Ulkeden translate Portuguese
177 parallel translation
Her ulkeden en az bir kadinla beraber oldum, Izlanda haric.
Já tive pelo menos uma de cada país, excepto a Islândia.
FRANK, ÜLKEDEN KAÇMIŞ OLABİLİR
FRANK É DADO COMO TENDO FUGIDO DO PAÍS
Ülkeden ayrılırken neler hissettiğini hatırlıyor musun?
Lembras-te como era estar em alto-mar?
Ülkeden kaçmanıza yardım etmek istiyoruz.
Queremos ajudá-la a sair do país.
Ülkeden çıkabilmek hapisten kaçmaktan beter.
Deixar um país é como fugir de uma prisão.
Ülkeden ayrılmasını engellemek için limanları ve havaalanlarını tutmuşlar.
Estão a vigiar as docas e o aeroporto, para o impedirem de sair do país.
Yeni oğullarmış. Ülkeden ayrılırsan bu şansı da yitirirsin.
Sais do país e perde-lo.
Ülkeden.
Que saias do país.
Ülkeden ayrılırken yaşlı Sir Charles Litton olabilirim ama..... Lugash'a korkusuz genç Dr. Martin Tanny olarak varacağım.
Bom, eu serei o velho e triste Sir Charles Litton deixando o país... e o intrépido e jovem Dr Marvin Tanny chegando a Lugash.
Ülkeden ayrılmak için 24 saatiniz var.
- Têm 24 horas para sair do país.
- Ülkeden çıkmamı mı söylüyorsun yani?
- Referes-te a sair do país? - Uh-huh.
Ülkeden ayrılmamıza izin verirse ben daha çok şaşıracağım.
Ficarei ainda mais surpreso se ele permitir a nossa saída.
Ülkeden dışarı çıkarıldım, sana çok teşekkür ederim.
Fomos expulsos, muito obrigado.
Ülkeden ayrılırken, bazı askerlerde onunla gitti.
Quando saiu do país, alguns soldados foram com ele.
Ülkeden ayrıldığımı söyle.
Diz-lhe que saí do país ou algo parecido.
Ülkeden tüyecek misin Lex Amca?
Vai fugir do país, tio Lex?
Ülkeden ayrıldığını sanıyoruz. Özür dilerim.
- Achamos que ele saiu do país.
- Ülkeden ayrılıyor musun?
Vai deixar o país.
Ülkeden ayrılıyorum.
- Estou deixando o país.
Ülkeden çıkmasına yardım et.
Ajude-o a sair do país.
Ülkeden misiniz?
Vens da província?
Ülkeden ayrılmam gerekiyor.
Tenho de viver no campo.
Ona kontak lensleri verecekler. Ülkeden çıkmasını sağlayacaklar. Kanada'ya gidecek.
Eles dar-lhe-ão os óculos de retina... para ajudá-la deixar o país... para o Canadá.
- Ülkeden apar topar kaçtı.
- Conseguiu sair do país.
Ülkeden atılmasın diye Apu'yla evlenir misin?
Queres casar com o Apu para ele não ser deportado?
Ülkeden temelli mi ayrılıyorsun?
Vais deixar o país definitivamente?
Ülkeden ayrılacağım.
- Sim. Abandonar o país.
Ülkeden ayrılmayı planlıyordum.
Eu ia sair. Surgiu mesmo uma coisa.
Ülkeden ayrılıyor. İngilizce bilmiyor. Arkadaşının göğüslerine hakaret ettim ve kovada kadın kulağı koleksiyonu yaptığımı sanıyor.
Vai deixar o país, não fala inglês, insultei os peitos da amiga e pensa que guardo orelhas de mulheres num balde.
Bir Birlemiş Milletler Hazinesi'nden el değmemiş bir para makinesi. Ülkeden gönderilmiş tek para basma makinesi.
Um prelo do Tesouro dos EUA, o único que saiu do país até à data.
ANA ÜLKEDEN BİR HEDİYE
Um presente da pátria ideológica?
- Ülkeden çıkmadan onu yakalarız.
- Apanhamo-lo antes que saia do país.
Ülkeden çıkmasına izin verip Avrupa'da falan yakalayacaklar.
Vão deixar ele sair do país e pegá-lo na Europa depois.
Ülkeden uçakla çıkartacaklar.
Vão tirá-lo do país!
Krala yazılmış mektubu bir elçi buldu. Ülkeden kaçması için onu uyarmışlar.
Apanhámos um mensageiro com cartas do Rei, instigando para uma nova guerra.
Ülkeden ayrılmam için.
A sair do país.
Ülkeden çıkmanın başka yolunu bulmalıyım.
Preciso de um meio alternativo para sair do país.
- Ülkeden çıkmak için sana ihtiyacı var. - İhtiyacı mı?
- Quer que o ajudes a sair do país.
Ülkeden ayrıldım çünkü seni de içine çekmek istemedim.
Saí do país para tu não seres envolvida no caso.
Ülkeden, vaat edilmiş sonra da bağışlanmaya mı?
Pela terra, pela promessa... e, em seguida, o perdão?
Ülkeden çıkmanın bir yolunu istiyorum.
Tenho de sair do país.
Ülkeden kaçmıyorum.
Estás a brincar? Não vou fugir do país.
? - Ülkeden kaçarsın ha?
A fugir do país, sacana?
Önemli bir görevi. Ülkeden ayrılman gerekecek ailenden de, belki yıllarca.
Uma missão importante, terás de deixar o país... e a tua família, talvez por vários anos.
Ülkeden çıkabilmek için pasaportlarınızın olması gerekli. - Kimlik.
Para saírem do país, precisam de passaportes.
Onu sizden önce bulmaya çalışıyorum. Ülkeden çıkartacağım.
Tentava encontrá-lo antes de si, para o tirar do país.
Ülkeden attırmak?
Deportá-lo?
Ülkeden kaçmak mı, şimdi mi?
Atravessar o país, agora?
Ülkeden kaçmak zorunda kaldık... ama bir şekilde... kocamı ve kızımı yakalamayı başardılar... ve bu onları son görüşüm oldu.
Tivemos de fugir do país e, de alguma forma, eles conseguiram apanhar o meu marido e a minha filha... e foi a última vez que os vi.
Ülkeden kesin bilgi almak iyice zorlaştı.
Tornou-se mais difícil conseguir informaçäo definitiva sobre o país.
Ülkeden ayrılmasını emredebilirsin.
Ele custou-nos 3 vidas já.