Usual translate Portuguese
309 parallel translation
Sizin konumunuzdaki hanımların özel hizmetçisi olur genellikle.
É usual para damas de sua posição ter uma criada pessoal.
- Ne kadar olağandışı.
Que pouco usual.
İçinde üç ciltlik bir romanın müsevedde yazımları bulundu roman tiksindirici bir duygusallık içeriyordu.
Continha o manuscrito de uma novela de três volumes... com a mais usual revolta de sentimentos.
Bir dahaki sefere rayicin üstünde ücret teklif etmeyin.
Da próxima, não peçam mais que a taxa usual.
- Her zamanki yöntemle mi?
O método usual?
- Her zamanki yöntemle.
O método usual.
Her zamanki rutinimi bozdum.
A minha rotina usual, teve que ser quebrada.
Fransız ordusunda kura ile örnek belirlemek yaygın bir kuraldır.
A amostragem é prática usual no exército francês.
Bana kızgın bakışlar fırlatacak ve iğneleyici laflar edecek.
Jogará alguns relances impetuosos em mim, e lhe acalmo com seu sarcasmo usual.
Üniversite Cemiyetinin basın bildirisi. Her zaman basarız.
Um usual comunicado à imprensa da Associação de Universidades.
Biliyorum.
Eu sei que é usual.
Alışılmış anlamda, hiçbir yere.
Para lado algum, no sentido usual do termo.
Ne acayip bir rengi var, Leydi Frinton.
Uma cor pouco usual, Lady Frinton.
Aslını söylemek gerekirse efendim varisi olmadan öldüler.
O meu amo morreu sem deixar descendentes. No sentido usual do termo.
Toplam hızınızdan 15 km / s daha fazla hız ortaya çıkıyor.
Até 20 kms mais do que a velocidade usual.
Subayların özel adam tuttukları bir Enterprise'a komuta ediyorum, rütbeler arasında terfi almak için adam öldürmek olağan bir durum.
Comando uma Enterprise em que os oficiais usam capangas privados, onde o assassínio é um meio usual de subida na carreira.
- Alışılmış prosedürümüz ise...
Nosso procedimento usual...
Belki doktorlarla dedektifler arasında olağan değil ama balede çok olağan.
Talvez seja invulgar entre médicos e detetives, mas no ballet é muito usual.
Burada pek de alışılmadık birşey var.
É algo muito pouco usual.
Bir süre önce, İncil'deki Jozef'in rüyasının rüyasını görmemiş miydiniz?
Você, há um tempo atrás, não sonhou o sonho usual do Jozef bíblico?
Benimki biraz sıradışı.
A minha é um pouco usual.
Her zamanki gibi zırhlı birlikler önde motorlu tedarik kolları hemen arkada.
Os blindados à frente, como era usual. As colunas motorizadas de abastecimento a curta distância.
- Çünkü genellikle ya gemiyle, ya da uçakla gidilir.
Por que não? Porque a rota marítima é mais usual.
Normal şeyler mi?
O usual?
Normal biri gibi görünüyorsunuz. Kuzeniniz Edouard bir dostum. Bu yüzden alışılmamış da olsa, hareketinizin bir izahı olduğunu sanıyorum.
O senhor é um homem aparentemente normal, o seu primo é meu amigo, pelo que tenho a certeza que a sua atitude tem uma explicação, mesmo que pouco usual.
Milyonlarca kırmızı kan hücresi herzamanki yollarından saparlar.
Milhões de glóbulos vermelhos, eritrócitos, são desviados da sua rota usual.
İsmim bu.
É um nome usual.
Normalde elçilik vasıtasıyla görüşürdüm ama, bu olağan dışı bir durum.
Normalmente eu estaria acompanhado pelo nosso embaixador, mas esta completa missão não é usual.
- Rapor mu dediniz? - Olağandışı gelen ne olursa Başak'ta.
- Qualquer coisa pouco usual na Virgem.
Bu davranış son derece sıra dışı ve son derece düşünceli.
Muito pouco usual e muito atencioso.
Kanun böyle Jacob. Prosedür biraz alışılmadık olsa da...
É a Lei, Jacob, mesmo que o procedimento não seja muito usual.
Gordon bir kız için garip bir isim değil mi?
Não acha que "Gordon" é um nome pouco usual para uma menina.
Bu biraz sıra dışı ama siz olduğunuz için Bayan Merlier, Lütfen.
Bem, é pouco usual, mas para si, menina de Merlier, por favor.
Au countraire. ( Aksine. ) çok sıradışı ve zekice planlanmış, bir cinayet olduğu anlamına gelir.
Au contraire, indica um crime pouco usual e muito bem planeado.
Son zamanlarda bizde çabuk olan merhamet... kendi önerinizle bastırıldı ve öldürüldü.
A ela todos apelamos. Seguindo vosso conselho, nossa clemência usual já foi suprimida.
- Yani, çocukların kaçması sıradışı bir olay değil...
Sabem, não é pouco usual os fugitivos...
"13üncü Cuma Bölüm I" gibi. Bugünün standartlarına göre oldukça yumuşak.
Pois, é como o "Sexta-Feira 13 I", É bem usual hoje em dia.
Her zamankinden daha durgun görünüyorsun.
Os teus olhos indicam mais preocupação do que a usual... O que foi?
Jüri üyeleri, bu biraz sıra dışı bir durumdu.
Membros do júri, o que viram aqui é pouco usual.
Kitap için 29.95 dolar ve görüşme için alışılmış ücret ödeme şekli.
Cobrar a tarifa usual pela entrevista e $ 29.95 pelo livro.
Twin Peaks'teki duruma uygun olarak, bu minik kasaba sığınağı bile sırlarla dolu.
De todas as formas, como é usual em Twin Peaks... até esta paisagem bucólica está cheia de segredos.
- Sıradışı bir teknik diyelim.
Digamos, uma técnica muito pouco usual.
Şehir efsanesi hakkında, mide bulandırıcı, sıkıcı bir tez yazalım.
Vamos voltar para trás e escrever uma regurgitação chata acerca da lenda urbana usual.
Olanlar biraz garip.
É uma situação muito pouco usual.
Çok sıra dışıydı, çok garipti.
Foi extraordinário, muito pouco usual.
Size bir şey daha söyleyeyim ; Ajan Mulder,... gizli bir proje için alışılmamış yöntemler geliştirdi....... ve şu an bu bölümde çalışıyor.
Também lhe posso dizer que o Mulder desenvolveu uma devoção fervorosa por um projecto não atribuído, fora da esfera usual da Agência.
Bu sabah dışarıda alışılagelmedik bir kalabalık görüyorum.
- Bem. Hoje temos lá fora uma multidão pouco usual.
Bana bir su yılanından bahsettiler. Avını kendine çekmek için çok olağandışı bir yöntemi varmış.
Ouvi falar de uma serpente marinha... que tem um método muito pouco usual de atrair as presas.
- Aslında alışılmadık bir durum.
- È pouco usual.
Alisa Beldon'un psişik yetenekleri bir insan için oldukça sıra dışı.
Alisa Beldon tem uma qualidade psíquica pouco usual para um humano.
Kızım nerede? Kızın bizim mahkumumuz. - Burada mı?
Para já quero que participes numa experiência... uma experiência científica, pouco usual envolvendo-te a ti e a ela.