Tt translate Portuguese
4,676 parallel translation
Pekala, her şeyden önce, Ben rap yaparken, insanların kelimeleri çarpıttığını düşünüyorum.
Bem, em primeiro lugar, Sinto que quando eu faço rap, as pessoas distorcem as minhas palavras.
Ve bu gerçekten canımı acıttı.
Magoaste-me muito!
Hikayesiyle, onların korkularını alıyor. Bunun yüzünden, yansıttığı gerçeklikle doğru orantıda etkili oluyor.
Devido a isso, ele é eficaz em demonstrar a convicção que consegue projectar.
Kafamı ağrıttı iki saattir.
Já me está a pôr maluco.
Yani, yüzüğü avcunda sakladın ve tuzu dökerek dikkatimi dağıttın.
Tiraste-me o anel e distraíste-me entornando o sal.
Ama dostum, o çocuklara şeker de dağıttı. Sırf yüzlerindeki o ifadeyi görmek için.
Mas, meu velho ele comia barras de chocolate e repartia-as pelos miúdos só para ver a sua expressão nos seus rostos.
Tereyağını benim için ısıttın mı sen?
Aqueceste a manteiga para mim?
Canını acıttılar mı?
Elas magoam-te?
Kendini öyle tanıttı.
Foi como ele se identificou.
Tam zıttını ifade ettim.
Eu disse o contrário.
İçeri dalıp herkesi dağıttılar sonra da kızları götürdüler.
Eles vieram aqui, prenderam todos, levaram as nossas miúdas.
İlk bize tanıttığınız için teşekkürler.
- Obrigada por nos deixar ver primeiro.
- Kolumu acıttı.
- Porque é que... ele era mau?
Acıttı mı bu?
Aleija?
Bu epey acıttı.
Isso doeu como os diabos.
Sazan gibi yakalandım ağına ve gerçekten acıttı.
E eu cai nela que nem um patinho. E dói como um raio.
Pezevenk, bu acıttı.
Desgraçado, isso dói.
Acıttım mı?
Magoei-te?
Sınıfa notları dağıttım.
- Não se esquive. Eu lancei o boato.
Tüm hayal kırıklıklarını sana yansıttılar!
Colocaram todas as frustações em você.
Sırf senin için ısıttım.
Já o aqueci para te receber.
Kulübeme yürüyeyim dedim ama çok acıttı.
Tentei andar de volta para a minha cabana, doeu em demasia.
Espri anlayışım kıttır.
O humor não é o meu forte.
Canını acıttığım Grace değil.
Não é a Grace que estou a magoar.
Ortalığı dağıttık.
Nós fizemos muita porcaria.
Bu sera gazı da iklimi ısıttı.
Este gás de efeito estufa aqueceu o clima.
Burada uzanan kayalıklar süperkıta Pangea'nın ayrılmasından geriye kalan bir anıttır.
Estes Palisades são um monumento à separação do supercontinente Pangeia.
Atmosferdeki enerji dengesini değiştiren, Güneş'teki değişiklikler Dünya'nın eksen eğikliği, Dünya'nın uzaya geri yansıttığı günışığı ve havadaki sera gazları birikimi gibi küresel kuvvetlerce şekillenir.
É moldado por forças globais que alteram o equilíbrio energético na atmosfera, tais como mudanças no Sol, a inclinação do eixo da Terra, a quantidade de luz do Sol que a Terra reflete de volta para o espaço e a concentração de gases de efeito de estufa no ar.
O gerzek köpeğin başımı çok ağrıttı.
Sabes, esse teu cão idiota deu-me muito trabalho.
Bu iyi bir yanıttı.
Essa é boa.
Senin düşmanlarımızın kanını akıttığın gibi, biz de senin düşmanlarının kanını akıtacağız
Derramaremos o sangue dos teus inimigos, como derramaste o sangue dos nossos.
The Sun makalesi seni dünyaya tanıttı.
O artigo do Sun colocou-o no mapa.
CV'mi dağıttım.
Enviei CVs.
Bunları dağıttı.
Estava com ele.
Acıttığını biliyorum, Django.
Eu sei que dói, Django.
Haliyle, bayılmış numarası yapıp bekledim, sonrada ortalığı dağıttım.
Então, fingi que tinha desmaiado, esperei a minha oportunidade, e perdi a cabeça.
Şu ufak tokadım canını mı acıttı?
A minha estalada magoou-te?
Benim yaptıklarımı da katarsak sincaptan biraz kas gösterisi, geyikte biraz kan akıttı ve mutlu son, katkıda bulunanalar geçiyor.
Combina um pouco de bravura da parte minha, músculo sem cérebro do Esquilo, um pouco de sangue do Alce... Final feliz. Rolam os créditos.
Gözlerinin içine baktım. Beynini dağıttım sonra da.
Dei-lhe tempo para me olhar nos olhos e depois estoirei-lhe os miolos.
Acıttı.
Chiça...
Ama şu anda sadece ortalığı dağıttığımı düşünüyorum.
Acho que só sujei tudo.
Spagettiyi ısıttım.
- Aqueci o esparguete.
Paltomu tuttuğunu gördüm, o ezeli kavasın pis pis sırıttığını ne saklayayım korkudan kalbimin attığını!
Já vi o "Eterno Pagem" erguer o meu roupão e escarnecer, E, em resumo, tive medo.
Mesele ilişkiler olduğunda Maya, Tom'un tam zıttıydı.
Quando se trata de relações, A Maya é o oposto do tom.
Bu acıttı.
Isso dói.
Dağ başındayız işte. Bak, biz geri döneriz ama Markos kanımızın çoğunu akıttı. Ve sadece birazıyla yapabildiği...
Vamos encontrar o caminho de volta, mas o Markos drenou o nosso sangue quase todo, e considerando o género de feitiços que ele foi capaz de efectuar, estou um pouco...
Bu acıttı!
Isso doeu!
Sikeyim, malları yeni dağıttım.
Foda-se, só saquei uma de quatro pontos.
Sesini ısıttın mı?
Preparaste a voz na escala musical?
Harbiden acıttı.
Mas que diabo?
- Gazete dağıttım.
- Entregas.