Sinema translate Portuguese
1,595 parallel translation
Bir gece için iyi olabilirdi ama. Yemek ya da sinema için pek uygun değil, değil mi?
Ela é boa para uma noite fraca, mas não vale um jantar e um filme.
Ama önce, bu haftanın sinema listelerine bir bakalım.
Primeiro, vamos ver os sucessos de bilheteira deste fim-de-semana.
Bu çok saçma! Beni aramasıyla ilgili bu sessiz sinema oyunu çünkü Melvin buna izin vermiş?
Que treta, esta charada por causa de me telefonar, por o Melvin dizer que não faz mal.
500 pound Pasifik Somon'u karşılığında sinema ve yemek nasıl?
E que tal um jantar e um cinema com 500 dólares de salmão do Pacífico?
Bu tamamen kamera arkasındaki büyülü sinema malzemeleri, ha?
Isto é coisa de bastidores de cinema, não é?
Gösteriyi hazırladım, süsledim, Kıçımı havaya uçurmak için ve şimdi bunun nasıl yapılacağını Bay Sinema Yıldızına göstermeliyim.
Eu elaborei a acrobacia, preparei-a, esfolo-me aqui... e agora tenho de ensinar o Sr. Estrela de Cinema a largar a embraiagem.
Sinema böyle bir şey.
É cinéma vérité.
- Sinema?
- Um filme? - Não.
Nereye gittiğini bilmiyorum. Yemek, sinema, her neyse.
Jantar, cinema, seja lá o que for.
Sinema için aşırı şık değil misiniz?
Não estás demasiado embonecada para ir ao cinema?
Ücretsiz olarak TV'de seyrettiğimizin ailenin sinema versiyonu.
É a versão para cinema dos desenhos que vemos à borla na televisão.
Sinema gecesinden başka?
- Então, além do filme...
Bilmiyorum. Sinema bileti, sosisli sandviç gibi şeyler olabilir mi?
Ir ao cinema, comprar um cachorro-quente, cenas assim.
Sinema sadece bir öneriydi.
O cinema foi só uma sugestão.
Sinema Oyuncuları Derneğinden sana konuşma kürsü mü yolluyorlar?
A caixa de drama vem com um cartão de acesso a Hollywood?
- Sinema?
- Cinema?
- Sinema havamda değilim.
- Não estou disposto.
Sinema sektörü hakkında öğrenecek çok şeyin var.
Tens muito que aprender sobre o negócio do cinema...
Ve hepimiz bunun bir parçasını görebiliriz... bir sinema bileti karşılığında.
E nós podemos ter parte disso, pelo preço de um bilhete.
- Bir akşam yemeği ya da sinema için yok ama...
Talvez não para um jantar e um filme, mas...
Bu adam bir yabancı sinema manyağı.
Ele é um perdido por cinema estrangeiro.
Partiye değil, ama sinema olur.
Não à festa, mas sim ao cinema.
Sinema çekimi.
Estão a fazer um filme.
Bu sinema şaheserinde kim oynuyor?
Então, quem aparece nesta pérola cinematográfica?
Sinema ve pizza.
Alugamos um vídeo e comemos uma pizza.
Bu pizza-sinema işinde bir kız söz konusu olabilir mi acaba?
Não haverá uma rapariga envolvida nessa programa de amanhã à noite?
Şu sinema eleştirmenini buraya getir.
Olha, traz esse crítico de cinema até aqui. Como se chama ele?
Lanet olsun. Bu sinema dünyası için çok üzücü bir durum.
Isto é mesmo uma conversa patética sobre assuntos cinematográficos.
- Sinema zamanı.
- Está na hora do filme.
Sen de sinema işinde misin?
Também está na indústria cinematográfica?
Evet, Michelle'le ben de bütün takımla düzüşeceğiz. Hem de sinema salonunun arka koltuklarında.
É, Michelle e eu vamos fazer uma orgia no cinema.
Sinema?
Cinema?
Ben sadece her gece evde kalabiliriz diye düşündüm, onlar boşmuş ve sinema teklifi yapmışlar.
Pensei só... podemos ficar em casa todas as noites e eles estão disponíveis e sugeriram ir ao cinema.
Saygıdeğer orta sınıf kadınlar ilk kez porno sinema salonlarına gitiler..
Foi o primeiro filme em que as respeitáveis mulheres da classe média, entraram nos cinemas porno.
Sinema tarihi içinde, bir porno filmi olarak çok iyiydi.
A história para um filme porno, foi muito boa.
Her gün belli bir saatte, sinema salonu sahibine giderek, derlerdi ki, " % 50'si bizim.
Num momento de todos os dias, o controlador ou o cobrador, ia ter com o gerente do cinema particular, e dizia-lhe, "A nossa parte é 50 %,"
- Video kaset kiralanması, sinema bilet satışlarını geride bıraktı. Porno filmlerin bütçesi giderek daha çok büyüyor ve hard seks içeren konulu ve uzun metrajlı filmler haline geliyordu.
Que as actrizes porno, iriam receber cada vez mais, uns maiores pagamentos e os filmes tornarem-se mais como filmes normais com cenas de sexo hardcore.
1990 - Porno Film oynatan sinema sayısı 1500'den 250'ye düştü.
O NÚMERO DE CINEMAS DIMINUIU DE 1500 PARA 250 EM 1990
Sinema salonu bomba tehdidi nedeniyle boşaltıldı.
... e todas as pessoas são evacuadas... Não há nenhuma bomba.
Yönetmen sinema salonuna geldi.
O realizador entrou no teatro e não há nenhuma bomba...
1927'de sesli sinema doğdu.
1927 - aparecem os primeiros filmes falados.
Sizin sinema klasiklerini mahvettiğinizi iddia edenlere ne söyleyeceksiniz?
Que tem a dizer às pessoas que afirmam que está a destruir os clássicos do cinema?
Fakat çektiğim deneysel filmler sinema dünyası tarafında pek tutulmadı.
Porém os poucos filmes experimentais que tinha feito não tinham sido muito bem recebidos no mundo do cinema.
Bur duruma bir çözüm bulmak için, Fransız şair Arthur Rimbaud hakkında bir senaryo yazmaya karar verdim. Bunun sinema dünyasında bir devrim yaratacağını düşünüyorudum.
Para remediar a situação, tinha escrito um guião sobre o poeta francês Arthur Rimbaud, que, estava eu convencido, ia revolucionar o cinema e Caroline disse que seria fácil reunir fundos para o rodar em França.
Neden sinema eleştirmeni olmadım ki?
Eu não podia antes ser crítico de cinema?
Hayır, Nablus'ta sinema yoktur.
Não, em Nablus não há cinemas.
Niçin sinema?
Porquê no cinema?
Ölmeden önce, öte âlemin kapısının bir sinema şeridi gibi insana göründüğü doğru mu acaba?
É verdade que antes de morrer vemos a vida inteira passar como se fosse um filme?
Sinema mı?
Um filme?
Sinema da oturursun. Gerinme numarası yaparsın.
Estás sentado no cinema, finge-se um bocejo.
Ama sinema gecesi eğlenceliydi.
Mas a noite de cinema foi divertida.