Uçaga translate Portuguese
3,593 parallel translation
- Uçağa binmem gerekecek mi?
Tenho de apanhar um avião? Não.
O uçağa binmem lazım. İş için.
Eu tenho de ir neste avião.
Hiç uçağa binip de... kendini eskiden kolçakta... küllüğün bulunduğu yerdeki küçük prize bakarken yakaladın mı?
Alguma vez estiveste num avião e deste por ti a olhar para o a olhar para a tampa onde antes tinha o cinzeiro?
Uçağa binip gidemem.
Não posso ir de avião.
Buradan çıkmalıyım Bir uçağa binmeliyim.
Brady! Temos de sair daqui. Tenho um avião para apanhar!
O uçağa binip havalanmalıyız.
Temos de apanhar aquele avião. Temos de levantar voo.
Gecenin bir yarısında kalk uçağa bin Ne idüğü belirsiz bir yere uç...
Sabes... Levantar-me a meio da noite e... apanhar um avião... viajar para um local sabe lá Deus onde...
Bu çok berbat bir durumdu. Tom olabildiğince çabuk oradan kaçtı ve uçağa atlayıp Kaliforniya'ya geldi tekrar.
Foi uma situação terrível, e o Tom, sabem, saiu de lá o mais rápido que conseguiu e voltou para a Califórnia.
Ama o uçağa binmek hayatımdaki en zor şey oldu.
mas entrar naquele avião foi a coisa mais difícil que fiz na minha vida.
Bugün Tac Mahal'i görmek için uçağa biniyorum
Hoje eu vou de avião ver o Taj Mahal,
Uçağa atlayıp... ben kaçıyorum desen yerden göğe kadar haklısın. Ama önce kendine şu soruyu sor.
Se estás a pensar entrar num avião e dar de frosques, primeiro pergunta-te uma coisa.
- Sakın uçağa binmiş olmasın?
Não achas que ele está naquele avião?
Hayatımda ilk defa özel bir uçağa biniyorum.
Nunca andei num avião privado.
- Ama daha bir uçağa bile binmedim.
- Mas nunca sequer entrei num avião.
Bu yüzden uçağa binemedik.
Onde é a estrada principal?
Sonra, üç oğlumuz uçağa atladı ve bize katıldı.
Mais tarde, os nossos três filhos foram lá ter connosco.
- Onu uçağa bindirip bırakacak olmak beni öldürüyor.
- Não suportaria isso. - Pô-la só no avião.
Uçağa geçin lütfen.
Por favor, entrem no avião.
- Santa Barbara'ya uçağa bin ve yeniden başla.
Vamos apanhar o avião para Santa Bárbara e recomeçar.
Sanıyorum bu gece uçağa binmeyeceğiz.
E se nós não voltássemos no avião de hoje?
Bu yüzden sanırım yarın uçağa atlayıp İngiltere'ye geri dönüyoruz.
Portanto, amanhã, tomamos o avião de volta.
Okuyacak bir şeyi olmadan uçağa binmiş herhangi birisi onu çözebilirdi.
Qualquer pessoa que já andou de avião sem nada para ler conseguia saber isso.
Isırılır ve ardından geri dönerek uçağa biner.
Ele morde-a, ela mete-se no avião.
Oniki gün önce Yellowknife'dan uçağa bindi.
Há 12 dias atrás ela voou de Yellowknife.
Kanada'da JFK havaalanından 323 uçuş numaralı uçağa binmiş ve 08 : 05 AM de uçaktan inmiş, ancak bundan önce Toronto'da tam bir vücut taramasından geçmiş.
Ela passou por um scan corporal completo em Toronto antes de entrar no voo 323 da Canadian Airline para o JFK, onde aterrou às 8 : 05 da manhã.
Onları havaalanına götürüyor ve uçağa bindiriyor.
Leva-os ao aeroporto e, eles apanham um vôo.
Pekala bavullarınızı uçağa koyalım mı?
Vamos pôr as bagagens a bordo.
İlk kez küçük bir uçağa biniyorlar, bu yüzden biraz korkabilirler
É a primeira vez que voam num avião pequeno. Podem ficar com medo.
Ya da bu işi yapar uçağa atlarız ve o da yeğeninin yanına dönebilir.
Ou depois disto, podemos meter-nos num avião e ela pode regressar a casa para o teu sobrinho.
Wilkes'in uçağa binmeme sebebine bakıyor olabiliriz.
Podemos ver porque é que o Wilkes não apanhou o avião.
Wilkes'in, öldüğü gün kendine Grismes süsü vererek o uçağa binmesi gerekiyormuş.
Wilkes, a passar-se por Grismer, ia apanhar um voo no dia em que foi assassinado.
Beni uçağa binerken gördün mü?
Viste-me entrar neste avião?
Peki, sen uçağa nasıl bindin?
Bem, como... como entraste a bordo?
Benim adım Emily McConnell, ve bu uçağa nasıl bindiğim hakkında hiçbir fikrim yok.
O meu nome é Emily McConnell, e não faço ideia como cheguei a este avião.
Genevieve, aşağıda bombalar patlıyor ve hepimiz kaçırılıp zorla bir uçağa bindirilmişken şu gizlilik saçmalığını bir kenara bırakmanın zamanı gelmiştir, bence!
Genevieve, Acho que se o mundo está a explodir debaixo dos nossos pés e nós fomos raptados e colocados num avião, talvez esteja na hora de vocês acabarem com toda esta treta sigilosa!
Bizi bu uçağa koyan adam sen misin?
És tu o tipo que nos pôs aqui em cima?
- Diyorum ki burada sadece bir uçağa tıkılmış, korkmakta olan yedi kişi var.
- Quero dizer, que tem sete pessoas todas passadas aqui em cima.
- O zaman birileri yanlışlıkla bizi ilaçla bayıltıp sonrada uçağa mı bindirdi, yani.
- Então alguém nos drogou acidentalmente e nos pôs num avião.
Sen ve ortağın listedeki kişileri toplayıp uçağa bindirmek ve sonrada uçaktan ayrılmak üzere emir almıştınız.
Tu e o teu companheiro, receberam uma missão, apanhar o sujeito, puseram o sujeito no avião e depois saiam.
Uçağa binmek için Fisher'ı ikna etmeye çalıştım ama o sadece protokole uymak istedi.
Tentei convencer o Fisher disso, mas ele só estava interessado em seguir o protocolo.
Uçağa modifikasyonları yaparken seyrüsefer istasyonunun bağlantısını kesmişlerdi.
Eles desligaram a estação de navegação quando actualizaram a aeronave.
Ayrıca hiç kimsenin de kokpite girmemesi ya da uçaktaki elektronik sistemleri kırmaması ya da uçağa silah getirmemesi gerekiyordu.
E não era suposto ninguém entrar na cabine ou piratear sistemas a bordo ou levar armas a bordo. Tu garantiste isso tudo.
Andrews, kimliği belirsiz uçağa, sesleniyor.
Andrews saúda aeronave não identificada.
Konuşan Andrews Hava Üssü, kimliği belirsiz uçağa sesleniyor.
Daqui Joint Base Andrews saudando aeronave não identificada.
Andrews Hava Üssü, kimliği belirsiz uçağa sesleniyor.
Daqui Joint Base Andrews saudando aeronave não identificada.
Andrews Hava Üssü kimliği belirsiz uçağa sesleniyor.
Joint Base Andrews saudando aeronave não identificada.
Olmaz. Uçağa binemem.
Não posso entrar num avião.
Bir süredir uçağa binmediğini biliyorum.
Sei que nunca mais entraste num avião.
Olanları unut ve o uçağa bin.
Esquece isso e sobe naquele avião.
Bugün uçağa bindim.
Eu voei de avião hoje.
Seni uyarmalıyım. Öyle uçağa kolay kolay binmeyeceksin.
Devo avisar-te de que não vais já apanhar o avião.