Umursamıyorum translate Portuguese
739 parallel translation
Hiç umursamıyorum. Zavallı adam.
Além disso, é o senhor tão bonita.
Gülünç göründüğünü biliyorum ama artık umursamıyorum.
Ria-se à vontade. É ridículo, mas não me importa.
Aslında umursamıyorum.
Nem me importo, a sério.
Ne düşündüklerini umursamıyorum.
Sei o que dizem de mim e não me importo.
Şimdi hiçbir şeyi umursamıyorum.
Agora não me importa.
Bakın, kendimi umursamıyorum.
Sabe, não é por mim.
Yayımcılar gazeteyi umursamıyor. Gazete beni umursamıyor. Ben de senden başkasını umursamıyorum.
Os patrões não querem saber do jornal, o jornal, não quer saber de mim, e eu só quero saber de ti.
Size neyi çağrıştırdığını hiç umursamıyorum.
Não quero saber do que isso pode significar para si.
İsteklerini hiç umursamıyorum!
Isso não me interessa.
Ve ben de seninkileri umursamıyorum!
Nem a mim.
Celia, şöyle ya da böyle artık fazla umursamıyorum.
Celia, seja como for, isso agora já não me interessa nada.
Oh, tamam. Artık hiçbir şeyi umursamıyorum.
Bem, eu não estou ligando para mais nada mesmo.
Bilmiyorum ve umursamıyorum.
Não sei, nem me importa.
Umursamıyorum.
Não me importa.
Ama bunu o kadar da umursamıyorum.
Não é isso que me incomoda.
Beni bayıltıp bayılmayacaklarını gerçekten umursamıyorum.
Na realidade não quero saber se me deixam K.O ou não.
Tüm hatalarını görüyorum ve umursamıyorum.
Vejo os teus defeitos e não me interessa.
Umursamıyorum.
Eu não me importo.
Sen bana geldin Birleşik Devletlerden, ve ben ben aydan bile gelsen umursamıyorum!
Vem dos Estados Unidos e... Até podia vir da lua!
Ama ben umursamıyorum.
Mas eu não me importo.
Mikey, seni nefes aldığın yerden becerdim çünkü seni de diğerlerini de umursamıyorum.
Mikey, eu fodo-te e cago no teu território... porque não ligo puto a ti ou a qualquer outro.
Ama, Harlee, umursamıyorum.
Harlee, não interessa.
Alçağın biri olmanı umursamıyorum.
Não me importo que sejas um idiota.
Bana yapılan bütün suçlamalara rağmen, umursamıyorum. "
Quanto às acusações contra mim, não estou preocupado.
Çoğu şeyi umursamıyorum zaten... ama bu biraz tüyler ürpertici.
Não me importo com muitas coisas, mas isto é um pouco arrepiante.
- Gerçekten. Umursamıyorum!
- Não... não me importa!
- Umursamıyorum!
- Não!
Umursamıyorum- - Birileri onu görüyor mu diye umursamıyorum, onlar onu okuyabilirler mi diye.
Não me importo se mais ninguém vê, ou o facto de conseguirem ler ou não.
Umursamıyorum onları, Biliyor musun?
Não me preocupo com elas, sabes?
Ben öyle şeyleri umursamıyorum.
Não me interessam essas pessoas.
Ben umursamıyorum.
Eu não me importo.
Artık Kramer'ı umursamıyorum.
Já não quero saber do Kramer.
Paramızı sana harcamasını da umursamıyorum...
Não me importo que o meu pai gaste o nosso dinheiro consigo.
- Evet, elbette, çok da umursamıyorum.
- Sim, claro, não quero saber.
- Tehlikeyi hiç umursamıyorum.
- Não ligo para o perigo! - Não sabe o que diz.
Sadece umursamıyorum.
Apenas estou ignorando.
Bu yüzden bana deli demelerini umursamıyorum.
É por isso que não me importo se eles me tomam por um louco.
Kahrolası otoyolda yürüyüp, kahrolası bir geçidi geçtikten sonra burada kahrolası yüzüme gülümsemeni görmeyi de umursamıyorum.
E eu também não gostei nada de vir a andar pela merda duma auto-estrada e através da merda de uma via férrea para voltar aqui para vê-la a sorrir a olhar para a puta da minha cara.
- Artık kendimi umursamıyorum.
- Já não me interesso por mim.
Artık bizi de umursamıyorum.
Nem por nós.
Boş ver. Hiç birini umursamıyorum.
Que se lixe, já nada me importa.
Seni umursamıyorum bile.
Não quero saber de si para nada.
Geri kalanını da umursamıyorum.
Não me importa o resto.
Umursamıyorum, çünkü, yavrularımı geri aldım!
Eu não quero saber, pois tenho as minhas lindas de volta. Olha, Peg.
Oh, oh, ve, Kelly- - biliyorum dikkatli olacağım. No, no, hayır onu umursamıyorum sakın radyonun istasyonunu değiştirmeyin.
Se a sua filha não for boa, vai sair daqui como cuspo através de uma trombeta.
Bende beyaz olmalarını umursamıyorum.
Eu não me importo que sejam brancos.
Kiminle yüzleşeceğimi umursamıyorum.
Não quero saber quem tenho de enfrentar.
Kiminle kavga edeceğimi umursamıyorum.
Não quero saber com quem tenho de lutar.
Sanırım beni taşıdığı sürece görünüşünü fazla umursamıyorum.
Não me interessa tanto o aspecto da minha moto como onde ela me pode levar.
Bilmiyorum, umursamıyorum da.
Não sei e não quero saber.
- Bir şey biliyor musun? Beni umursamıyorsun, ben de seni hiç takmıyorum.
Tu não estás preocupado comigo e eu não me importo contigo.