Uzan translate Portuguese
3,626 parallel translation
Uzan.
Deita!
Gözlerini kapalı bir şekilde kucağıma uzanırdı ben de ona şiir okurdum.
Deitava-se no meu colo, com os olhos fechados, e eu lia-lhe.
Şİmdi uzan ve uyu.
Deita-te e dorme.
Polise kadar uzanıp, güvenebileceğimiz kim var diye bir bakacağım.
Vou até à polícia para ver em quem podemos confiar.
Baba, neden uzanıp biraz rahatlamıyorsun?
Papá, porque não vais apenas deitar-te e relaxar.
Arama nereye uzanıyor?
A chamada foi localizada onde?
Ayağımın dibinde uzanıyordu.
" Ele estava deitado aos meus pés
Kanepeme uzanıp beş sene boyunca çöreklenmeni istemiyorum.
Não te quero a espreguiçar-te no sofá e a cair de sono aqui nos próximos cinco anos.
Kulağımda kulaklıklarımla şuradaki yatağımda uzanırdım.
Eu costumava deitar-me ali, na minha cama com os meus fones.
Sessizce uzanın, tamam mı?
Deita-te sem armar confusão. Maldição!
Yıllardır ailelimize aitler. 1800'lü yıllara kadar uzanır.
Está na nossa família há anos, desde o século XIX.
Zorla girmiyorum. Azıcık içeri uzanıyorum.
Não estou a arrombar, estou a alcançar.
Ayakkabıma uzanır ve zehirli bir dart çıkartırdım.
Eu alcançava o meu sapato e tirava de lá um dardo venenoso.
Git uzan.
Não.
Geçmişten bugüne, ve hatta geleceğe uzanıyor. Penceresinden dünyanın göründüğü bir ay mutfağına.
Passa do presente para o futuro, para uma cozinha na Lua, onde se vê a Terra pela janela.
Hey, benim ofisim, kadınlar tuvaleti ve yandaki.. .. sigorta şirketi arasında boylu boyunca uzanıyor.
O meu gabinete é em frente à casa de banho das senhoras.
Şimdi yatağa uzan, tatlım.
Vamos meter-te na cama.
Ama tam boğulmak üzereyken bir el bana uzanıp yukarı çekiyor.
Mas quando estou prestes a afogar-me um braço agarra-me e puxa-me para cima.
Birleşik Devletler ve Meksika arasındaki sınır 2,000 mil boyunca uzanır.
A fronteira entre os Estados Unidos e o México abrange 2.000 milhas.
Tüm gündür ilk uzanışım bu.
Calcanhares para baixo e joelhos bem afastados.
Yatağa uzanıp uykuya dalana kadar dinliyorum.
Deito-me na cama e ouço-o até adormecer.
Biraz dinlen, uzan.
Descanse um pouco, deite-se.
Onu yakaladığında bu baltaya uzanıyordu.
Tentava apanhar este machado quando a agarraste.
Uzan.
Vem cá.
Uzan şöyle.
Deita-te.
Dr. Foreman. Lütfen sandalyenizin altına uzanır mısınız?
Dr. Foreman, pode voltar para a sua cadeira?
- Uzan.
Deite-se.
Havuzun yanında uzanıyorum, bu karartıcı güneş kremimi sürüyorum.
Vou tomar uns banhos de sol, e coloco o meu bronzeador escuro.
Burada, köklerin dini geleneklere dayandığını atlamamlısınız, ve bu Shinto'ya kadar uzanır.
Aqui deves acrescentar que as suas raízes são baseadas em tradições religiosas que remontam ao xintoismo.
Şuraya bir uzan.
- Vamos deitá-la aqui.
İşine yarayacak bir eşya var mı? Belki yeterince açabilirim, sen de uzanıp alırsın.
Talvez possa abrir o suficiente, passar e agarrar.
Ama dün onun enerjisi bana uzanıyormuş gibi hissettim.
Mas ontem parecia que a energia dele tinha entrado em contacto comigo.
Uzanıp kazağınızı yukarı...
Pode deitar-se e levantar a camisola? - Sim.
Aynı peynire uzanıyorduk.
Tentámos apanhar o mesmo tubo de queijo.
Bu gün, Kew'in rolü bu 300 dönümün de ötesine uzanıyor.
o papel de Kew estende-se muito para além destes 300 hectares.
Aşağı uzanıp bir silaha asıldı ve tetiği çekti.
Puxou de uma pistola e apertou o gatilho.
Ben de Greg'in çalıştığı kurye servisindeki programını yeniden inceledim. Ve olay, günün ilk seferini yaptığı, Cragston Hotel'in köşesindeki Chelsea'deki küçük lokantaya kadar uzanıyor.
Então, voltei aos horários do serviço de entrega onde o Greg trabalhava, a primeira colecta foi em frente a um restaurante em Chelsea, na esquina do Hotel Cragston.
Tamam. Jules, bir saniyeliğine uzanır mısın lütfen?
Por favor, Jules, pode deitar-se por um pouco?
Evet, ama ben iyiydim çünkü sen o hareketi yapmıştın kolunla uzanıp beni korumaya çalışmıştın.
Mas eu não tive nada, porque fizeste aquilo com o braço. Para me proteger.
- Uzanıyor.
A senhora foi-se deitar.
Uzan sen, biraz buz getireyim.
Deite-se. Vou pegar gelo.
Yere uzanıp bir hasırın üstünde yuvarlanacak halim yok.
Não vou deitar-me no chão e rolar sobre um tapete.
Tabii ki uzanırım.
Claro que posso.
Gözlerin kapalı olarak uzan.
Esticado, com os olhos fechados.
Uzanıyor!
Está armada!
Dewey, uzanıyor!
Dewey, ela está armada!
Çıkmayacağım! - Dewey, uzanıyor! - Çıkmayacağım!
- Dewey, ela está armada.
Gelin, şurada bir saat uzanın.
Anda daí. Descansa por uma hora.
Uzan.
Deita-te.
En azından git uzan.
Pelo menos deita-te.
Güzel, uzan öylece.
Não.