Tudo translate Portuguese
412,880 parallel translation
Snyderlar için her şeyi yapacağımı biliyorsunuz.
Sabem que eu faria tudo pelos Snyder.
Erkeklerin yaptığı her şeyi yaptım.
Fiz tudo o que os homens fazem.
Bu işi adam gibi bitireceğim.
Vou acabar tudo como um homem.
Aileni mutlu etmek için her şeyi yaparım, dedim.
Eu disse que faria tudo para a tua família ficar feliz.
İhtiyacımız olan her şey burada.
Temos aqui tudo o que precisamos.
En çok da mısırı
É quase tudo milho
Bunları nereden biliyorsun?
Como é que sabes isso tudo?
Her kıtanın vahşi doğasında, dişiler müthiş kuvvetlidir.
Confirma-se que no mundo selvagem, as fêmeas são fortes como tudo!
Bu haktan vazgeçersen söyleyeceğin her şey mahkemede aleyhine delil olarak kullanılabilir.
Se abrir mão desse direito, tudo que disser pode e será usado contra si em tribunal.
Tüm bunlar Qalea'daki Çelik Halka içinde olmuş gibi.
Parece que aconteceu tudo no Círculo de Aço de Qalea.
Burada işimiz bittiğinde elimde UMT'yi binlerce parçaya ayırıp kalıntıları rüzgarda savuracak kadar kanıt olacak.
Quando acabarmos aqui hoje, vou ter tudo que preciso para desfazer o IRT em milhares de pedaços. E espalhar os restos ao vento.
Her şeyi kitabına uygun yaptık Walt.
- Walt, fizemos tudo certo.
Delgado'nun eşi kocasının sosyal medya hesaplarına erişim sağladı. İnceliyorum ama açık konuşmam gerekirse Amelia kocasını gayet iyi tanıyormuş.
A esposa do Delgado deu-me acesso às redes sociais dele, e estou a analisar tudo, mas tenho de ser sincero, a Amelia parecia conhecer bem o marido.
- Her şey yoluna girecek Ed.
Vai ficar tudo bem, Ed.
Tamam.
Tudo bem.
- Clara, yeleğini çıkarır mısın?
- Clara, tira-lhe o colete. - Tudo bem.
Etmedim çünkü... Yani uçakta onu stabil hale getirebileceğimi biliyordum, sonrası bilinmezdi, ayrıca bunlar olurken ateş altındaydık.
- Não, porque eu sabia que o que tinha no avião podia estabilizá-lo, e o resto eram variáveis, e tudo aconteceu sob fogo inimigo.
Sana her şeyi anlatmalıydım.
Devia ter-te contado tudo.
Önemli değil Clara.
Não, está tudo bem, Clara.
Her şey yoluna girecek.
- Vai ficar tudo bem. Não quero saber o que os outros dizem.
Bu iş sona erdiğinde birilerinin suçlanacağını biliyorum, ama gerçek şu ki sahada çalışacak beceriye sahip çok az kişi var.
Eu sei que no fim disto tudo, alguém vai levar a culpa, mas a verdade é que só poucas pessoas são qualificadas para trabalhar no terreno.
- Her şey yolunda Jack.
- Está tudo bem, Jack.
- Bunları nereden biliyorsun?
Como sabe disso tudo?
Kanıtları ona sundu. Sorunuzun cevabına gelelim, biliyorum çünkü Bay Delgado aynı zamanda protokolü çiğnedi.
Ele ofereceu provas, mas para responder à sua pergunta, eu sei tudo isto porque o Sr. Delgado também violou o protocolo.
- Evet, anlaşmanın en gizli yanı anlaşmaya onay verenin Amerikan istihbaratından biri olması.
Sim, porque a parte mais comprometedora do acordo com o diabo é que foi tudo ilegalmente sancionado por um agente de inteligência dos EUA.
İnsanlara TV izleyip para harcamalarını söylüyor olabiliriz, ama inandığımız her şey için dövüştüğümüz bir mücadeledeyiz.
Não se enganem, só porque estamos a dizer as pessoas para continuar a fazer vídeos e compras. Estamos numa luta de cães por tudo que temos como garantido.
Hepsi birer yalan.
É tudo uma mentira.
Senin içini gördü.
Ela percebeu tudo.
Yanlış anladınız.
Perceberam tudo mal.
Sen ve o Avustralyalı kız, her şeyi berbat edersiniz.
Tu e a miúda australiana vão estragar tudo.
PT aklını kaybediyor, her şeyi mahvedecek.
Ele está a perder o controlo. Vai destruir tudo.
Hayır, katil hariç her şeyim.
Não, sou tudo menos assassina.
Acınası hayatını uzatmak için her şeyi deneyecek.
Fará tudo para prolongar a sua vida miserável.
Neolution için her şeyimi feda ettim.
Eu sacrifiquei tudo pela Neo-evolução.
Ama artık İra, her şeyi bitirmenin vakti geldi.
Mas agora, Ira, está na hora de destruir tudo.
Tüm bunlara karşı gelmekten bahsediyoruz. Ama sana da ihtiyacımız var, Mud.
Estamos a falar de tomar uma posição contra tudo isto, mas precisamos de ti, Mud.
Hayatını uzatmak için her şeyi kullanıyor.
Ele faz tudo para prolongar a vida.
Her şeyi mahvettim.
Eu estraguei tudo.
Her şeyi yakın!
Queimem tudo!
Başkan'ın bu konudaki fikrini merak ediyorum.
Eu gostaria de saber o que o Presidente pensa de tudo isto. - Eu já...
İyi misin?
- Está tudo bem? - Sim.
Söylediği her şey, internetteki her komplo teorisyeninin didik didik ettiği Lucas Goodwin'in bildirisinde yer alıyor.
E tudo o que ela me disse está no manifesto Lucas Goodwin, que foi destroçado por todos os fóruns e adeptos da teoria da conspiração da Internet.
Usher'la anlaşmamın nedeni, Brockhart'ı göreve getirmek için her şeyi feda edecek olmasıydı, bu da Conway'i güçsüz ve kaybetmeye hazır hâle getirir.
Concordei com o Usher porque ele sacrificará tudo para pôr o Brockhart no cargo.
Doug, şimdilik bu kadar.
Doug, é tudo por agora.
Burası hissettiğim ama ifade edemediğim her şeyi dile getiriyor.
Este lugar diz tudo o que sinto, mas não posso exprimir.
Peki.
Tudo bem.
Şimdilik bu kadar.
É tudo por agora.
- Ayarlıyoruz.
- Estamos a tratar de tudo.
- Ayarlarım.
- Eu trato de tudo.
- Hepsi bu mu?
Está tudo aqui?
- Zoe'nin dairesinden gönderilen her şey.
É tudo o que enviaram do apartamento da Zoe.