Umitsiz translate Portuguese
182 parallel translation
40, aclik seri malubiyetin ardindan, herkes umitsiz gibi gozukuyor.
com o peso de quarenta jogos perdidos o ano passado, todos parecem estar sem esperanças.
Ümitsiz bir alışkanlık.
Um hábito sem esperança.
Ümitsiz bir sarhoş olduğumu?
Eu fui uma bêbada incorrigível?
- Ümitsiz bir durum olduğunu herkes görebilirdi.
- Qualquer um via que era inútil.
Ümitsiz bir vaka.
Um mercenário patético.
Ateşkes yapıldığı zaman ve ölüler gömüldüğünde ve politikacılar yönetimi ele alınca, her şey tek bir şeyde toplanır. Ümitsiz bir davada.
Quando a guerra acabar, os mortos forem enterrados... e os políticos governarem, o resultado será uma causa perdida.
Yine başlıyoruz. Ümitsiz vak'asın sen!
Sempre a mesma história.Não tens emenda.
- Ümitsiz bir durumdalar.
- É uma posição sem esperança.
Ümitsiz bayanlara böyle masaj yapmayı kim öğretti.
Consegues enfrentá-la? Estás pronto para ser meu motorista?
Ümitsiz kaçış girişimlerine kalkışmayın.
E desistam das vossas tentativas para escapar.
Ümitsiz olma yaşlı adam.
Não se desanime, velho.
Ümitsiz vaka!
És lamentável! Nunca serás sensato?
Ümitsiz kadınları.
Mulheres perdidas.
Ümitsiz ve züğürt Virgil ufak suçlarla parasını kazanmaya çalışır.
Desesperado e sem dinheiro, Virgil comete pequenos delitos.
Ümitsiz zamanlarda ümitsiz işler yapılır.
Tempos desesperados exigem medidas desesperadas.
Ümitsiz öyle mi?
Desesperados?
Ümitsiz vakadır. Kediye de sorsanız aynı.
- Mais valia perguntar ao gato.
Ümitsiz bir durumdayız gibi.
Parece que estamos numa situação desesperada.
Ümitsiz bir insansın sen.
Um ser humano patético.
Ona mı? Ümitsiz vaka, değil mi?
- Ele é um caso perdido.
Ümitsiz vak'a!
Ele é um caso perdido!
Ümitsiz durumdayım. Araba satmam şart. Altı haftada 10.000 kazanmam lazım.
Estou desesperado, tenho de vender uns carros para fazer 10.000 em 6 semanas.
Ümitsiz vaka.
Patético.
- Ümitsiz zamanlar, ümitsiz çözümler gerektirir.
- Circunstâncias desesperadas requerem medidas desesperadas.
Ümitsiz vaka.
És um caso perdido.
Ümitsiz şeyler mi?
As coisas estão sérias, Taylor?
Ümitsiz vakalara karşı zaafım var. Bu yüzden balinalarla çalışıyorum.
Tenho uma fraqueza por problemas sem causa.
Ümitsiz vakalara olan zaafımdan olabilir.
Porque tenho uma queda para casos difíceis.
Ümitsiz bir şekilde sana muhtacız!
Precisamos desesperadamente de si!
Ümitsiz gibi görünmek istemiyorum.
- Não quero parecer desesperada.
Ümitsiz insanlarla dolu.
Cheia de pessoas desesperadas.
- Ümitsiz tiplerden nefret ederim. - Tatlım, bebeğim, aşkım sen, her tipten nefret edersin.
- Querido, fofo, amor da minha vida tu detestas gente.
Ümitsiz olmamak lazım.
Tens que ter esperança.
Ümitsiz gibi gelecek ama sahip olduğum tek şey o.
Parece que estou desesperado... ... mas ele é tudo que tenho.
Çok basit. Ümitsiz.
Banal, sem esperança.
Ümitsiz vaka.
Não há caso.
Ümitsiz, kaçık.
Vai ceder.
Ümitsiz haldeyim.
Estou desesperado.
Ümitsiz bir adam için çok acıklı bir son.
Este foi o lamentável último acto de um homem desesperado.
Ümitsiz vaka.
Não tem remédio!
Ümitsiz vaka, bittin Hiçbir tesellin kalmadı
É inútil, estás acabado Não tens hipótese
Ümitsiz vakayım, değil mi?
Sou uma causa perdida?
Ümitsiz bir an çünkü.
É um momento sem esperança.
- Ümitsiz. Tamamen ümitsiz.
- É inútil, completamente inútil.
Ama Cecil sizi öldürmeye çalıştığında, " Ümitsiz.
Mas quando o Cecil vos tenta matar :
Ümitsiz vakka nasıl?
E sobre a "Causa Perdida?"
Ümitsiz vakasın.
És uma lástima!
Ümitsiz.
Desesperado.
Ümitsiz sözlerinizden anlaşılan, durumun ciddi olduğudur. Düzeni sağlamak için harekete geçmemiz gerek.
Por suas palavras desanimadas vejo que a situação é seria, e no interesse de restaurar a ordem devemos dirigir nosso esforço.
Ümitsiz vakaydı. O sıska vücudunu şişirmeye çalışırdı.
Era patético, aquele frangote a tentar ganhar músculo.
- Ümitsiz vaka sensin.
- Você é patético.