Ted translate Portuguese
7,484 parallel translation
- Ted'le çok mutluyuz.
O Ted e eu somos muito felizes.
Sophia, selam.
Então, Sophia, olá, sou o Ted.
Ben Ted, Robin'in arkadasiyim.
Sou amigo da Robin.
Ted, gidelim!
- Ted, vamos embora.
Ted, buradaki herkes Cassie'yle seni bu hafta sonunun çifti ilan etmis.
Ted, todos dizem que tu e a Cassie são o casal do fim de semana.
Ben Ted.
Sou o Ted.
Ted!
Ted!
N'aber? - Ted, dinle.
Ted, escuta.
- Ted, bunu sorgusuz sualsiz yapmanı istiyorum.
Ted, preciso que faças isto sem fazer nenhumas perguntas.
Ted, ben korkmuyorum. Odana dön sen en iyisi.
Ted, não estou com medo, por isso porque não voltas para o teu quarto...
Ted, Robin'i kaşarlarla aldatacak değilim.
Ted, Nao vou trair a Robin.
Anlatsana, Ted.
Conta-lhe, Ted.
N'aber? - Ted, hemen sınıfıma gelmeni ve yanında 24 tane çörekle maket bıçağını getirmeni istiyorum.
- Ted, preciso que tu venhas à minha sala de aulas agora mesmo com duas dúzias de bolinhos e um x-ato.
Ted çörekleri liderin ayaklarının önüne koy sonra da beni çöz.
Ted, põe os bolinhos aos pés do lider deles e depois solta-me.
Ted...
Ted...
Ted, telefonu Lily'ye ver.
Ted, põe a Lily ao telefone.
Bak, çok üzgünüm Ted ama senin gibi yalnız bir adamı çok romantik ve daha da önemlisi çok yüksek bir deniz fenerinin tepesine tek başına gönderemem.
Desculpe, Ted, mas não posso mandar um tipo solitário como você para o topo de um farol muito romântico e muito alto.
Ted Mosby'nin Doğum Yeri Tamam, o tabela yoktu herhâlde.
BEM VINDOS A CLEVELAND TERRA NATAL DE TED MOSBY Bem, aquela placa pode não ter estado ali.
Süper Ötesi Ted Ted'i gördüğüm zaman onunla dalga geçmeyi çok istiyorum da.
Gostaria muito de gozar com o Ted.
Ted yedi yaşındayken, en yakın arkadaşıyla Geauga Gölü'nde vahşi batı temalı bir fotoğraf çektirmişti.
Quando o Ted tinha sete anos, ele e o seu melhor amigo tiraram uma foto ao estilo do Velho Oeste no Lago Geauga.
Durulma zamanı geldi, Ted.
Ted, é altura de assentar.
Ayrıca Ted'in annesi evden gitmemi istedi.
Além disso, a mãe do Ted queria-me fora de casa.
Ward da Ted Kaczynski veya David Chapman'dan farklı olmayan paranoyak bir şizofren.
O Ward é só outro esquizofrénico paranóico, assim como o Ted Kaczynski ou o Mark David Chapman.
Günümün % 90'ını sahte iyi niyet gösterileriyle geçiriyorum Ted.
Passo 90 % do meu dia em gestos ocos, Ted.
Kabul et artik, Ted.
Está na hora de admitir, Ted.
Ted'le bazi sorunlar yasadik da.
Aconteceram alguns problemas com o Ted...
Ted yine bir yanlis yaparsa tekrar sansim olur diye düsündüm.
Pensei que se o Ted fizesse asneira outra vez, eu pudesse ter hipóteses.
Ve, Ted gerçegi söyledigin için çok tesekkür ediyorum.
E, Ted, aprecio que me tenhas dito a verdade.
Billy süper, Ted beter, Stinson kaçar.
O Billy é demais, o Ted baba e o Stinson sai.
Ted Jankowski.
Ted Jankowski.
Zavallı Ted'in romantik hayatı görünmüyordu pek de parlak.
A vida romântica do pobre Ted era de fazer chorar.
Ted de...
- Ao que ele respondeu :
- Dedi Ted.
- Disse ele.
Ted düşündü şöyle :
- E o Ted pensou :
Ted geçmişteki başarısız randevularını düşündü.
- O Ted lembrou-se nos fracassos passados.
Bunu ancak Ted'le genç ve alımlı Floridalı'sının "Uluslararası Randevu Tarihi Değiştirme Çizgisi" adındaki muammalı meridyen dairesinin hangi kısmında durduğuyla anlayabiliriz.
Tudo depende da posição do Ted e a sua jovem floridiana em relação àquele intrigante meridiano chamado linha internacional do tempo.
Sonrasında Barney yaparken kaba saba el kol işaretleri Ted Lisa'yla buluşmaya gitmişti, kafasında türlü türlü kavak yelleri.
E enquanto o Barney fazia gestos bastante grosseiros, o Ted foi ao encontro da Lisa cheio de dúvidas.
Lisa geldiğinde giydiği şeyi görünce sevincini gizleyemiyordu. İş yemeğine çıkan bir kızın böyle açık yakalı giymeyeceğini biliyordu.
Depois, a Lisa apareceu e o Ted alegrou-se com que ela vestia, pois as raparigas em trabalho não usam decotes tão reveladores.
Fakat sonrasında gelen dostane bir el sıkışma, Ted'in tüm hevesini götürüyordu.
Mas depois um aperto de mão deixou Ted desiludido.
Fakat yine de Ted'in merakı tamamen giderilmiyordu.
Mesmo assim, a curiosidade de Ted nunca chegou a aquietar.
Ted resmen kaderin ellerindeydi.
Era um peão do destino.
- Ted gözlemini yapmıştı.
- Observou o Ted.
- İşte bu! - Yankees sayı yapmak üzereyken Ted dedi ki, sayı yapamayacağım diye korkmak için çok mu erken?
Mas, quando os Yankees marcaram, o Ted receou ficar a chuchar no dedo.
Zavallı Ted içinden şöyle düşündü :
- O pobre Ted perguntou-se em silêncio :
Ted'in aklına ancak şu gelebildi :
- O Ted só conseguia pensar :
! Tamam Ted, sakin ol. Lazım kendini toparlaman.
Muito bem, Ted, acalma-te, tens de te recompor.
Ted, fotoğrafa bakarken cep telefonundan çekilmiş iki şeye hükmetmiş.
Quando o Ted olhou para a foto, reconheceu duas coisas :
Ted, acil olan nedir?
Ted, o que se passa de tão urgente?
Bana Ted de.
- Trate-me por Ted.
- Ted yedek kulübemizden çıktı.
- O Ted saiu do banco.
Ted başladı saksıyı çalıştırmaya.
A mente do Ted disparou.