Uzayda translate Portuguese
1,162 parallel translation
Ama uzayda çalışıyorum.
Apenas trabalho no espaço exterior.
İkinci bölüm, zamanda ve uzayda bir boşluk yaratacak.
- A segunda passagem criará uma brecha no tempo e no espaço.
Uzayda ve ayda dolaşmış... dünyanın çevresinde dönmüş astronotlar görüyorum.
Há os que andaram no espaço, os que caminharam na Lua e os que estiveram em órbita.
Evdeyken de uzayda söyle diyorlar.
Em casa, dizem-me para cantar no espaço.
Bak.. uzayda, bir bireyim.
É que... no espaço, eu sou alguém.
Mercedes reklamı vardı ya? Uzayda uçan araba üzerine geliyordu ve sonra güm!
- Lembras-te do comercial da Mercedes, em que o carro flutua no espaço e te explode na cara?
Uzayda birbirimize gıcık oluyoruz.
Tanto tempo no espaço... Sempre a irritar-nos uns aos outros.
Yıldızfilosu onun uzayda doğup, yaşamını yıldızlar arasında geçirdiğine inanıyor.
A Frota Estelar acha que é um ser orgânico, nascido no espaço, que vagueia através das estrelas.
Bu zeka, denizdeki bir balık gibi uzayda öylece yüzüyor.
É uma inteligência que flutua no espaço como um peixe no mar.
Uzayda... bir patlama olmuş.
Aconteceu uma explosão no espaço.
Oturma odanızda TV seyrederken uzayda ilerlersiniz.
Atravessar o espaço sentado na sala a ver televisão.
Bunları uzayda kullanıyorlar.
Usam disto no espaço.
Uzayda işler tasarım masasında yapılanlardan daha farklı gelişiyor.
As coisas no espaço são distintas de como são no laboratório.
Bu yaratıklar uzayda doğup, yaşayıp, yine orada ölüyorlar.
Estas criaturas nascem, vivem e morrem no espaço interestelar.
Uzayda hayat böyle, evlat.
É a vida no espaço, kiddo.
Aşağı yönü, uzayda göreceli bir yöndür.
Para baixo é uma direcção relativa no espaço.
Hiç düşündün mü eğer uzayda boşluğa düşüyor olsaydın bir süre sonra yavaşlar mıydın yoksa giderek hızlanır mıydın?
Achas que se caísses no espaço... depois de um bocado, ias abrandando... ou cada vez mais depressa?
Atılgan uzayda yanıyor.
Já não necessito mais informação de você.
Uygun koşullarda bunlar uzayda anormal cepler olarak yoğunlaşabilirler.
Em certas condições, os campos se condensam em buracos anormais.
Işınlayıcısı sırası yerleştirildi. Sıfır uzayda... J'naiileri mekiğe ışınlamadan önce onu başlatmamız gerekecek.
Os Transportes estão conectados, ainda que teremos que os iniciar antes de transportar à equipe j'nail a esta nave auxiliar.
Beni öldürürsen, çürüyene kadar uzayda dolanırsın, seni embesil.
Se me matares, vais andar a vaguear por aí até que morras, cabrão.
Her şey Dünya yılıyla 2257'de tarafsız uzayda son Babil istasyonunun kurulmasıyla başladı.
É dito que em toda idade, há um evento singular que sempre modifica o mundo à nossa volta. Um Nexus, se você vai.
Onların yerinde olsaydım şu anda bir kruvazörü, gerektiğinde saldırması için üst uzayda saklardım.
Ta mos a falar de tácticas e de estratégias. Sim, e armas.
Opaka'nın halkı her beş dakikada bir alt uzayda.
Os seguidores da Opaka estão no subespaço a cada cinco minutos.
Çevre algılayıcıları alt uzayda bir dalgalanma tespit ediyor.
Os sensores estão a captar oscilação do subespaço. O que é que isso quer dizer?
Uzayda, hepimiz birbirimize muhtacız.
No espaço, todos dependemos uns dos outros até certo ponto.
İşe yarasa iyi olur ; yoksa yaklaşık bir buçuk milyon alt uzay mesajı sonunda uzayda sürüklenecek.
"Se não funcionar, meio milhão de mensagens" "se perderão no espaço."
Belki "n'livia" çekirdeklerinden birini belli belirsiz saptırabilir. Bu, biz ne zaman hareket etsek, uzayda küçük bir manyetik bozulma yaratacaktır.
Poderia desequilibrar ligeiramente um dos núcleos, criando uma alteração magnética no espaço ao avançarmos.
Atılgan bir yıldız gemisi. Uzayda seyahat etme yeteneğine sahip.
Há uma mulher, a condessa Regina Bartholomew.
Uzayda gördüğü bir şey.
Alguma coisa que ele deve ter visto no espaço.
Uzayda yolculuk eden, yıllar sonra döner ve gençtir.
O gémeo que faz a viagem espacial volta anos depois mas está jovem.
* Tüm silahlarını ateşle ve uzayda patlat
Disparem todas as armas de uma vez e explodimos no espaço
Enerji bandı uzayda rastgele dolaşmıyor.
A faixa de energia não foi um fenómeno casual a viajar no espaço.
Yönümüzü tutturamazsak uzayda boşluğa düşebiliriz.
Se errarmos de direcção, poderemos ir parar ao espaço.
Kimse ölmek istemez. Hele ki uzayda. Sen de bu yüzden teslim oldun.
Ninguém quer morrer, especialmente lá fora no frio do espaço, então você rendeu-se.
Dünya'da barış sağlanana kadar insanlığın uzayda işi olmadığını söyledi.
Ele dizia que a Humanidade não tinha negócios no espaço enquanto não tivesse paz na Terra
Uzayda bile.
Nem mesmo no espaço.
Çok zayıf kozmik ışınlar yayıyor ki bu da uzayda bulunduğunu gösteriyor.
Emite raios cósmicos muito fracos, o que significa que esteve no espaço.
Baylar, iki deneyimli astronotla tanışmanızı istiyorum... Kazanana uzayda eşlik edecekler.
Senhores, conheçam os dois astronautas... que vão voar com o vencedor.
Şimdi asla karıcanaların.. uzayda eğitilip eğitilemeyeceğini öğrenemeyeceğiz.
Agora não vamos saber... se formigas podem lidar com parafusos no espaço.
Defiant'ı en son gördüğümde uzayda hareketsiz duruyordu ve etrafı Jem'Hadar gemiler tarafından çevriliydi.
A última vez que vi a Defiant, estava morta no espaço e rodeada de naves jem'hadar. Sisko?
Defiant'ı en son gördüğümde uzayda hareketsiz duruyordu ve etrafı Jem'Hadar gemiler tarafından çevriliydi.
A última vez que vi a Defiant, estava morta no espaço e rodeada de naves jem'hadar.
Muhtemelen zaman içinde, uzayda yol alırken o gazları toplamıştır.
Possivelmente, acumulou estes gases gelados durante o tempo em que navegou pelo espaço.
Hani, zamanda çarpılmalar, uzayda çarpılmalar, uzaylı saldırıları.
Viagens no tempo, viagens no espaço, ataques alienígenas.
Uzayda tuvalete nasıl gidiyorsunuz?
Como se vai à casa de banho no espaço?
O uzayda.
Ele está no espaço.
Bu bize yetiyor, çünkü ay modülü sadece uzayda uçmak için tasarlandı.
Safámo-nos com isto porque o LEM está desenhado para voar no espaço.
Uzayda hiç Amerikalı kaybetmedik.
Nunca perdemos um americano no espaço.
Houston, ihtiyacımız olan tek şey uzayda tek bir nokta.
Ouçam, Houston. Para manter a atitude, só precisamos de um ponto fixo no espaço.
Apollo 13 komutanı Jim Lovell, dünyadaki herkesten daha uzun süre, toplam 24 gün uzayda bulundu. Ona, daha önce korkup korkmadığını sormuştum.
O Comandante da Apollo 13, Jim Lovell, tem mais tempo no espaço, quase 24 dias mais, que qualquer outro homem... e, recentemente, perguntei-lhe se já tinha tido medo.
Sadece önüme bakıp uzayda süzülüyorum.
Olho diante de mim.