English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ S ] / Solitaire

Solitaire translate Portuguese

51 parallel translation
Bu oyunun ismi "solitaire".
O nome deste jogo é paciência.
Solitaire.
Solitaire.
Bu artan küstahlıklar beni rahatsız ediyor Solitaire.
Estes sinais da tua impertinência começam a preocupar-me, Solitaire.
Solitaire, git uyu.
Solitaire, vai dormir.
Bu Solitaire ve benim aramda...
Isso é entre mim, Solitaire e...
Ben de burada fal bakanın Solitaire olduğunu sanırdım.
E eu a pensar que era a Solitaire que lia a sina.
Evet, siz örnek davrandığınıza göre, Bayan Solitaire de bir hanımefendiden farklı davranmaz.
Tendo dado o exemplo, não espero que Miss Solitaire deixe de ser uma senhora.
Bayan Solitaire'in vereceği ilk yanlış cevapta, Bay Bond'un sağ elinin küçük parmağını keseceksin.
Á primeira resposta errada de Miss Solitaire, cortas o dedo mindinho da mão direita do Sr. Bond.
Solitaire, hayatım, beni çok dikkatli dinlemeni istiyorum.
Solitaire, minha querida, quero que ouças com atenção.
Yakında Solitaire.
Em breve, Solitaire.
Solitaire, neden?
Solitaire, porquê?
Koca bir fötr şapka, bir elde flüt, öbür elde Solitaire.
De cartola, uma flauta numa mão e Solitaire na outra.
Ve Bayan Solitaire de öyle.
E Miss Solitaire também.
Bayan Solitaire gelecekle ilgili her şeyi bilirdi.
Miss Solitaire costumava prever o futuro.
"J'ai une âme solitaire."
Sou uma alma solitária.
J'ai une âme solitaire.
Eu tenho um coração solitário.
Şunu dinle : Tüm Virginia'da çalışanların bilgisayarlarından'solitaire'oyunları silindi çünkü, 6 haftadır, çalışmadılar.
Ouve : toda a força de trabalho da Virgínia teve que ter o'solitário'removido dos computadores... porque não fizeram nada em 6 semanas.
Gage, yuvarlak grafiğin Solitaire oyununa çok benziyor.
Gage. O teu diagrama parece mais o "solitário".
Onları solitaire oynamak için kullanıyorsun.
Você costuma jogar solitário.
- Ama çok da oyalanma. Sıkılıp kafanın üstünde "Solitaire" oynamaya başlamasını..... istemezsin herhalde.
Não queres que ela se aborreça e jogue Solitário na tua cabeça.
Neden "Solitaire" oynamıyorsun? .
Porque não jogas à Paciência?
Solitaire.
Solitário.
Solitaire mi bu?
Isto é Solitário?
Şifreli bir video dosyası ve solitaire.
Um arquivo de vídeo codificado e o Solitaire.
Soda içip bisküvi yerken solitaire oynuyorsun, Fi.
Estás a beber água com gás, a comer biscoitos, e a jogar paciência, Fi... Vais sobreviver. - Viste como ele tratou a mulher?
Solitaire oynuyor olman gerekiyordu.
Eras para estar a jogar solitário.
Bu McNally Solitaire.
Isso é o McNally Solitaire.
Solitaire oyununda çok iyi bir noktadayım.
Tenho um jogo de Solitário a decorrer.
Hobilerini ; nöroloji bilimi, solitaire ve agresif politik nutuklar diye listelemiş.
Ela colocou como hobbies, neurociência, solitário e discurso político agressivo.
solitaire'ı bana amcam Ned öğretmişti.
O meu tio Ned ensinou-me a jogar ao solitário.
Peki, ayrıca Davis'i, Smith Brothers'ı ve Solitaire Sons'u eleyebilirsiniz.
- Também podem riscar a Davis, a Smith Brothers, e a Solitaire and Sons.
Her zamanki gibi bu konuda da mantıklı davranıyor gibi görünüyordu ama sürekli solitaire oynaması ve eskisine göre daha fazla yalnız kalması kendi içine kapandığını gösteriyordu.
Ele reagiu de forma muito racional, como faz sempre, mas o facto de passar a vida a fazer paciências e de se ter isolado ainda mais tudo isso sugere que ele se fechou.
Yani onu ziyarete gittiğimizde solitaire oynuyor olurdu ve bırakmazdı. Sanki tek isteği tüm dünyayı soyutlamakmış gibi.
Nós íamos visitá-lo, e ele não parava de jogar às cartas, como se quisesse manter o mundo afastado.
Başka garip isimler de var Big Mermaid, Solitaire hepsinin üstü çizilmiş
E tem outros nomes esquisitos. A Grande Sereia, Solitário... Estão todos riscados.
Bu sırada Laura'nın telefonunda Solitaire oynayışını izliyorum.
Enquanto isso, fico a ver a Laura a jogar no telemóvel.
Burada oturup Solitaire oynuyorum çünkü bebeğimin ölüşünü izleyemiyorum.
Eu sento-me e jogo paciência porque não posso ver o meu bebé a morrer.
Solitaire oynadığı zamanlar hep sırtını dönerdi.
Quando fazia paciências, não queria saber de nada.
Solitaire oynuyordum.
Estava a fazer paciências.
Oyunlar hakkında şey Solitaire olmadığı sürece beraber oynamalısınız.
Sabes, a coisa sobre os jogos, a menos que seja paciência ambos têm que jogar
Genelde solitaire, bazen online poker.
Geralmente "Solitaire", "Poker on-line".
Kendi başıma oturup usulca solitaire oynuyordum.
Estava calmamente sentado a fazer paciências.
Bazen solitaire oynuyorum.
Às vezes jogo Paciência.
- Solitaire mi oynuyorsun?
- Paciências?
Ve son zamanlarda biraz sallantıdayım çünkü, Emily sana bahsetti mi bilmiyorum, ama... geçen hafta bu zamanlarda Ferndell'de solitaire oynuyorum.
E ultimamente tenho andado muito instável. Não sei se a Emily te disse, mas... Por esta altura, na semana passada, estava a jogar solitário em Ferndell.
- Solitaire.
- Solitário duplo.
Solitaire oynayabilirsin.
Toma. Podes jogar paciências.
Solitaire mi oynuyorsun? Klavye mi o?
Estás a jogar Solitário?
Bak Larry, bütün gece solitaire oynayabilirim.
Olhe, Larry, podia jogar ao solitário a noite toda.
Onlar beni suçlamak için başka kanıtlar ararken burada oturup bilgisayardan Solitaire oynayayım diye mi?
Para eu ficar aqui sentada a jogar solitário enquanto arranjam outra coisa para me acusar?
Solitaire oyununda bile bir komplo teorisi bulabilirsin.
Aposto que consegue encontrar uma conspiração num jogo de solitário.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]