Uman translate Portuguese
51 parallel translation
Kendisini onurlandıracağınızı uman bir hanımefendinin yanında Sayın Varville Baronu için Loca A'da bir yer olacak.
Haverá um lugar no Camarote A para o Sr. Barão de Varville com uma certa dama que espera que ele a honre com a sua presença.
Yeni muhabiriniz olmayı uman bir bayan.
Espera ser a nova repórter.
Sovyetler Birliği, tehlikeli provokasyon olarak nitelendirdiği Uman Körfezindeki... Amerikan gemileri konusunda Birleşik Devletleri sert bir şekilde protesto etti.
A União Soviética protestou fortemente com os Estados Unidos sobre aquilo que definiu de perigosa provocação por parte de navios de guerra americanos, ontem no Golfo de Omã.
Kurtulmak için benden medet uman bir insanın!
Uma vida que me veio pedir auxílio!
Duygusal tepki uman bazı insanlar... genelde Vulkanlıları soğuk bulur, aslında onlar sadece...
Algumas pessoas que esperam uma resposta emocional, acham que os Vulcanos são frios, quando são apenas...
O kişinin kendisi olacağını uman birine bunu itiraf etmek tuhaf geliyor.
É estranho confessá-lo a quem tem esperança de ser o tal sacana.
İşsizlik çekini bekleyen, vergi dairesinden mektup getirmeyeceğimi uman, onları terkeden sevgiliden mektup getirmemi bekleyen insanları düşündükçe keçileri kaçırıyorum.
Estou bem, até me pôr a pensar nas pessoas que dependem de mim para os cheques, que esperam que eu não traga cartas do IRS, uma carta da namorada a acabar ou uma intimação judiciária.
Daha çok çocuğa ulaşmayı uman Opus 118 yapılan bağışlarla yaşıyor.
depende de donativos.
Senin derleyip toplayacagını uman ve anneleriyle yaşayan tembeller.
Os preguiçosos que vivem com a mãe e estão à espera que trabalhes para eles.
Hepimiz aramızdaki sorunluları biliriz... dikkat çekmek isteyen, öyküler yazma girişiminde bulunan ve bu uzaylı ziyaretinden para kazanmayı uman talihsiz suçluların. 1985'e döndüğümüzde Şerif savunmasında,
Estamos cientes dos problemas entre nós... olheiros atentos e os criminosos... que tentam fabricar estorias e... lucrar com a visita dos aliens.
- Kel? - Neden? Eğer bir çeşit anlaşma yapamazsak, insanlar sizi başka yere gönderecek.
Porque se nao chegarmos a um entendimento, os Uman zo realojam-vos.
İdam bekleyen adam mı, yoksa odunlukta, ölmeyi uman adam mı?
O tipo condenado à espera da morte ou o tipo na barraca desejando a morte.
Bu yazarlar için de doğru yaşayacak bir şeyler yaratmayı uman.
Isso também é verdade para os escritores que esperam criar algo duradouro.
Sadece yeni arkadaşlar edinmeyi uman yeni öğrenci olduğunu düşünecek.
Ela não se vai lembrar de nada. Vai apenas pensar que é a nova rapariga... com a esperança de fazer novos amigos.
Tek uman ben değilmişim galiba.
Acho que não era o único que esperava ter sorte.
Çünkü, fırınların etrafında dolaşıp dinozor görmeyi uman çocuklar görüyorum.
Porque vejo crianças a rastejarem até aos fornos, na esperança de verem dinossauros.
Bu işten karnını doyurmayı uman bir sürü boğaz var.
Há muitos indivíduos que querem viver do dinheiro disso.
Yürüyen, konuşan, uman, bekleyen
" Andando, falando, tendo esperança, esperando,
Chaz'le anlaşmamız beklemek zorundaydı çünkü uzay kampında, sarhoş bir astronotun ciddiyetle olan kavgasından daha fazlasını görmeyi uman bir oda dolusu çocuk vardı.
Não. Tratar do Chaz teria que esperar... porque havia uma sala cheia de crianças na esperança que o acampamento espacial fosse mais que ver um astronauta bêbado a lutar contra a gravidade.
Ceset bulmayı uman sen değil miydin?
Não eras tu que esperavas por cadáveres?
Ancak tüm gözler, tüm karşıt görüşlere rağmen beklenmedik bir şekilde toplantıya gelip Cenevre'deki günün yuvarlak masa toplantısında mavi enerji olarak adlandırdıkları hediyeyi takdim etmeyi uman Ziyaretçilerin başkomutanı Anna'nın üzerinde.
Mas todos os olhos estão postos em Anna, a alta-comandante dos "V", que apareceu inesperadamente, pese embora as vozes contra, na esperança de apresentar como oferta a avançada tecnologia "V", conhecida por "Energia Azul", na mesa-redonda de hoje em Genebra.
Belki de onu öldürmeyi uman biri koydu.
Talvez alguém mais quisesse matar.
Gelecek papanın kendilerinden çıkmasını uman Colonna ve Orsini Haneleri çevremizdeki köprülere, yollara, kalelere el koyacak.
Os Colonnas e os Orsinis... na ambição de nomear o novo Papa, vão tomar pontes, estradas, e fortalezas que nos cercam.
Lincoln Center, ağızlarıyla müzik yaparak ödülü kazanmayı uman bu gençleri gururla yeniden ağırlıyor.
- Lincoln Center tem o orgulho de receber de volta todos estes jovens que esperam ganhar o troféu por fazer musica com as bocas.
Erkenden salıverileceğini uman tek kişi Ayn değil.
A Ayn não é única à espera para ser libertada.
Washington saatiyle, bugün saat öğleden sonra 1'i biraz geçerken Başkan Kennedy her insan kadar canlı genç, güçlü, dinç şüphesiz 5 yıl daha bu ülkeyi ve batı dünyasını yönetmeyi uman bir insandı.
À hora de Washington, pouco depois da uma da tarde, o Presidente Kennedy estava vivo como outro qualquer, jovem, forte, vigoroso, à espera de, sem dúvida, mais cinco anos na liderança deste país e do mundo ocidental.
Evet, Starbuck'ın kendileriyle tanışmasını uman davacı çocukların 142'si kim olduklarını bilmeni istiyor.
Bom, na esperança de convencer o Starbuck a encontrar-se com eles, 142 dos filhos que accionaram o processo querem que saibas quem eles são.
Ama içimde ikinizin de fikrinizi değiştireceğinizi uman bir şey vardı.
Mas parte de mim esperava que tu... Aliás, que vocês os dois mudassem de ideias.
Ki benden daha çok bunu uman biri yoktur.
Sou o que mais espera, que esteja.
Paul, bizden medet uman 600.000 kişi var.
Paul, 600.000 pessoas contam connosco.
Güzel ve genç kızım seçimini... beyin için büyücüden medet uman 19 yaşındaki bir gençle haber programlarından ucu ucuna kaçmış aşağılık bir araba satıcısına kadar düşürmüş durumda.
A minha linda filha deitou fora todas suas escolhas Para um rapaz de 19 anos que precisa de pedir um cérebro a um génio. e um vendedor de carros desprezível que mal se aguenta numa linha de encontros.
Böylece mücevher çalmayı uman genç hırsız çok daha değerli bir şey çalmıştı.
Assim fez o jovem ladrão, que queria roubar uma jóia... - Maléfica. - Roubou uma coisa bem mais valiosa.
İnanmayabilirsiniz ama New York Emniyeti bile Örümcek Adam'ın dönmesini uman kalabalığa katıldı.
Por incrível que pareça, até a Polícia de Nova Iorque se juntou ao coro de nova-iorquinos que desejam o regresso do lançador de teias.
Sadece senin gibi insanlar yok. İş medet uman insanlar da var.
Mas mostrou ser um bom homem, ajudando as pessoas a arrajar trabalho.
- Öğrencilerden orada görev almayı uman birileri var mı diye sordum.
Perguntei se algum dos cadetes esperava ser colocado lá. Atrás de mim.
İçgüdü hatalı olmayı uman korku içindeki bir bedenin eseridir.
o instinto é uma mentira que governa todo o nosso ser, pronta para ser testada.
Burada olmayı uman kişiyi söyleyeceğim.
O aluno mais mal-educado,
Aslında Senin dikkatini çekmeyi uman biri de şatoya geldi.
De facto, alguém está de volta à Corte, esperando conquistar-vos a vós.
Öncelikle bu tanımın üzerime yapışmamasını uman biriyim.
Bem, para começar, sou um homem que espera que esse apelido não pegue.
Bunun yanlış alarm olduğunu uman tek kişi ben miyim hâlâ?
Sou a única que tem esperança que tudo isto seja apenas um alarme falso?
Ben açık büfede peynirli makarna olduğunu uman bir kadınım.
Sou uma senhora que espera que haja macarrão com queijo no "buffet".
Er ya da geç karanın iç kısımlarına sürüleceğiz. Sağ kalanlarımızla yeni vali masaya otursun diye yeterince zayiat verdirmeyi uman asiler durumuna düşeceğiz.
Eventualmente, seremos empurrados para o interior, forçados a lutar como rebeldes, na esperança de causar danos e despesas suficientes para obrigar o novo governador a negociar com o que restar de nós.
Lily Salvatore'un ayağında yatıp artıklarından yemeyi uman sensin.
Tu é que andas a dormir aos pés da Lily, à espera que ela te atire algumas sobras.
... ve bütün o insanların büyük bir patlamada ölmesini uman insanlar.
E aquelas que esperam que todas essas pessoas morram numa grande explosão.
Burada hayır demeni uman bir ben olamam.
Não devo ser o único à espera que você diga não.
Senden medet uman dürüst insanlar var sanırım.
Parece-me que ainda existem pessoas honestas que dependem de si.
Belki de sadece evliliklerini kurtarmayı uman çaresiz bir çifttir.
Talvez sejam apenas um casal desesperado a querer salvar o seu casamento.
Haham Nachman, Uman katliamında ölen Yahudilerin kayıp ruhlar olduğuna inanıyordu.
O rabino Nachman acreditava que as vítimas judias do massacre de Uman eram almas perdidas.
Haham Nachman, Uman'ı ilk ziyaret ettiğinde toplu mezarı gördü ve oraya bahçe dedi.
Quando o rabino Nachman visitou Uman, ele viu a vala comum e a chamou de... um jardim.
Onlardan medet uman insanlara eski, işe yaramaz, kusurlu ve muhtemelen zehirli ilaçları satıyoruz.
Estamos a vender medicamentos velhos, inúteis, defeituosos e talvez venenosos a pessoas cujas vidas dependem deles.
Gerçekten mi? Bizi öldürmeyi uman 500 bin kişiyi konuşmaktan iyidir.
É melhor que falar de 500 mil pessoas que querem matar-nos.