Uzanıyorum translate Portuguese
115 parallel translation
Uyumak için uzanıyorum, Tanrıya ruhum için dua ediyorum
Agora que me deito para dormir Entrego a minha alma ao Senhor
Varsay ki bu sandalyede bir masanın, ardında oturuyorum. Masadan bir kalem yere düşüyor almak için uzanıyorum, pat, akrofobim dönüyor.
Imagina que estou sentado na cadeira por trás da secretária, e que um lápis cai da secretária para o chão e que me debruço para o apanhar.
Ve ben başımı çeviren iki Tatar adamla bir eyerin karşısında uzanıyorum.
E eu, atravessado na sela, com dois tártaros a torcerem-me o pescoço.
Buna uzanıyorum.
Curto isto, irmão.
Sana bahsetmedim ama bazen bütün gece uyumadan öylesine uzanıyorum.
Não te disse mas, às vezes, não prego olho durante a noite toda.
Seviştiğim zaman, erkeklerin hayal bile edemeyecekleri bir şeye uzanıyorum.
Quando faço amor, procuro atingir algo que os homens nem sonham!
" Bazen... burada, bu yatakta uzanıyorum...
" Às vezes Quando estou deitada na cama...
Fare yakalamak için Lordum. Ağzımı açıp yere uzanıyorum ve ağzımdan içeri koşmalarını bekliyorum.
Para apanhar ratos, deito-me no chão de boca aberta, e espero que entrem.
Bir köpek gibi ayaklarının dibine uzanıyorum.
Me jogo aos seus pés como um cão.
Şimdi uyumak için uzanıyorum, Ruhumu Tanrı'ya emanet ediyorum.
Agora que me vou deitar, peço a Deus para me guardar.
Burada gözlerim kapalı uzanıyorum ve allahın cezası iyi bir uyku çekmek istiyorum.
Estou apenas deitado aqui com os meus olhos fechados... a tentar dormir um pouco.
Şu an uzanıyorum.
Estou deitado.
Orada sadece kar var. Karın üzerinde uzanıyorum.
E eu fico ali, todo nu...
Her sabah yatakta uzanıyorum ve düşündüğüm şey seninle olmak.
Todas as manhãs deito-me na cama, e a única coisa em que consigo pensar é em ti.
Bunu hissedebiliyorum. Bazen uzanıyorum ve her şeyin daha az kötü olacağını hissediyorum.
Às vezes acordo sabendo que tudo será... menos mau.
Sevgili Sal : Güneşte uzanıyorum.
Querida Sal estou estendida ao sol.
- Evet. Sana uzanıyorum.
- Sim, estou a pedir ajuda.
Buraya uzanıyorum ve en kötüsünü duymayı bekliyorum.
Vou-me deitar e quero ouvir. O teu pior.
Burada ne zamandır yalnız olduğumu bilmeden uzanıyorum.
Para aqui estou eu sem saber há quanto tempo estou sozinho.
Uyanık, uzanıyorum... bekliyorum... senin nerede olduğunu bilerek.
Eu perco o sono... esperando... saber onde você está.
Telefonuma uzanıyorum.
Vou buscar o telefone.
Ve yatağa uzanıyorum.
Vou-me deitar.
Onun bacakları arasında uzanıyorum.
Quase que desci pelo meio das pernas dele.
Ben kendimi tatmin etmek istediğimde, sırt üstü uzanıyorum ve bacaklarımı kafamın üzerine doğru atıyorum.
Quando chupo a minha pila, deito-me, e coloco as pernas sobre a cabeça.
Senin üzerine uzanıyorum.
Estou por cima de ti.
Onun gölgesine uzanıyorum.
Deito-me na sua sombra.
Ona ulaşmak için kayanın üzerine uzanıyorum.
Eu debruço-me numa pedra para tentar alcançá-la.
Uzanıyorum.
Eu faço.
Uzanıyorum buna inandığım için.
Estou a defender aquilo em que acredito.
Gökyüzüne uzanıyorum...
Em cima no céu.
Gökyüzüne uzanıyorum...
Bem acima no céu.
Ama onun yerine annemin psikoloğunun evinde... çiş lekeli bir ikiz yatak üzerinde uzanıyorum.
Em vez disso, estou em casa do psiquiatra da minha mãe, deitado numa cama usada cheia de nódoas de mijo.
- Uzanıyorum.
- Estou a chegar.
Uzun zamandır geceleri, sürekli olarak gözlerim açık, yatakta öylece uzanıyorum.
Desde então, foste intimo com ela. Pensa como eu me senti.
Dolabın önünde durduğum zamanı hatırlıyorum. Yarı giyiniktim. Ayakkabılarıma uzanıyordum, sonra çizdiğin kalbi gördüm.
Lembro-me de ter ido ao armário seminu, à procura dos sapatos, quando vi que tinhas desenhado um coraçãozinho no pó do meu sapato.
Kelepçelerden uzanıp alamıyorum.
As algemas incomodam-me
Sizi uyarıyorum, kolum her yere uzanır ve nerede olurlarsa olsunlar düşmanlarımla savaşmak için hazırım.
Ficam a saber que tenho um braço comprido, e que estou pronto a combater os meus inimigos onde quer que estejam.
Yatağımda uzanıp her günümüzü, her mutlu anımızı baştan yaşıyorum.
Deito-me e recordo todos os dias, todos os minutos da nossa felicidade.
Eminim senin de vardır. Istrian vadisinde bir çiftlikte çalışıyorum uzun zamandır uzanıp uyumadım. Atticus.
Embora há muito tempo que não o vejo.
Her sabah uyandığımda önce kabus gördüğümü sanıyorum. Sonra kasığıma uzanıp abes gerçeklerle karşılaşıyorum.
cada dia ao acordar, vinha a minha memoria como um pesadelo, entretanto eu tenho que enfrentar novamente este fato absurdo.
Yatağıma çıplak uzanıp vücudumun gelişmesini izlediğimi hatırlıyorum. - Ve göğüslerimin ve bacaklarımın güzel olması için dua ederdim. - "Çıplak"...
Lembro-me que ficava na cama nua a ver o meu corpo a desenvolver-se.
Sarmaşıklara uzanıp neşenin bedenine nazikçe sarılması gibi. Sevgilim, seni o kadar seviyorum ki. Sana tapıyorum.
Assim se enlaça a gentil madressilva e a hera, com meiguice, afaga o tronco do ulmeiro.
Yakaladığımda, üstüne atlıyorum. Kıçına bir darbeyle, iki seksen uzanıyor.
E apanho-o, e salto em cima dele... e dou-lhe uns murros e jogo-o para o chão.
Uzanıp yatabiliyorum ama aradığım rahatlamayı bulamıyorum.
Bem me posso deitar Que não alcanço a tranquilidade
Sadece sırt çantama uzanıyorum. Rahat ol.
Vou mostrar-te uma coisa.
Uzanıp onu tutuyorum. ve hafifçe sallıyorum. ve şöyle diyorum "Tatlım neden biraz koşmayı denemiyorsun?"
Eu vou pra baixo, agarro eles, dou um soco... e eu digo, "querido... por que você não está se movimentando?"
Saçına bayılıyorum, uzun ve siyah Uzanıyor sırtında beline kadar...
Gosto muito desse cabelo, Longo e negro Caído pelo meio das tuas costas
Bütün bunları anlıyorum. Ama şu zenciye neden El Plaga ismini vermişler? Çünkü kolu her yere uzanıyor.
Aliás, ele queria... que eu fosse e conhecesse a todos... plantasse algumas sementes, pusesse algumas árvores lá... ramos, folhas... que me apoderasse de todo o gramado.
Orada öylece uzanıp bakıyorum.
Deixo-me ficar deitada a olhá-lo fixamente.
Gece yatağıma uzanınca uyuyamıyorum. Aklıma hep şöyle şeyler geliyor :
Fico deitada na cama, à noite, não consigo dormir e penso :
Onu ilk gördüğüm anı hatırlıyorum. Siyahlar içindeydi ve saçları da kapkaraydı. Neredeyse beline kadar uzanıyordu.
Lembro-me da primeira vez que a vi... estava vestida de negro... tinha o cabelo tão forte, que lhe chegava à cintura...