Toda translate Portuguese
101,134 parallel translation
Herkese yardım etmek istedim.
Queria ajudar toda a gente.
Güçleriyle herkesi delirten kişinin anne olduğunu söylüyorlar.
Dizem que a mãe era aquela que estava a enlouquecer toda a gente com os seus poderes.
Adam her yerde!
- Ele está por toda a parte!
İhtiyacımız olan bütün bilgileri ona elimizi bile sürmeden alacağız.
E teremos toda a informação que precisamos sem lhe tocar.
Her şey onun kalkanı.
Utiliza toda a gente como escudo.
Verilerin nerede işlendiğini bulduk. Her yerde.
Localizamos o local onde os dados são processados, por toda parte.
- Ne demek her yerde?
Como assim "por toda a parte"?
Yaptığın bu kadar şey harcadığın bunca enerji ve beslediğin düşmanlık...
Todas estas coisas que fez... toda a energia gasta, o ódio...
Herkes nerede?
Onde é que está toda a gente?
Her yerde sizi arıyordum.
Tenho andado à vossa procura por toda a parte.
Sonsuza kadar bekledik.
Esperamos toda a eternidade.
Laboratuvar çalışanları SYM dedektörlerini üsse rasgele yerleştirmek için yanlarına almış olmalı.
Bem... Os técnicos do laboratório devem ter montado dispositivos de detecção LMD aleatoriamente por toda a Base.
Efendim, herkesi taramak zorundayız.
- Senhor, temos que verificar toda a gente.
Her yerdeler.
Estão por toda a parte.
Şu herkesin kullandığı mavi sabun yok mu?
Aquele sabonete azul que toda a gente utiliza?
Söylemem gerek, bu asilerle ortak çalışma estetiği bana uyuyor.
Devo dizer... toda esta estética da Aliança Rebelde funciona comigo.
Alabileceğiniz her yardıma ihtiyacınız varmış gibi görünüyor.
Parece que precisa de toda a ajuda que conseguir.
Sana bütün hikâyeyi anlatmadım.
Não te contei a história toda.
Tek yaptığım herkesin hayatında tek bir şeyi düzeltmekti.
Tudo aquilo que eu fiz foi, apenas, corrigir uma coisa na vida de toda a gente...
Bütün acını yok edebilecek bir şey.
Algo que fará toda a dor desaparecer.
Daha herkesin kimliğini belirleyemedik mi?
- Já identificou toda a gente?
Ve herkes inanıyor.
E toda a gente acredita.
Herkesi korkutmak, medyayı ele geçirip tarihi yeniden yazmak gibi şeyler.
Assustar toda a gente... Controlar a comunicação social, reescrever a História.
Bu insanları Vatansever bir araya getirdi.
O "Patriota" uniu toda esta gente.
Olabildiğince yardıma ihtiyacımız var sadece.
Nós apenas... - precisamos de toda a ajuda possível.
- O şey bütün gücü sömürüyor.
Aquela coisa está a drenar toda a nossa energia.
Yani herkesi oraya götürmemiz gerek.
Apenas temos que levar toda a gente até lá.
Herkesin bahsedip durduğu bu arka kapı neyin nesi?
O que é essa "saída" de que toda a gente está a falar?
Herkes güvende.
Toda a gente está em segurança.
Framework hepimizin aklını karıştırdı.
O "Framework" mexeu com as cabeças de toda a gente.
Framework hepimizin kafasını karıştırdı.
O "Framework" mexeu com a cabeça de toda a gente.
Tuz ve bir ömür yetecek B12 vitamini var.
Temos soro fisiológico. Toda a vitamina B12 que precisamos...
Bütün bölge kapatıldı. Ama hayır, Daisy Jonhson'ın dâhil olabileceğini göz ardı edemem.
Toda a área está isolada, mas não posso descartar o envolvimento da Daisy Johnson.
Artık herkesi kontrol edemezsin!
Já não podes controlar toda a gente.
Artık herkesi kontrol edemezsin!
Já não podes controlar toda a gente!
Babam herkesi güvenli bir yere götürecek.
O meu pai irá levar toda a gente para um lugar seguro.
Onunla nasıl yaşıyorsun bilmiyorum.
Não sei como é que conseguias conviver com aquilo a toda a hora.
- Saat gece yarısını geçti, Evelyn uyuyor.
É meia-noite, está toda a gente a dormir!
- Yıllar içinde herkesin kafasının karışa...
- Boatos? - A idade pesa a toda a gente.
Her yerde seni aradım.
Procurei-te por toda a parte.
Başka herkeste işe yarıyor.
Afeta toda a gente.
Ebediyen huzur içinde mi yaşayacaksın?
A viver em paz por toda a eternidade?
Bütün bu çýlgýn saçmalýklar sona erdiđinde onu bulacađýz.
Toda esta loucura vai acabar e haveremos de encontrá-la.
Sonunda herkes çözülür.
Toda a gente se vai abaixo.
İstisnasız herkes.
Toda a gente.
- İhtiyacımız olan bilgileri aldık.
Temos toda a informação de que precisamos.
Hayır, sana söyledim, modellere asılan adamlar ciddi değillerdir.
E toda a empresa sabe. Não preciso ter ciúmes porque ele não virá.
Sizi buraya getirdik çünkü 100 milyon teklif ile gelen tek kişilersiniz. Bu yüzden şimdi, başbaşa verip giderken... -... gözlerinizin içine bakacaksınız.
Porque eu já estou farto de todo empregado meu questionar toda decisão que tomo.
İhtiyacımız olan bütün enerji mevcut.
Toda a energia que precisamos.
Sabahtan beri bana kızgınsın.
Tens estado zangada comigo a manhã toda.
Herkes tanrıya hesap verir.
Toda a gente responde perante Deus.