English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ U ] / Umudum

Umudum translate Portuguese

515 parallel translation
Bu elbiseye mirasçı olmak gibi bir umudum yok, hem de hiç.
Não tenho hipótese de herdar este vestido.
Şimdiye kadar hiçbir vaatte bulunmadım. Çünkü bu son haftalara kadar seçilme umudum yoktu.
Eu não fiz promessas de campanha... porque, até há poucas semanas... eu não tinha esperança de ser eleito.
Hiçbir şeyim yoktu, umudum da yoktu.
Não tinha nada, nem sequer esperança.
Hiç umudum yok.
Não há esperança.
Adamın sezdiği benim umudum, benim arzum... ve bir zamanlar benim için anlamı olan Sarah'nın anısıydı.
Ele pressentiu a minha esperança, o meu desejo... e a memória de tudo o que a Sarah significara para mim.
Bunun bir işe yarayacağına hiç umudum yoktu.
Achei que não adiantaria de nada.
Tek umudum Santa Maria'dan kaçıp otobana ulaşmak ve diğerlerini neler olduğu konusunda uyarmaktı.
Minha única esperança era fugir de Santa Mira e chegar à estrada, avisar os outros.
Artık tek umudum sineğin bulunması makineye beraber girmemiz ve atomlarımızın ayrışması için dua etmek.
A minha única esperança é encontrar a mosca, voltar a passar pela máquina com ela, para que os nossos átomos se separem.
Teste prensiplerinize uygun bir adam sokuyorsunuz. Cennete kadar seninle birlikte olmak isterim, ama sen o otobüse bindiğinde, Seni birdaha görme umudum hiç yok.
Gostaria que desse meia volta, se metesse no autocarro e nunca mais visse a Hope.
Sevgilim, son umudum sensin.
Tu és a minha última esperança.
Halâ umudum var.
Ainda assim ousei esperar.
Diğer heriften zaten umudum yok.
Do outro já sabia o que esperar.
Benim hala umudum var.
- Mas eu tenho esperança.
Artık seninle evlenmek konusunda umudum yok.
Já não tenho esperança de me casar contigo.
Sen ve Zoe belki ama kendim için hiç umudum yok
Me ajuda? Lá vamos nós de novo!
Az çok bir umudum vardı...
Era uma esperança que eu tinha comigo.
Benim ne tür bir umudum olabilir? Hala silah taşıyorsun, öldürmeyi bırakmadın.
E que esperança eu podia ter... tu, continuas a usar arma, não paraste de matar.
Hiç umudum yoktu.
Não imaginava.
Tam olarak hazır değil, ama umudum hareketli resimleri telsiz olarak iletmek.
Isso ainda não está pronto, mas espero poder transmitir imagens em movimento sem fios.
Tam zamanında geldin, hiç umudum yoktu.
Chegou bem na hora, eu tinha perdido toda a esperança.
Umudum, onlardan birinin günün birinde beni çok sevmesi.
A minha esperança é que, um dia, um deles goste o suficiente de mim.
Umudum bu hergeleleri yola getirmek.
É obvio que não. Estou satisfeito de os colocar atrás das grades.
Tek umudum sensin.
Tu és a minha única esperança.
Siz benim umudum, tesellimsiniz.
O senhor é a minha salvação, o meu conforto.
Tek umudum sensin.
És a minha única esperança.
Hastanede hiç umudum yok muydu?
- Não havia esperança para mim?
Tek umudum, veriler incelendiğinde bir zayıflık bulunması.
Só espero que depois de analisar a data, possamos encontrar uma fraqueza.
Tek umudum elverdiğince çabuk esir düşmek.
Só espero que me capturem o mais rápido possível.
Onun tek umudum olduğunu biliyordum.
Sabia que era a minha única esperança.
Zafer umudum kalmadı.
Lá se foi o meu momento de glória.
"Arkadaşım, bir bilseydin günlerim ne kadar..." "... sıkıcı ve kasvetli geçiyor, seni görme umudum olmadan... "
" Meu amigo, se soubésseis o que são os dias, o que é a vida, sem o interesse e o prazer de vos ver...
Tek umudum onunkinin de öyle olmasıydı.
Só esperava que o corpo dela funcionasse tão bem como o meu.
Artık çok fazla umudum kalmadı.
Bem, eu já não tenho muitas esperanças.
Tek umudum Flick'in ağzını sıkı tutmasıydı.
Só esperava que o Flick nunca viesse a saber.
Benim umudum ise bunun sıkıntı yaratması.
Espero que este crie uma.
Tüm umudum sensin Zurab.
Deposito todas as esperanças em ti, Zurab.
Tamam, içten bir tatil için fazla umudum yok.
Muito bem, não tenho mesmo esperança em ter um bom feriado.
Hastalıklarım aklımı meşgul etmeye başladı. Her şeyin ellerimden kayıp gittiğini hissediyorum gelecek için umudum olmasını beklediğim her şeyin.
As minhas doenças tornaram-se as minhas preocupações, sinto que as coisas me estão a escorregar, as coisas que eu tinha anticipado, a minha esperança pelo futuro.
Görünüşe göre acı bir tecrübe oldu. Tek umudum
Só posso esperar que o Francesco me perdoe.
Şimdi ciğerlerindeyim, tek umudum hapşırmanda!
Estou no teu pulmão e a minha única hipótese é espirrares!
Ama tek umudum, buradan ve senden uzağa gidebilmek.
A minha única esperança é sair daqui Longe de ti.
En azından bir umudum olur. Merhaba baba. Ne yapıyorsun?
E é o fim.
Tek umudum, seni Avrupa'ya veya Kore'ye göndermeleri...
Só espero que te enviem para a Europa ou para a Coreia...
- Tek umudum sensin.
- É a minha única esperança.
Umudum bizim fedakarlığımız sonucunda insanlık, Asla bu korkunç mutasyon ile karşılaşmıyacak. "
É minha esperança que o nosso sacrifício signifique que a raça humana... nunca ira conhecer esta terrível mutação. "
Tek umudum... senin de beni, senin için hissettiğim aynı tutkuyla düşünüyor olman.
"Só espero... que pense em mim... "... que eu sinto por si. "
Tek umudum kazayla sesle çalışma tuşuna basmış olmak.
Só espero que inadvertidamente tenha pressionado o botão de activação por voz.
Umudum nerede?
E a minha esperança?
Eh, umudum sende.
Bom, eis a esperança.
Umudum kalmadı.
Estou desesperado.
Geri dönme umudum gün gün azalıyordu.
A minha esperança de reavê-la esmoreceu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]