Takın translate Portuguese
19,150 parallel translation
Şüphelı Meksıka'nın 1 Nısan'ı ıle mı takıntılı yanı?
O nosso suspeito está obcecado com o dia das mentiras Mexicano?
- İnsanların kitaplara takıntılı olması bundan sayılır.
Daí a obsessão pelos livros.
Halkalarınızı takın kardeşlerim.
Coloquem seus anéis, meus irmãos!
Freud olsaydı adamınızın seksüel takıntıları olduğunu söylerdi.
Freud diria que seu homem teria obsessões sexuais.
Babamın süpermarkette yerleri silen adamlara takıntısı vardı.
O meu pai estava obcecado com quem varre o chão nos supermercados.
Onun Shakespeare takıntısını unutmuşum.
Tinha-me esquecido da obsessão dela por Shakespeare.
- Memur 1.5 metre, ikiniz de. Eldiven ve maskeleri takın, lütfen.
- Agente, entre 4 a 6 passos, ambos, luvas e máscaras, por favor.
- Her şeyi yolunda gitmesini isteseydin soysuzlarla takılmak yerine annenin lafını dinlerdin.
- A minha mãe? - Se querias que isto resultasse, devias tê-la ouvido em vez de andares com marginais.
- Biraz takılacak mısın?
Vais ficar por cá? O quê?
Tıpkı Prithviraj'ın başkaldırması gibi bu ayak takımının diretmelerine göğüs germek zorundayız.
Como no desafio de Prithviraj, devíamos fazer frente aos avanços da Horda.
1008 senesinde Anandapala, Şahi Krallığı'nın tanık olduğu en ağır yenilgiyi aldı ve Mahmut, Pencap Bölgesi'ni hâkimiyeti altına alarak meşhur Kangra Tapınağı'nı ele geçirdi. Bu ittifak yüzünden haksızlığa uğradık. Patricia, Dennis ve çocuğun oluşturduğu bu ayak takımı, bizi temsil etmiyorlar.
Como em 1008, quando Anandapala sofreu a derrota mais pesada dos Shahis e Mahmud dominava toda a região do Punjab, tomando o famoso templo de Kangra, fomos enganados por esta aliança, esta horda da Patricia, do Dennis e do rapaz.
Takımımı arayan birsürü kızgın Alman olacak.
Haverá muitos alemães zangados à procura da minha equipa.
Bu dükkanda evet ama bu takımın ceketi benim dolabımdaydı.
Na loja, sim, mas... mas esse casaco veio do meu armário.
Bakın, görebilirsiniz. Bu takımın pantolonu bu.
Veja, ele combina com as minhas calças.
Çocukların okulu var, benim dersim de yarına kadar yok. Birlikte takılırız diye düşündüm.
Os miúdos têm escola, a minha aula foi adiada para amanhã, pensei que talvez pudessemos ir sair.
Farklı kan gruplarını gösteren sembollere gözüm takıldı.
Os símbolos para os diferentes tipos de sangue chamaram a minha atenção.
Basın burada takılıyor olabilir, ama aynı zamanda turist kaynıyor.
Este lugar pode ser onde está a imprensa mas também está cheia de turistas.
İkinci takıma liderlik edeceksin. Adamlarını hazırla.
Lideras a Equipa Dois.
Takım elbise mi istiyorsunuz? - Hayır, bu kumaştan elbise diktiğiniz müşterinin adını öğrenmek istiyorum.
Queria o nome do cliente para quem você fez um.
Evet. Takım elbise nerede? Otobüs durağında bekleyen biri sigarayla ceketin yakasını yaktı.
Alguém numa plataforma de ônibus queimou a lapela com um cigarro.
- Takım elbiseyi attınız mı?
Não, eu dei ele.
Ayrıca saldırganın giydiği takım elbiseyi bulup getirdik.
E nós temos o terno usado pelo agressor.
Son zamanlarda, farklı insanlarla takıldığını fark ettim, bunda bir sorun yok herhâlde.
E recentemente reparei que tens andado com pessoas diferentes, o que não me parece mal, penso eu.
Bizim, takımın buna ihtiyacı var.
Nós, a equipa, precisamos disto.
Conor'ın takım arkadaşlarına arkadaş olduğumuzu söylemesini istedim ama düşününce, belki de o daha fazlasını bildiğimi düşünmüştür.
Só queria que o Conor lhes dissesse que éramos amigos, mas, olhando para trás, talvez ele pensasse que eu sabia mais do que isso.
O sorunları bir kenara bırakamayacak kişi bir takımın parçası olamaz.
Alguém em quem não podemos confiar para colocar os problemas de lado não pode fazer parte de uma equipa.
Senin hatan değil ama bu takıma uyum sağlayamazsın.
A culpa não é tua, mas não consegues encaixar nesta equipa.
Ben her zamanki gibiyim ve bu takımın parçası olmayı gerçekten çok istiyorum.
Sou a mesma pessoa que sempre fui e quero mesmo fazer parte desta equipa.
Hayır. Bahsettiğim şey sıradan takılmaların ciddi bir ilişkiye geçtiği nokta.
Não, a altura em que uma série de curtes se torna uma relação.
- Hep tek başına takılamazsın.
Não podes ficar sempre sozinho.
Yaşamak istiyorsan canını dişine takıp savaşmalısın.
Tem que lutar arduamente se quiser continuar vivo.
Ya kablonun takılı olmadığını farketselerdi?
E se eles percebessem que aquele cabo estava desligado?
Süngüleri takıp köprüyü alın.
Avancem. Carreguem as baionetas. Tomem a ponte.
Köpeğine takılıp kafasını küreğe çarpmış.
Tropeçado no Seu cão. Batido com a cabeça numa pá.
Neden porselen takımları çıkarttın?
Porque temos convidados para almoçar.
Futbol takımının kaptanı nefret ediyor benden artık.
Ótimo. Agora, o capitão da equipa de futebol americano odeia-me.
Burada kalıp oltama ne takılacağını görmeyi tercih ederim.
Prefiro ficar por aqui e ver o que consigo encontrar.
Takımın bununla baş edebilir mi?
A tua equipa trata do resto?
Ona takım elbise almalarını istiyorum.
Quero que lhe comprem um fato.
- Bir takım alırsın o zaman.
- Então, pague-me um fato.
- Acayip adamsın, Tak.
- Faz sentido.
Elini attığın elinde kalıyor.
- Tens um talento para isto, Tak. Está-te sempre a acontecer.
Senin takımın da dağıtımı organize edecek.
- A sua equipa controlará a distribuição.
Lex, takım arkadaşına bu şekilde sırtını dönemezsin.
Lex, não podes virar as costas a um irmão vestido de azul.
Şurada Orion var, tam Orion TakımyıIdızının altında ya da bu karışıklığa ne ad verdiysen işte.
Ali está Orion sob... o Cinturão de Orion ou seja qual for a confusão total fizeste.
O'Brien'ın TakımyıIdızı.
Aquele é... o Cinturão de O'Brien.
Takımınızla gurur duymalsınız.
Devia estar orgulhoso da sua equipa.
Marina'nın Barb Teyzesinin antika Tiffany içki takımları var ve bence düğün masasında harika dururlar.
A tia Barb da Marina tem alguns copos e taças antigas "Tiffany" que poderão ser perfeitas para a mesa do casamento.
Hayatım, bence Jackson'ın içki takımından daha büyük dertleri vardır.
Querida, acho que o Jackson tem coisas mais importantes em que pensar do que copos e taças.
Gözlükleri takıp, bir raunt daha denemeye hazır mısın?
Pronto para usar isso de novo e tentar mais uma vez?
Bir başkasının verdiği nişan yüzüğünü takıyorsun.
Estás a usar um anel de noivado que outra pessoa te deu.