Valera translate Portuguese
445 parallel translation
Terk edilince terk edilene koşarsın, koştuğun ise terk ettiğine değmez.
Quando o que restar de ti e o que restar para apanhar, o que quer que restar para apanhar nao valera a pena apanhar.
Senle ben olsak bile buna değer.
Mesmo que seja so para nos, valera a pena.
Bunların her biri için ne istiyorsun?
Quanto valerá cada uma destas?
Bana bir franka mal olacak, ama değer.
Vai custar-me um franco, mas valerá a pena.
Hiç bunlara değer mi, diye düşündüğün oluyor mu?
Nunca se questiona se a sua causa valerá tudo isto?
Buna değecek.
Valerá a pena.
Bir yararı olur mu bilmem ya.
Mas não sei se valerá a pena.
Sen çıktığın zaman... hayatının delikli kuruş etmeyeceğini biliyor Ed.
Quando saíres daqui, ele sabe que a vida dele não valerá um tostão furado.
Sen Quantrill'in sonsuz minnetini kazandın. Ve seni işaretliyorum, beyler gün gelecek Quantrill'in iyiliği Bir kralın fidyesi değerinde olacaktır.
Merecem a gratidão eterna do Quantrill e saibam, senhores, que algum dia o favor do Quantrill valerá o resgate de um rei.
Böyle bir geminin değeri ne kadar olabilir sence?
Quanto valerá um barco daqueles?
Patron, sence ne kadar eder?
Quanto valerá isso, chefe?
Konfederasyon için üç bin adam...
Bom, valerá três mil homens para a Confederação...
- Asla başaramayacaklar.
- Nunca valerá nada.
- Anlaşıldı. Size yalan söyleyemem. Bu zor ve pis bir iş.
Mas se for bem feito, valerá a pena.
Buna değer.
Valerá a pena.
Bu hayal aşkımızdan daha mı önemli?
Este teu sonho valerá mais que o nosso amor?
Özellikle o haber, her haber servisi için 5 bin papel eder.
Essa história especifica valerá cinco mil para qualquer jornal.
Demiryolu buradan geçtiğinde bu arazinin değeri ne olacak?
Quando o caminho-de-ferro passar por aqui, quanto acha que valerá esta propriedade?
- Lütfen bayım.
- Valerá a pena, senhor.
Elbette daha yapacak çok iş var ama buna değecek.
Claro que ainda falta muito trabalho. Mas valerá a pena.
Ama eğer başarısız olursan, hayatın bir ağustos böceğinin kuyruğu kadar değersiz olacaktır!
Se falhar, sua vida não valerá mais do que a cauda de um gafanhoto.
Değmiş olacak.
Valerá a pena.
Mısır mahsulü, fırtınaya uğramış bir ekinden daha değerli olmayacak.
E a colheita de milho não valerá nada.
Nihayet erkek olarak bir değeri olacak bir oğlum oldu.
Finalmente, tenho um filho que valerá alguma coisa, quando for homem.
Eğer onuru çiğnendiyse, bir Kraliçe olarak değeri kalmaz ve Aella onu kurtarmaz.
Se ela for desonrada, não valerá nada como rainha e Aella não pagará o resgate.
Mesleğin artık fazla bir şey ifade etmiyor, fakat bunların ortalığa saçılması onu daha da anlamsız kılacak.
A sua carreira já não vale muito, mas valerá muito menos com isto divulgado.
Ama hiçbir işe yaramaz.
Mas não valerá de nada.
Tutuklasak mı?
- Valerá a pena prendê-los?
Yarın... Yarından sonra hayatım beş para etmeyecek.
Amanhã... a minha vida não valerá um tostão depois de amanhã.
Yarın mahkemede yerime bakabilirsin, değil mi?
- Valerá a pena se consigo Hoffman. Substitua-me no tribunal pela manhã, ok?
İnatçılık size birşey kazandırmaz.
A teimosia de nada lhe valerá.
Bu kesinlikle uğruna savaşmaya değer bir şey.
Isso será algo pela qual valerá a pena lutar.
Politik hayatında yarım milyon oy eder.
Valerá meio milhão de votos quando se candidatar a Ministro.
Ciddiyetimizi göstermek için bir kulağını keselim.
Qualquer orelha valerá para mostrar que somos negociantes honestos.
- Albay Foster ortaya çıkana kadar bizi burada tutarsa sonuçta buna değecektir.
- Desde que nos mantenha encurralados até chegar o Coronel Foster, valerá a pena.
Ama diğerlerine örnek olması için, buna değer.
Mas valerá a pena, para servir de exemplo aos outros.
Bir medeniyeti ya da tüm bir dünyayı yok etmek istersen, neslinden olanlar daha fazla yaşayabilir ama buna değmez.
Se se quer destruir uma civilização, ou todo um mundo, os descendentes podem viver mais, mas não valerá a pena.
Şimdiye kadar bir tane sattık, fiyatlar bir sığırın fiyatından bile daha düşük.
Na altura de vender algum, valerá menos do que uma vaca.
Olabilecek en kötü şey, hapse düşmek.
Valerá a pena acontaça o que acontecer.
Sana ne faydası olacak?
Mas de que valerá isso?
Sizi temin ederim ki değecek.
Posso assegurar-vos que valerá.
Söyleyin, sizce önemli mi yadsınamaz delil elimizdeyken evet, çürütülemez delil cehennemin varlığına dair?
Valerá isso a pena quando temos provas irrefutáveis provas indiscutíveis de que o inferno existe?
Duydun mu? Onu bir daha görene kadar yaşamının anlamı olmadığını söyledi.
Ela diz que não valerá a pena viver, enquanto não voltar a vê-lo.
Eğer bu fikriniz bir paunt etmezse ben de ne olayım.
Bom, se essa sua ideia não vale uma libra, não sei o que valerá.
En başından sonunu görebildiğinde... tecrübe için zahmete girmeye değer mi?
Se podemos prever o que vai acontecer... a experiência valerá a pena?
Beni iyi dinle eşim kral ya da oğlum bu parke yolların yakınında geziniyor olsaydı ve senin mıncıklamakla ilgili söylediklerini duysaydı.
! Escutai-me. Se o rei meu marido e o doutor meu filho andarem por perto e ouvirem o que dissesteis, vossa vida não valerá uma moeda furada!
Benimle hayatını neşeli ve heyecanlı yapacağım çünkü onsuz hayat yaşamaya değmez.
Vou fazer com que a vida dela seja divertida e excitante... porque, sem ela, não valerá a pena viver.
Hayat bu kesme boğazlarını ile orada değer ne olurdu?
Quanto valerá a sua vida lá fora com aqueles?
İşte bu herşeye değer.
Valerá a pena este sacrifício.
Evet, bu demiryolu Rock Ridge'den geçerse... bu arazinin değeri milyon dolar olur, ve ben onu istiyorum!
Sim, quando o caminho de ferro atravessar Rock Ridge... aquele terreno valerá milhões. Quero-o para mim!
- Çünkü Al'a on bin dolar fiyat... -... biçilmiş.
Porque acho que o Al valerá 10.000 dólares.