Ulaştım translate Portuguese
2,596 parallel translation
- Ulaştım.
- Consegui.
Resmi kanaldan kendisine ulaştım.
Tentei contactá-lo através de todos os canais oficiais.
Bana göre ise, boşanmada ihtiyacın olacak her bilgiyi... -... alman için gerekli yerlere ulaştım.
Já eu, estou na posição de fornecer qualquer informação que precises para ajudar no divórcio.
Doğrudan ana pulmoner artere ulaştım.
Vinha diretamente da artéria pulmonar principal.
Onu izledim ve senin bilgisayarına ulaştım.
Localizei o teu endereço de IP.
Önemli değil çünkü Stan'in eşini arayıp tehdit edenin numarasına ulaştım.
Está bem, consegui uma pista sobre o telefonema com a ameaça.
Depo sahibiyle ilgili bilgiye ulaştım.
Descobri algo sobre o dono daquele aramzém.
Sonuca ulaştım, hikâyenin sonu.
Procurava um morto.
Bakri'den aldığımız IP'ye ulaştım.
Tenho monitorizado os endereços de IP que apanhaste do Bakri.
- Anneni aradık, oradan ulaştım sana da.
- Telefonámos à tua mãe.
Sınırıma ulaştım. Max, ben hallederim.
Estamos a topo.
3 hafta öncesine kadarki arama geçmişine ulaştım.
Está bem. Tenho o histórico das pesquisas de até há três semanas atrás.
Öyleyse amacıma ulaştım.
Ótimo. Então, já cumpri a quota.
Sonunda Wes, Juan ve Elena'nın dün geceki telefon kayıtlarına ulaştım.
Finalmente tenho os registos de telemóvel para o Wes, Juan e Elena, de ontem à noite.
Senin araştırmacı, bizi yüzüstü bıraktıktan sonra eski bir arkadaşıma ulaştım ve Lobell'in oğlunu biraz daha araştırmasını istedim.
Falei com um velho amigo meu, mandei-o procurar mais sobre o filho do Lobell, já que o teu investigador nos decepcionou.
Mozzie'nin izleme programlarından birini kullandığımda buna ulaştım.
Quando corri um dos programas de rastreamento do Mozzie Obtive isto.
Çok şükür sana ulaştım.
Graças a Deus que atendeste.
Elit hakkındaki dosyalara ulaştım.
Consegui aqueles ficheiros sobre a Elite.
Kemik iliğinden aldığım DNA'yı inceledim. Bu iki dört ayaklı güzelliğe ulaştım.
Por isso fiz medições e extraí o ADN da medula, e resultou nestas duas belezas de 4 pernas.
İlk İnsanların Yumruğu'na ulaştığımızda da ölü atlarla yapılmış korkunç bir modele benzeyen bir şey görüyoruz.
Quando chegamos ao Punho dos Primeiros Homens, descobrimos que há um género de padrão horrendo de cavalos mortos que foi feito.
Freyler'in yerine ulaştığımızda Lord Frey, biz savaşa gitmeden önce, bu düğünün hemen yapılacağından emin olmak istiyor.
Quando chegamos aos Freys', Lord Frey quer se assegurar que este casamento acontece aqui e agora antes que voltemos para a guerra.
Massachusetts Ulaştırma Kurumu veritabanına bakacağım.
Vou verificar a base de dados da MBTA.
Lanet Ulaştırma Güvenliği'nin benimle işi bitene kadar uçağı kaçırdım.
Quando a AST terminou, perdi o voo.
Bir saniye... Aradığımız şeye neredeyse ulaştık.
Espera, talvez tenhamos respostas finalmente.
Bunu ona kesin ulaştırır mısın?
Tens a certeza que ele consegue isso?
- Kliniğimde yaptığım çalışmalar beni amaca ulaştıracak bir adımdı.
O trabalho que fazia na minha clínica, eram apenas meios para atingir um fim.
Serenno'ya ulaştığımızda paranı alacaksın.
Serás pago quando chegarmos a Serenno.
Devlet istihbaratı oturumlarını yürüten bir ordu subayı aracılığıyla, haberlerin doğrulandığı tarafımıza ulaştı.
Todavia, a confirmação de que qualquer coisa se passava, chegou-nos através de um militar que batia o território em ações de esclarecimento público.
Yani bir tek siz kaldınız. Size ulaştı mı?
- Tentou contactá-la?
Seni sigorta kutusuna ulaştıracağım.
Vou orientar-te até ao quadro.
Bugüne kadar ulaştıklarımızdan gurur duyuyoruz.
- Claro. Estou muito orgulhosa do que conquistámos até aqui.
Onları 6 saatte Kuzeydoğuya yarım günde Kore'ye, 1 günde de Japonya'ya ulaştırıyoruz.
Levamos 6 horas para chegar ao nordeste. Corea em meio dia ; para o Japão, um dia.
Petty Hewes size çoktan ulaştı, öyle değil mi? İkiniz bir çeşit anlaşma mı yaptınız?
Isso não me diz respeito, srta.
Bilgiye ulaştığımızda da, doğal olarak onun olduğunu düşündük.
Não faço ideia.
Mısır'dan kendileri twitter'a ulaşamayan insanları, kendi IRC ağımızdan ulaştırıyorduk. Portları tetikliyorduk ve kendi hesaplarımızla onlar hakkında tweet atıyorduk. Seslerini duyurmalarına yardım etmek için, neler yaşadıklarını söyleyebilmeleri için.
Tínhamos pessoas do Egito, que não podiam aceder ao Twitter ou o IRC, e iríamos abrir portas para eles, e digitar ( twitt ) usando as nossas contas, para ajudá-los a falar sobre o que estavam a passar.
Çocuğu da silahla birlikte sana ulaştıracağım.
- Não se preocupe, levo-lhe a arma e o miúdo.
Anne... ulaştın mı?
Mãe... já chegaste?
Parayı alacağım... bana olan esas borca ulaştığı anda alacağım.
Vou aceitar, assim que comece a acrescentar a tudo o que me devem.
Seni eve ulaştırmamız lazım.
Temos que levar-te para casa.
Her türlü hava koşulunda paketi yerine ulaştırmamız lazım.
Faça chuva ou faça sol, temos de entregar a correspondência.
Tritak, kuzeydoğu yakasına doğal gaz ulaştırabilmek için Louisiana / Texas boru hattına yatırım yapmış.
A Tritak investe na canalização de gás em Louisiana, Texas, que vai para nordeste.
İnsanlara mesajımızı ulaştırabildiğimizi sanmıyorum.
[Transcrição Original : ] Addic7ed [ Sincronização :] ItalianSubs + OmniSubs Acho que não estamos a fazer passar a nossa mensagem.
Bunu hemen doğru insanlara ulaştırmam lazım.
Fazer chegar às pessoas certas.
Bodie topu bana atınca ben de Michael'a pasladım ve top Tyler'a ulaştı.
Depois o Bodie passou-me a bola e eu driblei-a, passei pelo Michael e passei-a ao Tyler...
Mesajım yerine ulaştı demek ki.
A minha mensagem foi recebida.
Dosyasından bir adrese ulaştım.
Consegui a morada da condicional.
Görüşmeler sonucu ulaştığımız netice şudur ki bu savaşa eğilimle kültürlerin barış yapması mümkün değildir bu ve daha pek çok nedenden dolayı söylemek isterim ki barış görüşmelerine olan desteğimi resmi olarak geri çekiyorum.
Cheguei à conclusão... que certas culturas guerreiras são incapazes de encontrar a paz. É por esse motivo e muitos outros, que oficialmente retiro o meu apoio a este tratado.
Vergi kayıtlarına göre kuzey kıyısındaki Taka Çiftliğinde çalışıyor. Ama onlara ulaştığımızda günlerdir orada olmadığını söylediler.
Os registos mostram que ele trabalha na fazenda Taka na Costa Norte, mas quando o contactámos, disseram que não aparece há dias.
"Yöntemlerimden dolayı beni affet ama aklımı kaybetmeden önce bu mesajları... "... sana ulaştırmak zorundaydım. "
Desculpa-me pela forma que tive que entregar o bilhete antes que perdesse a coragem. "
Ellerine ulaştı mı?
Eles já as receberam?
Hunter'a ulaştığım gibi.
Da mesma maneira que cheguei à Hunter.