Uçmuş translate Portuguese
662 parallel translation
Son savaşta uçmuş muydun?
Voou na última guerra?
17. de mi yoksa 24. de mi uçmuş?
Era tripulante dos B-17 ou B-24?
Bu klarnetçi bu gece gerçekten uçmuş.
Hoje, aquele clarinetista está doido.
Zavallı adamın aklı uçmuş.
O desgraçado está ausente.
Prens Hamlet çıkageldi birden, gömleği çözük, başı bağrı açık, benzi uçmuş.
quando o Sr. Hamlet, com o gibão desapertado,
Bir kraliçe arının kimseye görünmeden gemiye uçmuş olması mümkün. Açık bir ambar, yumurtlamak için uygun bir yer olabilir.
É possível que a formiga rainha tenha entrado despercebida... e um porão aberto é perfeito para ela pôr ovos e criar um ninho.
Elçiniz Voudel oteli terk edip Güney Amerika'ya uçmuş.
Majestade, o Voudel fugiu para a América do Sul!
Oraya uçmuş olmalısın.
Deve ter vindo a voar.
Biri Senato'ya uçmuş, ağzındaki defne dalını Pompey'in heykelinin dibine bırakmış.
Uma voou para dentro do Senado levando um ramo de louro que caiu aos pés da estátua de Pompeu.
Uçmuş. Kaybettim.
Desapareceram.
Gördün, ana hat havaya uçmuş.
Bombardearam as linhas.
Senin beynin uçmuş, abi.
Estás pedrado.
Dr. Heidecke'nin kafasının uçmuş olması ne korkunç bir şey.
Que coisa terrível essa do Dr. Heidecke, cortarem-lhe a cabeça.
Otoyol Polisi. Bir kız otomobille kayalıklardan aşağı Malibu Kanyonuna uçmuş.
A patrulha da auto-estrada encontrou uma rapariga num carro.
Ben de yüzbaşıya şöyle dedim : " Elleri dinamitle havaya uçmuş bir adamı nasıl görebilirsiniz?
Eu disse para o capitão "Como você pode vê-lo quando ele explodiu uma mão com dinamite e está sangrando até à morte?"
Şey, hafif araç uçuruma uçmuş olan araçtır.
O veículo mais pequeno é o veículo que caiu no desfiladeiro.
- Uçmuş.
- Bem.
Güneşle birlikte kırlangıçlar güneye uçmuş olabilir... ya da leylekler ya da göçmen kuşlar kışın daha sıcak bölgeler arıyordur..... kaldı ki bunlar bizim diyarımıza hiç de yabancı değil.
A andorinha voa para o Sul com o Sol... o galvão e a pildra também procuram climas mais quentes no Inverno... contudo não são estranhos na nossa terra.
Enerji istasyonu havaya uçmuş.
A central eléctrica rebentou.
Havaya uçmuş bir araba, yerde yatan biri.
Um carro acidentado, alguém caído no chão.
Bu, uçmuş.
Este está completamente nas nuvens.
Uçmuş, oğlum!
Estou completamente nas nuvens, pá!
Yine uçmuş.
Pedrado outra vez.
Sanki kafesten uçmuş gibisin.
Sinto como se me estivesses... a escapar por entre os dedos.
Gags binanın 20. katının penceresinden uçmuş.
O Gags voou duma janela do 12 ° andar.
Firefox uçmuş. Hem de aynen Dr. Baranovich'in verdiği saat ve koordinatlarda.
O Firefox voou, e fê-lo na hora exacta e segundo as coordenadas dadas pelo Dr. Baranovich.
Operatörü kontrol ettim. Araç telefonu uçmuş.
A telefonista disse que o telefone do carro está mudo.
Arabanın biri diğerine vurmuş ve ikisi de köprüden uçmuş.
Um carro bateu no outro e os dois caíram da ponte.
Sözde yıldızlardan daha da yükseğe uçmuş.
É aquela que dizem que foi tão longe, quanto as estrelas...
Tuvalete gittim, Rolex'imi çıkardım, musluğun yanına koydum... geri çekilip şeyimi kurusun diye biraz salladım... bir de döndüm ki, saat pır diye uçmuş.
Fui à casa-de-banho, tirei o Rolex, pousei-o no lavatório, afastei-me para sacudir a minha pila, virei-me e tinha desaparecido.
Antenler uçmuş olmalı.
As antenas devem ter ido à vida.
Kuşlarımız uçmuş ve yuva boş duruyor.
O ninho está vazio e os pássaros voaram.
- Aklımdan uçmuş gitmiş.
Devo ter-me esquecido.
- MacGyver diğerleri uçmuş falan değil.
- MacGyver não vai voar para lado nenhum.
Ancak pek çok kez bu şekilde uçmuş ve bu kez de yapabileceğini düşünmüş.
Mas já tinha feito este percurso muitas vezes e achou que conseguia safar-se bem.
Adeta buhar olup uçmuş.
Parece que se evaporou.
Buraya bizden önce gelmek için uçmuş olmalısınız.
Deveis ter corrido para esta sala para chegar entre nós.
Bazıları acil durum kapaklarından uzaya uçmuş.
Alguns foram aspirados pela comporta de emergência.
Tanrım, bana ne olduğunu bilmiyorum, fakat uçmuş hissediyorum.
Não sei o que aconteceu, mas me sinto enjoada.
Uzağa uçmuş.
Voou para longe.
- Hiç uçmuş muydun? - Hayır!
- Já voaste antes?
Tabii ki söyledi, aklımdan tamamen uçmuş.
É óbvio que sim e esqueci-me.
Bir kuş varmış. Ölene kadar aldatmış ve uçmuş.
Costumava pensar que havia uma espécie de pássaro que voava e voava, sem nunca pousar até morrer.
Sanırım dostumuz biraz uçmuş.
O nosso amigo está com uma pedrada.
- Arabam uçmuş! Söyleyebildiğin, bu kadar mı?
- É só o que tens a dizer?
"Frizbi." Uçmuş bunlar.
"Frisbee." Espectacular.
Adam havaya uçmuş.
O tipo ficou em migalhas.
Havaya uçmuş diyorlar.
Disseram que explodiu.
Havaya mı uçmuş?
Explodiu?
Ne demek havaya uçmuş?
O que quer dizer com "explodiu"?
Kafasinin yarisi uçmus.
Tem metade da cabeça desfeita. ,