Urbano translate Portuguese
391 parallel translation
SALLISAW İL SINIRI
LIMITE URBANO DE SALLISAW
CHECOTAH İL SINIRI
LIMITE URBANO DE CHECOTAH
OKLAHOMA İL SINIRI
LIMITE URBANO DE OKLAHOMA
İL SlNlRl
LIMITE URBANO
Komün Dairesi'nden beni görmeye gelenler varken nasıl olabilirim ki?
Como posso estar se o departamento comunal urbano se interessa por mim?
Bu kentsel El Dorado, günümüzün işadamlarına dünün rahatlığında yarının tesislerinin keyfini sunuyor. İş bitiren, ilerici bir belediye paranın gücünün farkında.
Um El Dorado urbano, onde os empresários de hoje podem desfrutar das instalações de amanhã com o conforto de ontem, proporcionadas por um conselho empreendedor que sabe que o dinheiro pode falar muito alto.
Kentli proletaryanın mücadelesi.
A luta do proletariado urbano.
Ama köy delisinin kirli gömleği ve duvardan düşmesi şehir delisinin modern dünyasından çok farklı.
Mas a bata suja do idiota da aldeia e as quedas da parede estão muito longe do mundo moderno do idiota urbano.
30 ve 40'lı yıllardaki ayaklanmalardan kurtuldu.
Ele sobreviveu ao motim urbano dos anos 30 e 40.
Çok zor bir mukavele imzaladık. Bizim işimiz Münih ve Dublin'deki gibi trafik problemini çözmek için metro yapmak.
É uma zona muito difícil... tendo em conta que só queríamos simplesmente resolver um problema do trânsito urbano... construindo um metro subterrâneo como em Munique ou em Dublin.
- Belediye malına zarar verme.
- Destruiu patrimônio urbano.
Şehirdeki terör devri, bu gecenin ilk saatlerinde...
- Um reinado de terror urbano...
Hayır, Leicester'ı 3-1 yenen Wolverhampton Wanderers'dı.
A... a luta do proletariado urbano? Não, foram os Wolverhampton Wanderers que bateram o Leicester por 3-1.
Ben kentli uzay adamıyım, bebek Uçamazdım
Sou um astronauta urbano
Ben kentli uzay adamıyım, bebek İdare ediyorum
Sou um astronauta urbano
Ben kentli uzay adamıyım Zekiyim ve temizim
Sou um astronauta urbano
Ben kentli uzay adamıyım Benden iyi aşık yoktur
Sou um astronauta urbano Como amante não tenho par É uma diversão
Ben kentli uzay adamıyım, bebek İşin hilesi sana :
Sou um astronauta urbano E, reparem na reviravolta,
Sizler, şehir polisliği konusunda en son eğitimi aldınız.
Todos receberam treino nas recentes técnicas de policiamento urbano.
Hadi kanka, sokak sörfünün kralıydın, oğlum.
- Serias o rei do surf urbano.
Kampüsteki çoğu kişi için, bir süreliğine ben de dahil olmak üzere, yerel bir halk kahramanı gibiydi.
Era uma espécie de herói urbano, para os míudos do campus. Eu mesmo incluído, durante um tempo.
Çağrı merkezi gibi
É o que pode chamar de urbano.
Berlin'de savaş sonrası kentsel durumu anlatan filmlere benzese de kesinlikle penceremden gördüğüm yer değil
É pós-urbano, como filmes de Berlim depois da guerra. É a vista da minha janela.
Ayrıca 11 polis arabasının zarar görmesi ve bir şehir otobüsünün yok olmasından sorumlu...
Responsável também pela destruição de 11 carros de patrulha, um ônibus urbano...
Gelişmişlik ve şehir görüntüsü seni kandırmasın.
Não deixe que os sinais de prosperidade e de crescimento urbano o assustem.
Bana kasaba gibi geliyor.
Isso parece-me ser urbano.
Bayanlar ve baylar... Şehrimizde hüküm süren kargaşadan bahsetmek için işte yine karşınızdayım.
Senhoras e senhores, quero denunciar o caos urbano na nossa cidade.
Kent Dövüş öldürmesi.
Combate mortal urbano.
Los Angeles havaalanında halkalar çizerek dönüp duran ve yavaşlarsa patlamaya ayarlı bir otobüsle ilgili, üzücü bir öyküye dönüşen gelişmeleri izliyoruz.
... um autocarro urbano, armadilhado para explodir, está a dar voltas a alta velocidade no aeroporto de LA.
Lisa o büyülü gecede hamile kaldığını düşünerek geride bırakılmıştır.
O mundo do crime não podia ser bem isolado ou circunscrito, dentro do submundo urbano, como nos velhos filmes de gangsters.
Şehir Geliştirme Bakanlığı işte şehri besleyen el o.
A Secretaria do Desenvolvimento Urbano é a mão que alimenta as cidades.
Şimdi bir de rekabet edilmesi gereken şu lanet şehir sombrerosu çıktı.
Agora temos de competir com maldito sombrero urbano!
Bu şehirde giyilebilecek bir fötr şapka.
Este é o sombrero urbano.
Ona "şehir sombrero ( geniş şapka )" su adını verdim.
Gostaria de lhe chamar "sombrero urbano".
Sonuçta o bir şehir sombrerosu.
É o sombrero urbano.
Şehir sombrerosu.
O sombrero urbano.
Ama daha sonra karım bana şehir sombrerosundan aldı. Sonrasında hatırladığım ilk şey, kapı dışarı edildiğimdi.
Mas a minha mulher comprou-me um sombrero urbano, e mal dei por mim, estava no olho da rua.
- Gant, burayı üstlenmeye hazır değildi.
O Gant não estava preparado para um centro de traumatismo urbano.
Şehir Plânlamacısı olmayı gerçekten çok istiyorum.
Acho que gostava de ser projectista urbano.
Şehir plânlamacısı olmak istiyor diye bursu geri mi alacaksın?
Então não lhe dás a bolsa só porque ele quer ser projectista urbano?
- Bursumu geri istiyorum. Şehir plânlamacısı olacağım.
- Quero que me devolva a bolsa, para poder ser projectista urbano.
Şehir plânlamacısı olacak.
Projectista urbano.
Bu kentsel ölüm labirentinde fazladan bir saniye bile geçirmek istemiyorum.
Não quero passar tempo a mais neste labirinto de morte urbano.
Yeraltı filimleri şehrin bir mitidir.
Esses filmes são um mito urbano.
Bütün bu şehir efsanesi bu adamın üzerine kurulu.
Todo o mito urbano é baseado neste tipo e eu tenho os seus quadros.
- Uydurma bir şehir efsanesi değil bu.
- E não um mito urbano. - Estou a ouvir, querida.
Ama gerekli özelliklere ve şehir içi okullarda deneyime sahip değilsiniz.
Mas sem as qualificações adequadas e sem experiência de ensino urbano...
"70'li yılların başlarından bu yana başlatılan... "... en büyük kentsel dönüşüm projesinde... " "...
No maior e mais renovado projecto urbano desde os anos 70... a contrução da Torre Van der Veer, o complexo de condominio de luxo... começou neste dia.
Ben kentli uzay adamıyım, bebek Hızım var
Sou um astronauta urbano
Kolları ve bacakları olmadan sokaklarda dilenen kalacak yerleri ve hiçbir şeyleri olmayan insanları. Kentin görünümü denen büyük sefaleti hatırlıyorlardı.
Recorda-se do panorama urbano, com inválidos da Primeira Guerra Mundial os quais, claro, não tinham pensão, não tinham nada, que mendigavam nas ruas, sem braços nem pernas, ou seja, lembra-se de toda aquela miséria,
Bu eski bir destandır.
É um mito urbano, como o grande monstro do "Bloco Ness".