Uyumsuz translate Portuguese
317 parallel translation
Uyumsuz olma.
Não sejas absurda.
Disiplinsiz, uyumsuz ve taktik bilmez.
Não tem respeito pela disciplina, organização ou tácticas.
Uyumsuz olmak veya kabalık etmek istemiyorum.
Mãe, não quero ser desagradável ou indelicada.
Yoksa yüzüm gözlerimle uyumsuz mu olmuş?
Ou é que a cara não coincide com os olhos?
Kulağa uyumsuz biri gibi geliyor.
Parece-me incompatível.
Myles'la evlendiğimde iki uyumsuz tiptik.
Quando casei com o Myles, éramos os dois desenquadrados.
Hala iki uyumsuz tipiz ve her dakikasından keyif aldık.
Ainda somos desenquadrados e adoramos sê-lo.
Evliliği yürütmek biraz zor ama diğer çiftlerden daha uyumsuz sayılmayız.
Requer um pouco de habilidade mas não discutimos mais do que os outros.
Bay Biegler, şimdiye dek gördüğüm... en disiplinsiz ve en uyumsuz avukat.
O Dr. Biegler é o menos disciplinado... e o mais atrevido advogado que jamais conheci.
"Ve şimdi o vadiye giren yolcular kırmızı pervazlı pencerelerinden uyumsuz bir melodinin fantastikliğiyle gezinen boş ruhları görürler."
"E os viajantes agora atravessando o vale... " através das janelas avermelhadas vêem... " grandes formas que se movem fantasticamente...
Evi yaptıran kişi, uyumsuz bir adammış. İnsanlardan ve geleneksel fikirlerden nefret edermiş.
O homem que a construiu era um desalinhado... que odiava as pessoas e as suas ideias convencionais.
Tüm bu Amerikan malları, voltajları uyumsuz Beni engelleyende bu
Mas isso é tudo tralha americana. Voltagem errada. É o que me chateia.
Topluma tamamen uyum sağlamanın... toplum içinde tamamen uyumsuz olmak kadar kötü olduğunu öğrendim.
Aprendi que o total ajustamento à sociedade é tão mal quanto a falta de ajustamento.
Sanırım onlara topluma uyumsuz kişiler diyebiliriz.
Presumo que possamos chamar-lhes inadaptados sociais.
Uyumsuz olduğunuzu yazıyor. Yerli yersiz konuşuyormuşsunuz. Genelde çalışmaya pek yanaşmıyormuşsunuz.
Diz que é conflituoso, que fala sem autorização, que é renitente ao trabalho, em geral.
Girdi uyumsuz!
Dado não aceitável!
" Kadının ruhu ve bedeniyle tamamen uyumsuz şekilde.
" INCONCILIÁVEL COM A FISIOLOGIA E A PSICOLOGIA FEMININA...
Kadim teknolojisi ile de uyumsuz yani bu Çoğalıcıları da oyun dışı bırakıyor.
É inconsistente com a tecnologia dos Antigos também, o que deixa de fora os replicadores.
Gerçeklerle uyumsuz olan ne varsa.. ne kadar hoşlansak da... ya revize edilmeli ya da devre dışı bırakılmalıdır
Tudo aquilo que seja inconsistente com os fatos, por muito que nos agrade ou não, deve ser rejeitado ou revisto.
Bunların hepsi beş para etmez ve uyumsuz kişiler. Kararsızlar ve güvenilmezler.
Eles são uns patéticos desajustados, instáveis, não são de confiança.
Ne uyumsuz bir grup! Oraya gidin!
Que bando de molengões!
- Hey, Paulie. Uyumsuz olma.
- Não te ponhas com maluquices.
- Sadece uyumsuz olma.
- Não me fiques mentalmente instável.
Uyumsuz, değil mi?
Mentalmente instável, hã?
Ayrıldığımızda bir grup uyumsuz insan oluruz.
Quando estamos separados, somos só um bando de inadaptados.
Alıntı yapıyorum : "Ranger JJ McQuade vahşi, modası geçmiş, uyumsuz... günümüz Ranger'larının yaşayan abidesidir"
Passo a citar : " O Ranger J.J. McQuade é o símbolo vivo... da natureza brutal, pouco cooperativa, discriminatória...
Jazz Devri, böyle diyorlar. Ritimler uyumsuz. İlişkiler daha rahat.
Na chamada era do jazz... as músicas estão sincopadas... os costumes, mais liberais... a bebida, mais barata, quando disponível.
Sesler yankı yapıp başka uyumsuz seslerin çıkmasına yol açıyormuş.
O som cria um eco, e muitos sons criam um efeito desarmónico.
Uyumsuz renkte giysiler giymiş kişilerle konuş.
Fale com pessoas que não conjuguem a cor da roupa.
- MODEL UYUMSUZ
- PADRÃO NÃO RECONHECIDO
Üzgününüm, gördüğüm için... Hala uyumsuz olduğunu.
Lamento não o conseguir convencer.
Veau au vin rouge'la biraz uyumsuz değil mi sizce?
Um pouco forte com o veau au vin rouge, não acha?
Tarihlerin uyumsuz olduğunu, sundukları teamüllerin tamamının alakasız durumlarda alınmış kararlar olduğunu gösterdi. Sessiz ol Charlie!
Começou por observar que a formulação da acusação não estava correcta, que as datas eram inexactas, que os precedentes que eles citavam se aplicavam a situações diferentes.
Her şey o kadar boş ve uyumsuz bir durumda ki.
Poderosamente só. É isso.
Birbiriyle iletişim kurmaya çalışan tam anlamıyla uyumsuz iki bilgisayar var.
Temos dois sistemas de computador incompatíveis a tentar interagir.
Data'nın sisteminde uyumsuz bir program vardı.
Havia um programa incompatível no sistema do Data.
Güvensiz bir adamsın, uyumsuz bir adam!
Tu não passas dum ser humano inadaptado, sabias?
Biliyor musun Nicola, sen uyumsuz bir ineksin.
Sabes que mais? - És uma gaja inútil!
Çekici ışının salınım frekansı güç sistemlerimizle uyumsuz.
A freqüência do feixe é incompatível com nossos sistemas.
Ve bu yüzden bize uyumsuz, sapkın ve suçlu deniliyor!
E por isso nos chama inadaptos, pervertidos e criminosos.
Uyumsuz.
Ele é irregular.
Başta oldukları sürece, Thomas gibi uyumsuz biri bile bir baltaya sap olabilme şansını bulabilir.
Com eles no comando, até mesmo um marginal como o Thomas... pode ter a oportunidade de fazer algo na vida.
Dr. Reyga'nın teknolojisine coşku dolu bir tepki olmamıştı yine de durum ve uyumsuz kişilikler göz önüne alındığında oldukça memnundum.
Não tivemos bem uma reação entusiasmada, mas dadas as circunstâncias e as resistências iniciais, apreciei o resultado.
Dr. Gilder tarafından bildirdiği ölüm nedeniyle uyumsuz derin doku çürümesi ve bölgesel elektrik çarpması izlenimi.
Necrose profunda inconsistente com a causa da morte como pronunciado pelo Dr. Guilder. E sugere electrocussão localizada.
Okula geldiğin zaman etrafının bir sürü uyumsuz tiple çevrili olduğunu görmek nasıl bir şey biliyor musun?
Tem alguma ideia, a mínima ideia, do que é chegar à escola e estar rodeado de pessoas mal adaptadas?
Onunla aynı evde üç gün geçirdim ve kendisini çok uyumsuz buldum.
Passei três dias na mesma casa que ele e acho-o muito antipático.
Eh bien Eh iyi, Miss Lemon. Günümüzde aşk sahneleri sadece... gençleri bir arada tutan uyumsuz hayatlar ve kompleksler demek.
Hoje em dia, são as vidas desencaminhadas e os complexos que unem os jovens.
Hiç kendini inanılmaz biçimde uyumsuz hissettin mi?
Nunca sentem que não têm absolutamente coordenação nenhuma?
Biyolojileri uyumsuz olmasına rağmen,... sonunda insan DNA'sı ile uzaylı DNA'sını birleştirmenin bir yolunu buldular.
Embora as biologias sejam incompatíveis encontraram maneira de combinar o DNA humano com DNA extraterrestre.
Peki ala, enerji belirtileri uyumsuz, ama... bize zaman kazandırabilir.
Bem, as assinaturas de energia são incompatíveis, mas... isto poderia nos dar mais tempo.
Ne kadar uyumsuz varsa.
Todos os desajustados.