Tıraş translate Portuguese
2,413 parallel translation
Asıl garip olan onun oğlunun tıraş kolonyası sürmesi ve Kont gibi giyinmesi.
O que é esquisito é o filho dela usar aftershave e vestir-se como um conde.
Bıyık bıraktığın zamanı ve sen uykudayken tıraş ettiğimi hatırlıyor musun? Destekledim.
Lembras-te quando deixaste crescer o bigode e eu tive de to rapar enquanto dormias?
Onlara saç tıraşı olmalarını da söylemelisin.
Também devia dizer-lhes para cortarem o cabelo.
Duş almak, tıraş olmak ve temiz bir üniforma istiyorum. Saygısızlık yapmayacaktın.
Quero tomar banho, barbear-me e um uniforme limpo.
Tıraş ettik ve temizledik.
Mandámo-lo barbear e tomar banho.
Evet, elbise giymek için sabırsızlanıyorum. Ayrıca yeniden tıraş olmak için de gerçek bir sebebim oldu.
Mal posso esperar para pôr um vestido e ter motivo para voltar a depilar-me.
Dans eşim, bu gece ucuz etek tıraşına aceleyle yetişebilmek için, beni sarhoş ve kuru olarak bir başıma bıraktı.
A minha colega de dança tem uma assadura de depilação mal feita... e deixou-me sozinho esta noite.
Tıraş olman gerek, dostum.
Precisas de fazer a barba, meu amigo.
Tıraşımı bitireyim.
Vou só acabar de me barbear.
Ne zaman tıraş oldun?
Cortaste a barba?
- Peki sen neden tıraş oldun?
Porquê, fez a barba por alguém?
- Tıraş olmalısın.
Precisa fazer a barba. Está horrível.
Bir gün banyoda aynanın önünde tıraş olursun.
Um dia, estás na casa de banho a barbear-te ao espelho...
Tıraş olurken kesmişti.
Ele cortou-se a fazer a barba.
- Harry Castleton tıraş olurken ne zaman kesmişti kendisini?
Posso perguntar-lhe quando é que o Harry Castleton se cortou enquanto fazia a barba?
Bir de tıraş olsa mükemmel olurdu.
Bem, se tivesse feito a barba seria perfeito.
Kocam iki günde bir tıraş olur.
O meu marido faz a barba de dois em dois dias.
Evlendiğimiz gün amcam bana onun neden tıraş olmadığını sordu.
No dia do casamento, o meu tio perguntou-me... porque o meu marido não estava barbeado. Eu disse-lhe que não sabia. Então foi perguntar-lhe.
"Böyle bir günde tıraş olabilirdiniz." dedi.
"Podias ter-te barbeado, para uma ocasião como esta, não?"
"Ama ben iki günde bir tıraş olurum" dedi.
"Eu barbeio-me dia sim, dia não!"
Bugün benim için tıraş olabilirdin.
Não podias barbear-te por mim hoje?
- Ben iki günde bir tıraş olurum.
- Eu barbeio-me a cada dois dias.
Buna neden ihtiyacın olsun ki? Sen tıraş olmuyorsun bile.
Por que precisa disso?
Henüz büyüme çağındaki benim gibi çocuklarla günde iki kez tıraş olan goriller aynı yere tıkılır.
Tem crianças como eu que ainda não atingiram a adolescência, com'gorilas'que se têm de barbear duas vezes por dia.
Dostum, tıraş kremi en iyisiydi.
O creme de barbear foi o melhor.
Saçını daha yeni kestirdin, o yüzden yeniden tıraş olmana gerek yok.
Como cortaste o cabelo há pouco, não precisarás de o cortar.
- Tıraş losyonu mu yoksa kolonya mı?
- Isso é "after shave"?
- Ne? Tıraş losyonu.
- O quê? "After shave".
Ayrıca Frizer'ın rezil tıraş losyonundan da bıkmıştım.
E farto do "after shave" do Frizer.
Frizer'ın berbat tıraş kolonyasını tanımak için de görmeme gerek yok.
Não preciso de ver para reconhecer a merda do "after shave" do Frizer.
Görüyorsun. Tıraş kolonyamı seviyorum.
É que... eu gosto do meu "after shave".
Dinle, travesti pipisi seni bir daha gördüğümde elinde lanet bir minibüs olsa iyi olur yoksa cevizlerini dikenli telle tıraş ederim.
Ouve, chouriço, a próxima vez que eu te veja, é bom que tenhas a carrinha, ou eu arranco-te a penugem das tuas bolas com arame farpado.
Annem saç tıraşına ihtiyacın olduğunu söylüyor
A minha mãe diz que você precisa de cortar o cabelo.
Tıraş oldum.
Rapei-me.
İçinde bir cansız manken ve golf sopasına bağlanmış tıraş makinesi geçiyor.
Envolve uma mão de manequim, e uma barbeadora eléctrica atada a um bastão de golfe.
Yeni saç tıraşı olmuştu.
Ele tinha um bom corte de cabelo.
Ve 65 dolarlık tıraşı kapatmazdı. Hayır, hayır, hayır.
E não ia esconder aquele corte de 65 dólares.
Chante'ye saç tıraşı için para öderdim.
Ele pagava à Chante para dar umas voltas.
Benim tıraş bıçaklı küpe fikrimi de çaldı ibneler, değil mi?
E ele roubou-me a ideia do meu brinco com a lâmina, não foi?
Sence amını tıraş ediyor mudur?
Achas que ela depila a vagina?
- Tıraş olman gerek.
- É bom fazeres a barba.
- Siktir, tıraş olmayı unuttum. Tamam.
- Merda, esqueci-me de barbear.
"Biftek, tıraş, saç tıraşı ve banyo birkaç yeni kıyafet, bir şapka ve çizme, atım için biraz yem ve bir de kadın."
E um quarto para uma semana e um bife ao jantar. Barba, corte de cabelo e um banho. Umas roupas novas e um chapéu e umas botas novas.
Şurasını birkaç ay önce tıraş olurken fark ettim.
Apercebi-me ao fazer a barba, há uns meses.
Hadi ama bebeğim, tıraş olurken daha kötü yaralandığım olmuştu.
sem stress, ja me magoei mais a fazer a barba.
Babama yeni bir tıraş kolonyası almıştım, ancak kanser konusunda boş sıkıyordum.
Comprei um aftershave para o meu pai. Quanto ao cancro não me ocorreu nada.
Harika bir okulunuz var bir de iki yıllık yedek kayıt sırası!
E tem uma escola fantástica aqui, mas há uma lista de espera de dois anos!
Buckley'nin cinayeti sırasında başka yerde olduğunuza dair kanıtınız var mı?
Tem algum álibi para o homicídio do Buckley?
Kalk. Tıraşın bitti.
Já terminei.
Senin abartılı kağıt ağırlıkların demom sırasında fon görevi yapar.
Os teus pisa-papéis caros servirão de fundo à minha demonstração.
Kesin tıraşı, salak herifler.
- Acabem com isso, pessoal!