Uğraşıyor translate Portuguese
1,542 parallel translation
Summer hepimizin sahip olduğu sorunlarla uğraşıyor hepsi bu. Tamam mı? Düzelecektir.
A Summer só está a passar pelo que todos nós estamos passando, ela vai recuperar.
Sanırım Doğa Ana da beni almak için uğraşıyor.
A Mãe Natureza também não gosta de mim.
Oğlu öldüğünden beri, çocukların ilgisini satın almaya uğraşıyor.
Desde que ele morreu que ela tenta comprar os miúdos.
Nefret suçlarıyla uğraşıyor mu diye sor.
E vê se ele trata de crime de ódio. É para já.
Sadece Chambers olduğum için kaç kişi benimle uğraşıyor biliyor musun?
Sabes quantas pessoas se querem meter na minha vida só porque eu sou um Chambers?
Aslında, Ashleigh bu aralar pek çok şeyle uğraşıyor.
Na verdade, a Ashleigh parece ter muitas coisas em que pensar neste momento.
Bir TV yıldızı olmak için uğraşıyor.
- Da Hillary? Meteu na cabeça que quer ser a próxima estrela da televisão.
Bir saattir onları çıkarmaya uğraşıyor.
Ele tem andado a espirrá-los, há já uma hora.
Jae, Sarah Corvus'la uğraşıyor.
Precisas de alguém que te vigie.
Görecektim ama bilirsin futbol çok yoğun ve Julie de cankurtaranlıkla uğraşıyor...
Eu ia ver mas tem havido muito Football e ela tem sido nadadora salvadora por isso.
Hayır, Bobby bunun üzerinde uğraşıyor.
Não, o Bobby está a tratar disso.
Hem seninle hem de şu uzay penisi kostümünle uğraşıyor.
Primeiro o Chuck deixa-te, mais a vossa estúpida fantasia de pénis espacial.
- Görünüşe göre, annen gerçekten uğraşıyor.
- A tua mãe parece que está a tentar.
89 yılına gitmeye çalışıyorum. Birkaç saattir uğraşıyorum, ama istemek pek bir işe yaramıyor gibi.
Estou a tentar à várias horas, mas a minha vontade pouco tem ajudado.
Uğraşıyor.
A lidar com isto.
Onlarla nasıl uğraşıyor muşum?
- Estou a provocá-los?
Hep pis işler, tuhaf tiplerle uğraşıyor olmalısın.
Deve aparecer aqui cada figura, um monte de pessoas esquisitas.
Baba alkolik, büyükanne kaldırabileceğinden fazlasıyla uğraşıyor, çocuk oyun oynuyor.
O pai bebe, a avó não dá conta do recado, o miúdo está a reagir mal.
Tamam mı? O ; hastalığıyla, çocuğuyla uğraşıyor.
Ela está aguentar-se com a sua doença, com a sua criança.
Pete uğraşıyor.
O Pete está a tentar descobrir.
Charlie'yle görüşecekti. Öykülerinden birinin yayımlanması için uğraşıyor.
Ela foi ter com o Charlie para tentar publicar uma história.
Her Çarşamba bir şeyler ile uğraşıyor. - Bu gün Perşembe ama..
Ele faz uma coisa todas as quartas.
seni seviyor, ve kendi başına seni yetiştirmeye uğraşıyor.
Ela ama-te, E está a tentar criar-te sozinha.
Aylardır bu arabayla uğraşıyor.
Ele tem estado a mexer neste veiculo há meses.
En iyi elemanımız uğraşıyor.
Temos o nosso melhor homem nisto.
Benimle uğraşıyor musun?
Está-se a meter comigo, Sr Hyde?
- Metal yiyen bakteri antikoru üzerinde uğraşıyor.
Está a conceber anticorpos para as bactérias.
Dr. Kroger niçin hala senin için uğraşıyor anlayamıyorum
Não sei porque é que o Dr. Kroger se dá ao trabalho.
Yıllardır benimle uğraşıyor.
Há anos que me incomoda.
Kafalarımızla uğraşıyor.
Está a baralhar as nossas cabeças.
Oğlu burada bombaların altında o hala müşteri kaybetmeyeyim diye uğraşıyor.
O seu filho está sob as bombas, e ele tem medo de perder um cliente!
Neden sürekli kilomla uğraşıyor ki?
Porque é que tem que ter o meu peso?
House sadece bizimle uğraşıyor.
Ele está só a meter-se connosco.
Sizce hala çöple uğraşıyor olabilir miyim?
Acham que eu ainda perco tempo com o lixo?
Şu anda ana sunucuyla uğraşıyor.
Está a ser identificado no servidor.
Julie Pierce böbrek kanseri olan kocası Tracy'nin tedavisini sağlamak için uğraşıyor.
Julie Pierce lutava por conseguir cuidados médicos para o seu marido, Tracy, que padecia de um cancro no rim.
" Federal Büro'yu düzenlemeye uğraşıyor fakat bu kimsenin umurunda değil.
Está a tentar melhorar o FBI, mas ninguém lhe dá ouvidos.
O sadece isim yapmaya uğraşıyor ve sen de bunun farkındasın.
Ela está a tentar ganhar fama, e tu sabes disso.
Ama yanlış çocukla uğraşıyor.
Mas meteu-se com o miúdo errado.
Telefonunu kurcalayarak biri benimle uğraşıyor olabilir.
Alguém quer brincar comigo, a mexer no teu telemóvel.
Ailen hâlen maden ocağı ile uğraşıyor mu?
Somos todos uma só família.
* İnsandışı tempo tutanım füze yapmakla uğraşıyor *
Com a minha caixa de batidas desumana Ocupado a construir mísseis
Ne işle uğraşıyor?
O que é que ele faz?
İthalat, ihracat işleriyle uğraşıyor.
Importa e exporta
Hâlâ evi hazırlamaya uğraşıyor.
Está a acabar de preparar a casa.
Pauline çok uğraşıyor.
Ela esforça-se demasiado.
Walter'ın geçici şerif olarak atanması için uğraşıyor.
Quer que nomeiem o Walter xerife interino.
Eğer sağlam bir yerle uğraşıyor olsaydım, J demirlerini kullanırdım ama 4 parmak betonumuz var, bu yüzden...
Se fosse só numa base, teria usado parafusos em gancho, mas temos uma placa em concreto de dez centímetros, por isso...
Bir çok şeyle uğraşıyorum anlıyor musun?
Tenho muitas coisas a fazer ao mesmo tempo, ok?
Dışarıda demiryolu maketiyle uğraşıyor.
Está a trabalhar no modelo do caminho-de-ferro.
Bu, seni öldürme uğraşına, niye ara verdiğini açıklar. Ama senin gücün yerindeyken, onunki neden zayıflıyor?
Foi por isso que ele fez uma pausa na missão de "um homem só" com o objectivo de te matar, mas... por que é que a tua réplica haveria de enfraquecer, se a ti isso não acontece?