Tranquila translate Portuguese
972 parallel translation
Güzel, sessiz, dinlendirici bir geceden sonra.
Após uma agradável, tranquila, e refrescante noite de descanso.
Kırlarda iki üç ay boyunca yalnız kalmak doktorun sözünü dinlemek iyi bir fikir gibi geliyor.
Viver tranquila dois ou três meses, no campo, sozinha cumprindo as ordens do médico, parece uma ideia admirável.
Sükunetli bir hayat arıyordum ve bulmuştum da.
Eu levava uma existência tranquila...
Sen çok yumuşak başlı küçücük bir şeysin.
Você parece muito tranquila, menina.
Daha sakin bir hayat yaşamak istiyorsun.
Quer uma vida tranquila.
Martha, huzur dolu bir gece geçirmeni istiyorum.
Bem, Martha, quero que passe uma noite tranquila.
- Bu akıl almaz bir davranış!
É um comportamento incrível! Tranquila, Stella, tranquila.
Bağ köşkümde uyurken, her öğleden sonra uyuduğum gibi, amcan, o kuşkusuz rahat saatimde, sinsi adımlarla geldi yanıma. Elinde bir yaman zehir şişesiyle, kulaklarımdan cüzamlar akıttı içime.
Enquanto dormia no jardim, de tarde, como era meu costume, nessa hora tranquila, chegou teu tio, pé ante pé, trazendo consigo um frasco do maldito suco de cicuta, no orifício do meu ouvido,
Eminim geceyi burada geçireceksin, değil mi?
Que noite mais tranquila.
Rahat bir vicdanın yanında başarının bir önemi kalmıyor.
O sucesso pouco representa face a uma consciência tranquila.
Merak etmeyin her şey yolunda gidecek.
Fique tranquila, senhora, Tudo vai correr bem.
Böyle sessiz tipler.
Ela era demasiado tranquila...
Ardından sessiz ve küçük bir kutlama yapıldı.
Mais tarde, houve celebração, pequena, mas bonita e tranquila.
Yeşil çam ağaçları ve kale hendeği ile oldukça sakin bir ortamdır burası ve Tokyo'nun karmaşası ile derin bir tezat oluşturur.
A paisagem tranquila, com pinheiros verdes, contrasta muito com a azáfama de Tóquio.
Keizo, ona bir bak, ne kadar huzurlu olduğunu göreceksin.
Keizo, olha para ela. Vê como está tranquila.
Onca zamandır ölmemi umuyormuş. Böylece vicdan azabı çekmeden beni terk edebilirdi.
E durante todo o tempo, ela desejara a minha morte, para me poder deixar de consciência tranquila.
Birkaç toplantı için ben ayrılacağım ama orası çok sessiz.
Estarei fora em muitas reuniões, mas é uma zona tranquila.
Dinlenebilmen için şehir dışında bir yer bulacağım.
Vou encontrar uma casa algures no campo onde podes estar tranquila e repousar.
Sana hiçbir şey olmayacak, merak etme!
Nada lhe vai acontecer. Fique tranquila.
Rahat olun bayan, çok gerginsiniz.
Tranquila, faz tremer o edificio.
Huzur veren bir kar manzarası bile... Hasat zamanı bir çayırda, kargalar gözyüzünde uçuşurken, otlar tutuşur... Hatta bir yolda, arabalar, köylüler ve çiftler geçerken...
mesmo uma paisagem tranquila... mesmo um prado nas colheitas, com corvos voando em círculos, e queimadas da palha... mesmo uma estrada onde passam os carros, os camponeses e os casais... mesmo uma aldeia de férias com uma feira e um campanário... podem tornar-se num campo de concentração.
Umarım benimkinden daha sakin bir ruhu olur.
Espero que tenha a alma mais tranquila que a minha.
Dramatik akşama son noktayı koyacak huzurlu bir koda.
Uma conclusão tranquila para uma noite dramática.
Eğer Allison'a ne olduğunu kimse görmezse vicdanımız daha rahat eder.
Terão a consciência mais tranquila se não virem o que acontece com o Allison.
- Güzel ve sessiz.
- Agradável e tranquila.
- Evet, endişelenme.
Sim, fique tranquila.
Fakat gidip çocuğun annesine haber verdim, böylece annesi o serseriler gidene ve ağaçtan inmesi için bir şans verene kadar rahat edebilirdi.
Mas eu disse à mãe dele onde estava. Para que ela ficasse tranquila até que os animais... fossem embora e ele pudesse descer.
Niçin Ben gibi sakin ve rahat konuşmuyorsun?
Por que não falas tranquila e afavelmente, como o Ben?
Sakin yaşamı takdir edemeyeceği kadar geç.
Suficientemente tarde, para ele apreciar a vida tranquila.
Şey, sen muhtemelen evde sakin bir akşam geçirmek istiyorsun.
Bem, provavelmente vais querer passar uma noite tranquila, em casa.
Sadece üçümüzün sakin bir Noel arefesi geçirmesi Jessi'ye saygısızlık olmaz.
Não seria falta de respeito para com a Jessie se fossemos apenas nós os três a passar uma tranquila noite de Natal.
Etrafta güzel sakin, küçük bir kent aramağa başladım.
Por isso comecei à procura de uma vilazinha bonita e tranquila.
Son iki yıla kadar, buralarda huzurlu bir hayat sürme şansımız yoktu.
Até dois anos atrás, não tínhamos aqui uma vida tranquila.
Merak etme dedim ya..
Sim, fica tranquila. Adeus.
Tamam hanımefendi, görüşürüz..
Agora fique tranquila, senhora... Até à vista, senhora. Fique bem.
Rahat ol, Thelma.
Fique tranquila, Thelma.
"Sanırım," diyor, "öyle ya da böyle, ne düşünürsek düşünelim,... bir şey değişmeyecek, belki de gösterişsiz bir mutluluk içinde oturuyoruzdur."
Eu acho. Em todo caso, nós não estamos preocupados de um jeito ou de outro com o que estamos pensando... sobre qualquer coisa em particular. Mas talvez nós nos sentamos em algum tipo de felicidade tranquila.
Onları yanında götüremeyecek kadar vicdanının sesini dinleyebilen... ve ortadan kaybetmek isteyen biri olmalı.
Alguém que não devia ter a consciência muito tranquila... - E as queria fazê-las desaparecer.
Ölüler sessiz kalmalı.
A morte deve ser tranquila.
Ama geçen gün bana sorun kalmadı dediniz.
Mas no outro dia tinha dito que eu poderia ir tranquila.
Burası bir çeşit orman. Sıcak ve sakin. Saklanmak için ideal bir yer.
É uma espécie de selva, amena, tranquila, onde é fácil esconder-se.
Sakin ol.
Fica tranquila, tranquila.
Seni hemen götüreceğim.
Fica tranquila, levo-te eu.
Huzurlu, sakin. İnsanın yürüyüşe çıkabileceği ve tastamam bir hayat yaşayabileceği bir yer.
Cheia de paz, tranquila, onde um homem pode abrandar o seu passo e viver a sua vida bem medida.
- Eger temiz bir vicdani varsa, Üzülmez.
Se tivesse consciência tranquila não se punha neste estado.
- Bize güzel, sessiz bir masa ver.
- Dê-nos uma mesa tranquila.
Merak etmeyin, olacağım hanımefendi.
Vá tranquila, senhorita, que vou ficar de olho.
Aranızdaki sevgi yeni doğuyor onu bir bebek gibi kendi haline bırakmak gerek.
A nossa afeição está a nascer. Temos de a deixar tranquila, como um recém-nascido.
- Tamam.
- Pode ficar tranquila.
- Amcaya hoşça kal de.
- Vá tranquila.
Merak etmeyin.
Fica tranquila.