English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ T ] / Tamı tamına

Tamı tamına translate Portuguese

8,420 parallel translation
Burada tamı tamına 16 beyaz patates cinsi var ve buradaki bir kadın hiçbirinin tatlı olmadığını söyledi.
Existem aqui, literalmente, 16 variedades de batatas brancas. E acabei de falar com uma mulher que me disse que nenhumas delas é doce.
59. Cadde'yle Lex köşesindeki metro inşaatı tam imtihandı bugün.
A construção do metro estava horrível hoje na 59ª com a Lex.
Ben de tam şikayette bulunacaktım ama sen geldin.
Eu estava prestes a registar uma ocorrência na Polícia. Bem, aqui está.
Ve tam ilgi çekiyoruz derken her şeyi koduğumun Gavin Belson'ına devredeceğiz.
Quando começamos a atingir algo, temos de entregar tudo ao cabrão do Gavin Belson.
Ben tam olarak kız kardeşini görebilmek için tek umudunun ben olduğumu söyledim.
Na verdade disse que eu era a tua única hipótese de ver a tua irmã.
Athena'nın gri gözleri adına, tam bir savaş köpeği.
Pelo olhar de Atena, ela é um cão de guerra!
Tam delilik amına koyayım.
É insano, isso é que é.
Johnny'nin hakkındaki düşüncelerini umursadığına güvenim tam.
Eu confio que te preocupas com o que o Johnny pensa de ti demasiado.
Yani şimdi tam olarak öyle de demiyorum esasında.
Bem, na verdade, não exatamente.
Hayır, bence eder, ahbap, çünkü bunu tam bu barın etrafında gösterdin. Altı yıldır bunu cüzdanında mı taşıyordun?
Não, eu acho que interessa, amigo, porque estavas a mostrá-la a todo o bar, andas com ela na carteira há seis anos?
Nasıl olur da hepimiz tam da aynı anda ve tıpatıp aynı yanılgıya düşebiliriz?
Como é possível que nos tenhamos enganado todos da mesma forma, na mesma altura?
Hatta tam tersi.
Na verdade, ajudam ao oposto.
- Oldukça tepki toplayacaktır. - Kocamın her yaptığına güvenim tam.
Apoio o meu marido em tudo o que ele faz.
Hepsi, tam üstümüze gelir.
A todos. Mesmo na nossa direção.
Delillerden de açıkça görüldüğü gibi sadece Chad Bryson'ın bunu yapacak aracı, amacı ve imkanı vardı. Caroline'la paylaştıkları eve girdi ve onu bir değil iki değil tam üç kez göğsünden vurdu.
E viram provas claras, que apenas Chad Bryson tinha os meios, motivos e oportunidade, para entrar na casa que ele e Caroline dividiam, e atirar nela não apenas uma vez, ou duas vezes, mas três vezes no seu peito.
- Tam vaktinde.
- Mesmo na hora.
- Hâlâ Şekerci'nin insanların beynini topladığına olan inancı tam.
Ainda está convencido que o Homem dos Doces colhe cérebros humanos.
Tam zamanında uykucu... kahve de hazır.
Mesmo na hora, dorminhoco. O pequeno-almoço está pronto.
Tam şuraya beynime sık.
Põe-me uma bala na cabeça. Na minha cabeça, agora.
Tam on ikiden vurabilmek adına.
Garantir que o tiro é certeiro.
Yukarıdaki para kucağımın tam ortasına düşecek ulan.
O dinheiro vai cair direitinho no meu colo.
Parasının Lexington'a gideceğini düşündüğünü düşünüyor ki bu da eğer soyacaksan, tam burada soyman gerektiği anlamına geliyor.
Ele acha que deduziste que o dinheiro vai para Lexington, ou seja, se o roubares, rouba-lo aqui.
Tam şurada soyacağız, Virginia eyalet sınırına girmeden.
Vamos roubá-lo aqui, antes da fronteira da Virgínia.
Zırhlı araba da tam önümüzdeydi.
Tínhamos a carrinha na mira.
Ve tam zamanında. Hayır.
E mesmo na hora.
Tam zamanında!
Mesmo na hora!
Tam üstümüze doğru geliyor.
Está a vir na nossa direcção.
Tam önünde bir kaldıraç olmalı.
Há uma alavanca na tua frente.
Tam tamına 20 yolcu.
20 passageiros exactamente.
Tam karşımızda duruyor.
Mesmo na nossa frente.
Tam yol ileride bize doğru geliyor efendim.
Está em velocidade máxima, senhor, a vir na nossa direcção...
Aşılandıkları için değil, tam tersine.
Não é, na verdade, por terem sido vacinados. É, precisamente, o oposto.
Pennsylvania mavi taşının günümüzde ne kadar nadir olduğunu da hesaba katarsak bu kritik SVR dosyalarını içeren dizüstü bilgisayarın Albay Mikhail Vostrov tarafından Philadelphia Belediye Sarayı'na gizlendiğine inancım tam.
Combinado com o facto desta pedra ser extremamente rara hoje em dia, estou muito confiante que o computador portátil com estes ficheiros críticos da SVR, foi escondido pelo Coronel Mikhail Vostrov, na Câmara de Filadélfia.
Tam olarak değil.
Na verdade, não.
Tam olarak değil.
- Na verdade, não.
Tek bir sorun var. Tam da aynı saatte Audrey'in Sirley Temple elemesi için Burbank'e gitmesi gerek. - Mâlum eleme.
O único problema é ser na mesma altura que a audição para Shirley Temple da Audrey em Burbank.
Hemen bir gün sonra 10 Mayıs'ta, metresinin kocasının,... Bay Solloway'in 17 yaşındaki kızının tam önünde silah çektiği talihsiz bir hadisenin ardından,... kendisi söz konusu metresinin kollarına,... birdenbire, düşüncesizce geri dönmüştür.
No dia seguinte, 10 de maio, num incidente infeliz em que o marido da sua amante sacou de uma arma em frente à sua filha de 17 anos, o Sr. Solloway regressou abruptamente, impulsivamente, para os braços da amante.
- Şimdi bana göre Whitney, Trevor Martin ve Stacey'nin annelerinin tam velayetinde çok daha iyi durumda olacaklarına dair kesinlikle hiçbir şüphe, soru her neyse yok.
- Meritíssimo... - Para mim, não há a mínima dúvida de que a Whitney, o Trevor, o Martin e a Stacey ficariam melhor à custódia plena da mãe.
Tam istediği gibi bizi duygusal olarak avuçlarının içinde yakalamıştı.
Ele tinha-nos emocionalmente cativos e, ali na palma da mão, exatamente onde nos queria.
Yani suya girdigi tam zamanla yeri biliyoruz.
Então, sabemos o momento e local exacto em que ele entrou na água?
Öyleyse ilişkiyi alevlendirmenin tam sırası.
Agora está na altura de reacenderes a relação.
Burada, tam ön sırada oturuyordun ve bakışlarını asla kaçırmazdın.
Estavas sentado na fila da frente, nunca desviaste o teu olhar.
- Tam olarak değil.
- Na verdade, não.
Tam olarak bir adres vermez ama birkaç blok yakınına kadar daraltabilirim.
Não nos dará um endereço exacto, mas posso reduzi-lo para alguns quarteirões.
Bu çılgın bilim adamı zımbırtısı tam zaman yolcularına göre.
Isto de cientistas loucos cheira a viajantes do tempo.
Tam üstüne bastın.
Mesmo na hora.
Tam olarak ne yazdı sana? Daha üç saat olmasına kadar seni bu kadar özlediğime inanamıyorum, sarılıp, öperun.
- "Já estou cheio de saudades, XO".
Şu anda tam 6 saatimiz Cary gözaltına alınmadan evvel tam 5 saat 36 dakikamız var.
Temos seis horas... Cinco horas e 36 minutos antes do Cary ser levado sob custódia.
Tam bir başına buyruktu. Ve tam bir ayyaş.
Era um rebelde lindo e também um lindo alcoólico.
Bence savaş baltalarını gömmenin tam zamanı. Sence de öyle değil mi?
Acho que está na altura de nós os dois fazermos as pazes.
Virginia'yla vekil işini geçen hafta konuşmuştuk hiç de öyle tam gaz gidiyoruz dememişti.
Eu e a Virginia falamos sobre as parceiras na semana passada, e ela não me pareceu muito entusiasmada.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]