Sirenler translate Portuguese
117 parallel translation
- Leydim sirenler çalıyor.
- Sereias, senhora.
Düşünebiliyor musun polis, sirenler, tüm bunlar, sadece arka farlarımdan biri sönük olduğu için.
Imagina uma coisa destas? Um polícia a perseguir-nos, com sirenes e tudo, só porque não tinha uma luz de trás.
Gemi sarsıldığında sirenler çalmaya başladı.
Quando ele emborcou, a sirena gritava.
Bir gün sirenler çaldı ve herkes kaçıştı, yalnız biz kaldık.
Um dia houve um alarme aéreo e todos fugiram. Ficamos sozinhos.
Sirenler çalmaya başladığında onları umursamadık.
Quando começaram as sirenes, não prestámos atenção.
Sirenler çalıyor.
As sirenes...
Saat dokuz gibiydi sanırım, sirenler çalmaya başladı. Anneme seslendim ve merdivenlerden inip geldi.
Quando ouvimos as sirenes, por volta das nove, chamei a minha mãe e ela desceu as escadas.
Aşağıdaysa, sirenler eşliğinde girilen hava saldırısı sığınakları korkunç bir rutin hâline geldi.
No solo, a ânsia de encontrar abrigos contra os raides aéreos, transformou-se numa temida rotina diária.
Oh! Sirenler!
Uma sirene!
Bu sirenler senin için.
Aquelas sirenes são para si.
Sirenler olacak, her yerde muhafızlar, köpekler ve her türlü pislik.
Vai haver sirenes a tocar, patrulhas por toda a parte, cães, de tudo.
Kırmızı ışıklar görürsem veya sirenler duyacak olursam önce onlar gider.
Se eu vir luzes vermelhas, ou ouvir o som das sirenes, a tua família morre.
Sirenler, kornalar, çığlıklar.
Sirenes, Buzinas, gritos.
Hayır, ne zaman TV'yi açsam, sirenler çalmaya başlayacak.
Sempre que ligar a televisão, vou ouvir sirenes.
Sirenler yok.
Nada de sirenes.
Sirenler.
- Sirenes.
Yataklarından kaldır onları, sirenler çalıyor. Tatlım, bir saat içinde uyanacaklarını biliyorum.
Dentro de uma hora não, agora!
Ama Odysseus, o kadınlar tarafından uyarılmıştı, sirenler, çok güzel şarkı söylemeler- - bunlardan herhangi birisin duyan herhangi bir erkek, rahatça tuzağa düşebilir.
Mas Odysseu foi alertado que aquelas mulheres, as sirenes, cantavam uma canção tão bela que qualquer homem que a ouvisse seria atraído para a morte.
Şey, bu mükemmel olurdu, Sirenler'in adasını geçmek zorunda olmasaydık.
Bem, isso seria perfeito, excepto o termos que passar na ilha das Ninfas.
- Yani bizi Sirenler'den geçirebileceğini mi düşünüyorsun?
Então, achas que consegues fazer-nos passar pelas Ninfas? Sim, consigo.
Sana seni Sirenler'in adasından geçireceğimi söylemiştim, değil mi?
eu disse-te que ia fazer-nos passar pela ilha das Ninfas, não disse?
Sirenler, beni dinleyin.
Ninfas... ouçam-me.
Paramedikler geldi. Yanıp sönen ışıklar, sirenler... ... ve kapıya vurmaları...
Os paramédicos apareceram e a pancada na porta.
Silah sesleri, araba alarmları, helikopterler, sirenler.
Tiros, alarmes de carros, helicópteros, sirenes...
- Sirenler gerçek siren mi yani?
Sim, e são da policia. Vamos.
Sirenler.
- Está bem.
Bu sirenler de ne?
O que são aquelas sirenas?
Cehennem kaçkını güçIü bir varlık dükkanın otuz metre yakınına gelirse çığIık gibi sirenler çalmaya başlayacak.
Se algum deus do Inferno aparecer a 30m da loja, ouvimos uns barulhinhos de uma sirene.
- Ha? Sessiz... ambulans sirenler çalmadığında oldukça sessiz oluyor.
Silencio, a ambulância é silenciosa quando as sirenes não estão ligadas.
Fırtına, sirenler, fark etmez.
Tempestades, sirenes... é só dizer.
Sirenler çalıyor.
É a sirene.
Şimdi sirenler çalmaya başladı.
Agora, as sirenes soam pela primeira vez.
Her yerde sirenler, helikopterler ve ışıldaklar.
E é só sirenes e helicópteros e holofotes.
Sinbad... ben Sirenler.
São sereias!
- Sirenler ne kadar hoş.
- Sirenes, mas que fixe.
Çünkü bombardıman sırasında olduysa yani, ışıklar kapalı, sirenler çalıyor, arama ışıkları dönüyor.
Porque foi durante a festa. Tu sabes, As luzes estavam apagadas, alarmes e luzes de busca foram se abaixo, tipo 2a guerra mundial
- Sirenler.
- As sirenes.
Sirenler ve ışık konusunda bir şey yapsan bir zahmet?
Acerca das sirenes e das luzes de emergência.
Sirenler, eskiden bu sesi severdim.
Sirenes... Antigamente era um som bem-vindo.
Sirenler baştan çıkarıcı şarkılar söyleyen gizemli yaratıklarmış. Onları duyanlar, şehvetten çılgına dönermiş
As sereias eram criaturas míticas, cujo canto era tão sedutor que quem que ouvisse enlouquecia de desejo.
O sirenler...
Pode-se ouvir aqueles alarmes soando...
Sirenler çaldığında, hazır herkes sığınaklardayken bir ailenin, masada hala sıcak duran yemeğini buluyorsun. Ve tam isabet!
Assim que as sirenes disparam, encontras uma refeição ainda quente, enquanto a família está toda no abrigo e bingo!
O anahtarı her kullanışında, sanki sirenler çalıyor.
De cada vez que usa a chave é como se soassem alarmes.
Sirenler yanıp sönüyordu ve ellerine kelepçe taktılar...
Havia luzes a piscar brilhando e ela estava algemada...
Sirenler, ışıklar, herşey.
Com luzes e sirenes ligadas.
Yetkililer kalabalığı kontrol altına almaya çalışıyor. Her yerde sirenler çalmaya devam ediyor. Bir çok insan, yetkililerin kalabalığı kontrol etme yöntemlerine boyun eğmiş durumda.
As autoridades tentam conter a multidão, há... ainda sirenes por todo o lado, há dificuldades em conter a multidão, por parte das autoridades,
Biri beni yerden kaldırdı ve sirenler sağır edecek kadar yüksekti.
Alguém apanhou-me do chão. As sirenes tocavam tão alto.
[SİRENLER] - Hava saldırısı!
- Ataque aéreo!
Sirenler mi?
Ninfas?
Sirenler yaklaşıyor.
As sirenes aproximam-se.
Gelin görüntüleri canlı izleyelim, Irak'ta sirenler duyuluyor.
Vamos só dar uma olhada nas cenas... - de Bagdá. - Alarmes antiaéreos.