Tras translate Portuguese
30,279 parallel translation
Geri çekilin, hadi!
Para trás, rápido!
Kimin yaşayıp kimin öleceğine karar verebilmek için ne durumda olduklarını bilmek istiyorsun.
Quer saber em que estado estão para decidir quem leva e quem deixa para trás para morrer.
Çekiliş yaparsak ve sen dışarıda kalırsan ne olacak?
E se fazemos um sorteio e ficar para trás?
Tüm o insanlardan geride bırakacaklarımızı seçmek, kaderlerini belirlemek çok zor.
Todas as pessoas, a escolha de quem deixar para trás. O destino que lhes está reservado. É difícil.
Sonra da çocukları alıp gereksiz olan yetişkinleri geride bırakacağız.
Depois levamos as crianças e deixamos para trás os adultos que não são essenciais.
Sadece yanında kimi götüreceğini seçmiyorsun aynı zamanda kimi geride bırakacağını seçiyorsun.
Não escolhe apenas quem vamos levar, escolhe também quem vamos deixar para trás.
O acımasız aptalın arkasındaki beyin hep sen oldun.
A Kerry sempre foi o cérebro por trás daquele imbecil titânico.
- Geri çekil!
- Para trás
Theo! Xander'ı almadılar.
Theo, deixaram o Xander para trás!
Geri çekilin!
Para trás.
Bir "Hadi gidip bir şeyler içelim." diyorsun bir arkamdan iş çevirip, Erica'ya "Tandy'nin bebeğimi büyütmesini istemiyorum." diyorsun.
Numa altura dizes : "Vamos beber um copo". Depois, ages por trás das minhas costas e dizes à Erica : "Não quero que o Tandy crie o bebé".
- Olduğu gibi geri bas dostum.
- Para trás, amigo.
... her zaman olmak istediğimiz kişi olmak için. Geçmişi arkamızda bırakabiliriz...
Para nos tornarmos quem queremos ser podemos deixar o passado para trás.
Geri dönmeliyiz.
- Vamos em frente. - Vamos voltar para trás.
Geri.
- Para trás.
Görünmez bir kavim Güneş arkasındaki yıldızları görebilirler.
Um homem da tribo invisível consegue ver as estrelas por trás do sol.
Arkaya atla. Arkaya atla.
No banco de trás!
Ve bana geri.
Volte para trás.
Biz birkaç mil geriye küçük bir kaza ile ilgili trafik çarptı.
Nós batemos um pouco de tráfego relacionados com o acidente algumas milhas para trás.
Ama daha büyük bir şeyler dönüyor. Arkasında milis kuvvetler var.
Mas passa-se algo maior e a Milícia está por trás disso.
Çizginin sonuna kadar tramvayu kullandım, aynı yoldan geri döndüm.
Apanhei o eléctrico até ao terminal e voltei para trás.
Aynı yoldan dönecektin.
Voltas para trás.
Onu nasıl geride bıraktığıma inanamıyorum ama. Ne düşünüyordum?
Não acredito é que quase a deixei para trás, o que estava eu a pensar?
Carruthers Şirketi'nin tüm kontrolü onun elinde.
Ele tem todo o peso da Carruthers e Co. por trás.
- Tamamdır.
Ponho uma sanita no banco de trás.
Şüpheli tarife uyan bir araç Point View'a yaklaşıyor.
Decidi esquecer tudo o que fizeste. Deixemos o passado para trás.
Bununla hayatta ne kadar ilerleyebilirdim?
Emma, para trás.
- Geri durun. - Siktir!
Para trás.
Uzak durun amına koyayım!
Já para trás.
Lanet olası eve gideceğim ve arkama bakmayacağım. - Peki yarın?
Vou para casa e nunca mais olho para trás.
Ne oldu? Küçük şarap maceranı anlatırken bir şeyi atlamış olabilir misin?
Deixaste por acaso alguma coisa para trás quando me falaste sobre a tua aventura com os vinhos?
Paralarını verdim, ve arkamıza aldım.
Pagamos-lhes e deixamos isto para trás.
- Bunun beni ne kadar geriye atacağının farkında mısın?
Como é que... Fazes alguma ideia de como vou ficar para trás?
Üç çocuk arka koltuktaymış.
Três crianças no banco de trás.
Omar almak için kemeri çıkardı.
O Omar virou-se para trás para o apanhar.
- Arkama geç, Violet.
Violet, vai para trás de mim.
Geri bas yoksa seni gerçekten vururum Bobo Del Rey.
Para trás ou acerto-te em cheio, Bobo Del Rey.
Huzur Getiren'i sınırdan geçirmeliyiz sonra tekrar başlayabiliriz.
Trazemos a arma para trás da fronteira e depois podemos recomeçar.
Geri çekil!
Para trás!
Bu acil durum bacak traşı.
Essa é uma depilação de emergência.
Ben bırakmadım.
Eu fiquei para trás.
Senden nefret edecekler. Personel.
É melhor deixar o passado para trás.
Tekillik'i en iyi açıklayan kişi oldum ama vücudumu arkada bırakıp İnternet'le nasıl bir olabilirim? Hem de hiçbir diş fırçamı atmamışken?
Tenho sido um defensor da singularidade, mas como posso deixar meu corpo para trás e tornar-me um só com a internet quando nunca fui capaz sequer de deitar fora uma escova dos dentes?
Geri dönebilirim.
Posso voltar para trás.
Rachel, çocuk aç veya altını ıslatmıştır. Sana ihtiyacı var.
Para trás.
Şanslıysak bu gerçek Korucu faciasını arkamızda bırakmış olacağız.
Com sorte, vamos pôr este mishegas para trás das costas.
Arkamızda kimseyi bırakmayacağız, Kaptan.
Não deixaremos ninguém para trás, Capitão.
Arkanı dönme.
Não olhes para trás.
- Demek bu işin arkasındaki o.
Ele está por trás disto.
Hayatını kurtarmaya çalışıyorum.
Estou a tentar salvar a sua vida. Olhe para trás.
Siz ikiniz geri çekilin.
Vocês dois, para trás.