English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ U ] / Ucundan

Ucundan translate Portuguese

1,224 parallel translation
Harry, Emmett, öteki ucundan tutun.
Harry, Emmett, agarrem do outro lado.
Luke, bu ucundan hazırız.
Luke, estamos prontos neste lado.
Çatılardan gümbür gümbür yükselen müzikleri Archery yolunun bir ucundan, ta bir kilometre öteden duyuluyordu.
Vínhamos no fim da rua, a 1 km de Archway Road, e ouvia-se o som a viajar sobre os telhados.
- Aklımdan ucundan bile geçmedi.
Nunca me passou pela cabeça. Pai?
Odanın bir ucundan alkol kokusunu alabiliyorum.
- Está bêbedo. Cheira a álcool.
- Crichton... sakinleş. Bitkinsin, ucundan hiçbir şey de çıkmayabilir
Está cansado e pode estar a fazer tempestade por nada.
Kuvvetli yer çekimini aklımın ucundan geçirmedim
Não quero nem saber da dren da forte gravidade.
Ufak bir akşam yemeği. Kapıyı açtığında, geceyi geçireceğim kişinin o olacağı aklımın ucundan bile geçmemişti.
Quando ela veio à porta, eu não sabia... que era com ela que eu ia passar a noite.
Daha önce böyle bir şey yapacağım hiç aklımın ucundan geçmemişti.
Nunca na minha vida teria considerado fazer algo como isto.
Bir erkekle çıkmak aklımın ucundan geçmezdi.
- E conheceste o Dean. - Sim.
Kaybedeceğin aklının ucundan bile geçmezdi ; ta ki üçüncü sınıfta, moralinin bozuk olduğu ve arkadaşın olmaktan fazlasını istemeyen dostun Kevin'in bir elinde'About Last Night'diğerinde biralarla çıkageldiği o geceye kadar.
Que sempre pensaram que estaria ali, até áquela noite no segundo ano de universidade... Onde se estavam a sentir um pouco em baixo... E o vosso amigo Kevin, que só queria ser vosso amigo...
Şehrin bir ucundan diğerine ulaşmak, uçakla Hindistan'dan gelmekten uzun sürüyor. Kurbanımız da geçen akşam Bombay'dan gelmiş.
Demora mais tempo a atravessar a cidade do que uma viagem de avião da Índia, de onde a nossa vítima voou ontem à noite, de Bombaim.
Ve her şeyi kendim yapıyorum. Sen de biraz ucundan tutsaydın ya Ray!
Tenho a certeza, pois tenho sempre milhões de coisas para fazer, tenho de fazer tudo sozinha e, se tu fosses mais participativo, Ray...
- Senin için ucundan tutarım.
Tiro um pouco para ti. Vai tu.
- Geçitin diğer ucundan.
- No outra ponta do túnel.
Yoo, istediğini hissedebilirsin. Üç perdelik oyun çıkartma da ucundan.
Podes sentir o que quiseres... mas, já sabes não faças... grandes planos com isso.
Aklımın ucundan bile geçmedi.
Nunca me passou pela cabeca.
Ama öldürmeyeceksen, silahı burnumun ucundan kaldır.
Mas se não me matares, tira esta arma da minha cara.
Ucundan verir misin? !
Puxaste-me um nervo!
Suzie, kabul et. Geldiğimizden beri ucundan tuttuğu tek şey balta oldu.
O único instrumento em que ele pegou desde que cá chegou foi num machado.
Extra olan bir şey, sadece ucundan biraz kesiyorlar.
Qualquer coisa que esteja a mais, corta se.
Ama bir adam bomba patlatmak için dünyanın öbür ucundan geliyorsa, ortaya çıkan bütün "kaza" lardan da sorumludur.
Mas quando uma pessoa percorre meio mundo para lançar uma bomba, é responsável por todos os "acidentes" resultantes.
Tut bakalım ucundan.
Tudo bem, vamos fazer.
Kaşmir'in doğu ucundan geçen 5 km.'lik bir tren yolu var.
Há uma área de extenção de linha com três milhas que passa pela zona este de Kashmira.
Çekicin ucundan tutarsan güçlü ama kontrolsüz vurursun.
Ok, bem, no cabo do martelo, tu tens força, mas nenhum controle
Sen adamlarınla sırada beklerken Miami ile bağlantısı olan adam ellerimin ucundan kayı verdi.
Enquanto esperas para preparar a detenção, o tipo com o contacto de Miami escapou-se-me das mãos.
Onu burunlarının ucundan alabiliriz.
- Eu acho que conseguimos atingi-la debaixo dos seus narizes.
İlk mekiği keşfetmeden iki gün öncesine kadar böyle bir ikilemle karşı karşıya kalacağım... aklımın ucundan bile geçmezdi.
Há dois dias, quando encontrámos a nave alienígena, não fazia ideia que enfrentaria um dilema desta magnitude.
Tabii ve biz yalnızca iki silahla tuzağa düşürülüp ölümün ucundan dönmeseydik.
E se não estivéssemos presos com duas armas, prestes a morrer.
O tatlı çıtır yerine, mesleğini seçiyor olduğun aklımın ucundan geçmezdi.
Nunca me ocorreu que estarias a optar pelo trabalho... Em vez de estares com aquele biscoitinho doce, seu estúpido atrasado mental!
Homer, beraber böyle bir gece geçirebileceğimiz aklımın ucundan bile geçmezdi.
Homer. Esta é uma noite que pensei jamais ter contigo.
Ama şunu söyleyeyim ki, çiftliği satmak aklımın ucundan bile geçmez. Hele de Rickman Industries'e.
Digo já, que não há a menor hipótese de eu considerar a venda muito menos à Rickman Ind...
Aklımın ucundan geçmez diyordum.
Disse-lhe que não tinha a menor hipótese.
Onları Meksikanın bir ucundan bir ucuna taşıyacak güç yok.
Não posso passá-los totalmente para o México. Não com a força disto.
Sanırım iki kişi gerek, her biri bir ucundan tutacak.
Acredito que duas pessoas, uma em cada extremidade...
Onu görmek için dünyanın öbür ucundan geldin.
Atravessaste meio mundo para vê-lo não podes voltar atrás.
Ucundan döndük.
Mesmo a tempo.
Günün birinde böyle küçük bir batiskafa güvenip denizin dibine ineceğim aklımın ucundan geçmezdi. O an tepenizde binlerce ton basınç var. Ama nereye gidiyorduk?
Ele não se importa de confiar o seu destino a estes pequenos submarinos e de ir ao fundo do mar sob 3000 toneladas de pressão, mas se é de ir lá onde vamos.
Klübün öbür ucundan gördüm ceplediğini.
Topei o palmanço do outro lado do bar.
dünyanın bir ucundan bir açıklama yapmak için geldim ve sen sigara içmeme izin vermeyecek misin?
Eu atravesso meio mundo para me explicar e tu não me deixas fumar um cigarro?
Aklının ucundan bile geçmeyecek şeyleri yapar hâle geliyorsun.
E nunca pensavas que serias capaz de fazer o que fizeste.
Az önce ucundan kestirdim...
Eu fui circuncidado.
Bunu bana yapabildiğini düşünüyorsan eğer ipin yanlış ucundan tutuyorsun dostum.
Ouve, se achas que me podes fazer isto, vais ver no que te metes!
Ucundan bana da bulaşmıştır.
Tinha de me marcar.
Ucundan birazcık bakamaz mıyım?
Posso dar só uma espreitadela?
- Ucundan göstermediğin sürece.
- Desde que não exibas as alças.
Ve geldiklerinde ellerinin ucundan kaymalarına izin veremezsin.
E quando aparecem, não as podes deixar escapar por entre os dedos. Não podes. Percebes?
- Tut ucundan.
- Pega nesse lado.
Limonu ucundan sıkıyor.
Cozinha frango assassino, põe-lhe um limão no rabo.
Dünyanın bir ucundan diğer ucuna ;
Por todo o mundo o Mar Vermelho, o leste da África, Maldivas, Filipinas.
Aklımın ucundan bile geçmedi.
Nem me passou pela cabeça.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]