English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ S ] / Sprint

Sprint translate Portuguese

62 parallel translation
Şimdi daha hafif bir konuya, spora geçiyoruz. Eski dünya bisiklet sprint şampiyonu Reg Harris büyük yarışa hazırlanmanın psikolojik sorunlarını anlatıyor.
Agora, passamos ao tema mais leve do desporto, e Reg Harris, o antigo campeão mundial de ciclismo, fala-nos do problema psicológico da preparação de uma grande corrida.
Marcello, ralliye hazır mısın?
Marcello, fazemos um sprint?
100 metre koşuda Wilma Rudolph'un 10 yıl önceki olimpiyat rekoru 0,5 saniye geçildi.
No sprint de 100 metros foi reduzido o velho recorde de Wilma Rudolph de há 10 anos em 0,5 segundos.
Son aşamaya doğru geliyoruz.
Bem, vamos lá para o sprint final.
- Sprinter mi?
- De sprint?
"Adams fırlayıp kısa bir koşu yapıyor." "ve Smith."
Adams fez um sprint na área e Smith!
Biliyorsunuz, bugün Luke Skywalker olarak buradayım ama ayrıca Sprint hakkında konuşmak için de buradayım.
Estou cá hoje como Luke Skywalker. Mas também cá estou para falar da Sprint.
Flaş haber! Flaş haber! Cuma gecesi, 211 yarda koştu.
Notícia de desporto sprint de 211 metros Sexta à noite, somando 894 metros quando ainda faltam dois jogos.
Bunun kısa değil, uzun soluklu bir koşu olduğunu sana söylemiştim, aşkım.
Doçura, eu disse-te que isto era uma maratona. Não um sprint. Tens-te mantido hidratado?
Bu yüzden de Sprint PCS bu yeni digital telefonla yanıma geldiğinde çok heyecanlandım.
Foi por isso que fiquei tão entusiasmada quando o Sprint PCS me abordou com este último modelo de telefone digital.
Bu bir maraton, kısa bir yarış değil.
É uma maratona, não um sprint.
Verizon, MCI, ATT, Sprint...
Há a Verizon, a MCI, a ATT, a Sprint...
- Her şey Verizon, Sprint ve ATT'de bitiyor.
- É só companhias de telecomunicações.
- Tom Hartley, Sprint'ten ayrıldı.
- Tom Hartley fez um grande trabalho na Sprint.
Ed, benimki depar atmak değil. Bu bir maraton.
Ed, o que eu faço não é um sprint, é uma maratona.
Verizon, Sprint, ATT, Wireless.
Verizon, Sprint, ATT wireless...
Bu bir seks maratonu. Seks koşusu değil.
É uma espécie de maratona sexual e não um "sprint" sexual.
Telefon direkleri arasında sprint yapmak ister misin?
Queres fazer "sprint" por alguns postes de telefone?
Sprint atacak gibi görünüyordun.
Parecia que ia tentar fugir a sete pés.
Vardiya maraton gibidir, depar değil.
Este turno é uma maratona, não um sprint.
o zaman, hızlı yürümeyle, bir, bir buçuk dakika gibi birşey?
Em sprint, um minuto? Minuto e meio?
Dört kilometre sprint yarışı sana göre değil.
Não o sprint de 4 quilómetros.
Bunun koşuşturma olmadığını anlamalısın bu bir maraton olacak.
Tens de perceber que isto não é um sprint. Vai ser uma maratona.
Tüm yolu hızlı koşamazsın.
Não podes fazer sempre um sprint.
O at tek başına bile olsa kaşıkla yumurta taşıma yarışını bile kazanamaz.
Aquele cavalo nem uma corrida de ovo e colher ganha, quanto mais um sprint.
- Sprint.
- É um sprinte.
Kalbimin küt küt attığını ve süratle koştuğumu hatırlıyorum.
E eu me lembro meu coração batendo, subir em quase um sprint.
Burası alabildiğine geniştir.
Devia ter escolhido a Sprint.
6 kilometre koşu, 10 tane 1OO yard sprint, 10 tane de 50 yard. Koç sen ayrıldıktan sonra sayıları arttırdı.
O treinador disse depois de teres saído.
- Engelli ya da hızlı koşu.
- Hurdle ou sprint.
Metro koşusu.
O sprint do Subway.
Ben düdüğü çaldığımda, sahanın diğer tarafındaki çizgiye koşmanızı istiyorum.
Quando soar o apito, quero um sprint até ao fundo do court até a outra linha fundo.
- İki yaşlı taylar için 1200 metrelik tek virajlı sprint yarışı için hazırız.
- Estamos prontos para a nossa sexta corrida, de viragem única para os cavalos de dois anos.
Geçit'e kadar tam gaz devam edeceğiz.
Um sprint radical até ao portal.
Ulusal güvenlik maratondur sürat koşusu değil.
A Segurança Nacional é uma maratona, não é um sprint.
Aklınızda bulunsun, maraton bu, kısa mesafe değil.
Para que conste, é uma maratona, não um sprint.
Biliyorsun bu maraton koşusu, sprint değil.
Para se ter vida longa, é preciso viver devagar.
Daha doğrusu koşmuyordu, bildiğin depar atıyordu.
Ele não estava a correr, estava a fazer "sprint".
Kimin şampiyon olacağını görmek için son bir yarış yapacağız.
Para ver quem é o verdadeiro campeão temos que fazer um sprint final.
Seks bir sürat koşusu, uzun mesafe koşusu değil.
O sexo é um sprint, não uma maratona.
Depar marka.
Tinha aquele plano Sprint.
Sevdiğim sporu yapmak için doping yapmam gerektiğini biliyordum. İyi bir yarışçıydım, sonra birden sadece sprint yapabilen adamlar dik yokuşlarda beni geçmeye, önceden yapamadıklarını yapmaya başladı.
Eu sabia que tinha de me dopar para competir no desporto que amava. tipos que só eram bons no sprint passavam-me à frente nas subidas
Kuzey Atlantik'te kesintisiz bir depar.
Um "sprint" pelo Atlântico Norte.
Koş!
Um sprint!
Pekâlâ. Karşımızda "t" ile başlayan 221 farklı isim var. İlk isim "Tinkles Mil Spurt" ve son isim "Tike Sprint Mulls".
Parece que temos 221 possibilidades que começam com T, a começar pelo Tinkles Mil Spurt e a acabar no Tike Sprint Mulls.
O Sprint liseden bu yana benimdi.. .. ama bahçede öylesine duruyordu.. .. ben de bir kaç ay önce onu sattım.
Fui dono daquele Sprint desde o liceu, mas estava parado no quintal, então, vendi-o há alguns meses.
Ben daha çok bir arabayla ilgileniyorum, eski bir Sprint.
Estou mais interessada num carro, um velho Sprint.
Maraton koşan bir adamdan mı bahsediyoruz yoksa tarlayı görür görmez tohumlayandan mı?
Estamos a falar em correr maratonas, ou apenas num pequeno "sprint" e param logo?
- Kişisel koşuya.
- Corrida, 4 milhas por día, 1 km de sprint.
"Engelli" ya da "hızlı koşu" yu seçin.
Ponham em Hurdle ou Sprint.
Bu bir marathon. Kısa mesafe değil.
Isto é uma maratona, não é um sprint.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]