim.
Estou a sentir-me melhor, Por isso estou a ir ao Emma para uma sobremesa.
Unutulduğumu sanıyordum.
Estava a sentir-me esquecida.
Ne hissettiğinizi tarif edebilir misiniz?
Pode descrever o que está a sentir?
- Nasıl hissediyorsun?
Como é que te estás a sentir?
Tanrının lütfunu beklemiyordum, ama şimdi onun acısını paylaşmak için kendimi ona açmalıydım.
mas agora eu tinha de aceitar a dor que isso ia trazer para sentir a respetiva alegria.
Böylece konuksever gibi hissederim.
Para sentir que estou a ser hospitaleiro.
- Üzüleceksin.
Vais sentir.
Harika, Bu beni daha iyi hissetirecek.
Que bom. Isso faz-me sentir muito melhor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]