English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ V ] / Vanına

Vanına translate Portuguese

446 parallel translation
Eğer Van Meer önümüzdeki üç ayda ülkesinin işlerinin başında kalırsa bu durum Avrupa için barış getirebilir.
Ouça, Jones. Se o Van Meer continuar ao leme... dos assuntos deste país durante os próximos três meses... isso pode significar a paz na Europa.
Barış Konferansında Van Meer ile irtibat kur. Avrupa Savaşını etkileyecek önemli bilgiler bekliyorum.
CONTACTE O VAN MEER NA CONFERÊNCIA DE PAZ
Krug geçen gece Van Meer'i buraya getirdi.
O Sr. Krug trouxe o Van Meer para aqui de avião na noite passada.
- Evet. Kendinde değil, ama Van Meer olduğuna şüphe yok.
Ele ainda está desmaiado na casa de saúde, mas não existem duvidas que é o Van Meer.
Sevgili Bay Van Cleve, belirsizlikler ile cehenneme pasaport alınamıyor. Hayır.
Meu querido Sr. Van Cleve, um passaporte para o inferno não é emitido na generalidade.
Keller, Villette'in bahçıvanı. Kilise konutunda da çalışıyor.
O Keller era jardineiro do Villette e também trabalha na reitoria.
El çantanızdaki anahtarı alıp sevgilisi Bayan Van Dorn'un evine götürdüm ve dairesinin kapısını açtım. Sonra oradan Scotland Yard'ı aradım.
Levei a chave que estava na sua mala... a casa da namorada dele, a Sra. Van Dorn, abri a porta... e depois pedi-lhe para ligar para a Scotland Yard.
Neden Bay Van Gogh'u odasına götürüp kurallarımızı anlatmıyorsun...
Porque não leva o Mr. Van Gogh até ao seu quarto dar-lhe a conhecer as regras e hábitos.
Bahçıvan kulübesinde yaşadılar.
Viviam na casa do jardineiro.
Bayan Van Daan'ın yatağına ıslak bezi koymam gibi.
Como pôr o pano molhado na cama da Sra. Van Daan.
Peter'in odasına gidiyorum. Petronella Van Daan'ın arkadaşlığımızı bozmasına müsaade etmem.
Não vou deixar que Petronella Van Daan estrague nossa amizade.
David ise Bayan Van Oesen'in sınıfına.
O David vai para a sala da Mrs. Van Oesen.
Ancak Dr. Van Gelder'in nerede yaralandığına değinmediniz.
Mas não mencionou onde ocorreu a lesão do Dr. Van Gelder.
Adams'a göre, Van Gelder problemi kendi başına yarattı.
Segundo o Adams, o Van Gelder criou o seu próprio problema.
Sadece Amerika'da bir bahçıvanın oğlu böyle bir topluma girebilir.
Só na América é que um filho dum jardineiro podia viver assim.
İyi ki Van Cleef ve Arpels değilmiş.
Ainda bem que não foi na Van Cleef e Arpels.
Yandaki odadan Bayan Van Hoskins'in odasına girip... mücevherleri bodruma götür.
Entre no quarto da Sra Van Hoskins através do quarto adjunto... Leve a bolsa de jóias ao porão.
Peki hâlâ Van Cleef'le ilgileniyor musun?
Ainda interessado na Van Cleef?
Daha sonrasında Van Dongen eseri dikkatlice inceledi... ve bu tabloyu kendisinin yaptığına yemin etti.
Dungen examinou-o e depois jurou que ele mesmo o tinha pintado.
Van der Lip baraj çatladgnda besyüzü askn kayp verdigimizi unuttunuz mu?
Caso tenham esquecido, morreram mais de 500 na Barragem Van der Lip.
Bilemiyorum. Van Gogh, hayatı boyunca bir resim satamadı.
- O Van Gogh nunca vendeu uma pintura e o Mozart morreu na miséria.
Sonra, sakladığı Van Schuyler'ın şalını aldı.
Depois pega na estola de Mrs Van Schuyler que escondera.
Siz ya da tanıdığınız biri Christopher Van Der Veer cinayetine karıştınız mı?
Tu ou alguém que conheces, participaram na morte de Christopher Van der Veer?
Sağdaki parçalardan biri Pauline Van Der Veer de bulundu.
O da direita foi encontrado na Pauline Van der Veer.
Fakat gerçekten ilginç olan, Pazar sabahı Van Der Veer'in karşıya geçtiği sırada o da köprüdeydi.
Mas o que é mesmo interessante é que ele estava na ponte... quando Van der Veer não chegou ao domingo de manhã.
- Amy dışarıda B.A.'in vanında.
- A Amy está na carinha do BA.
Bu benim vanım ve vanımda Billy'den daha fazla bahsedildiğini duymak istemiyorum.
Isto é a minha carrinha e eu não quero voltar a ouvir falar do Billy na minha carrinha.
Vanıma dokunma budala.
Não toques na minha carrinha, parolo.
Van Horn'a 10, etti 90. 118 Güneyi bulmam gerekiyor.
Dez até Van Horn, na 90, e depois meto pela 118 para Sul.
Ve sen o bahçıvan bozuntusunu oturma odanda mı istiyorsun?
E quere-Io aqui, o saloio, na tua sala?
Tüm tutukluları E - Van 7'ye koyun.
Colocar todos os presos na E-Van 7
Van Dalia.
- Na prisão.
Van Dalia mı?
- Na prisão?
Tabii, Van Dalia.
Sim, na prisão.
Hikayemizin başlamasından yüzyıl önce Transilvanya karanlık bir çağdaydı.
Cem anos antes desta história começar... Era um tempo de sombras na Transilvânia... Um tempo em que o Dr. Abraham Van Helsing...
Wabash ile Van Buren'ın köşesinde!
Na Wabash com a Van Buren!
Zaman ve mekanın ötesine geçmeyi isteyen Van Gogh, çok canlı bir palet seçer. Renkler izleyicinin belleğine kazınır ve sonsuza dek onunla birlikte kalır.
No seu desejo de transcender o tempo e o lugar, ele escolhe uma paleta tão vívida que fica gravada na memória do espectador e permanece dentro dele para sempre.
Gordon'u tanırsın Anton, Allah aşkına o bir bahçıvan.
Anton, conhece Gordon. Ele é um jardineiro, graças a Deus.
Bay Van Branks, üstünüzün aranmasına bir itirazınız yoktur herhalde?
Presumo que não tenha qualquer objecção a ser revistado?
Aslında, Van'ın karısı hakkında var.
Na verdade, é sobre a mulher dele.
Van Galleria'da haftada 15 saat güvenlikte çalışıyor, artı $ 38,000 departmandan, eşinden $ 25,000 bankadan.
O Van tem outro emprego, 15 horas por semana, guarda-noturno na Galleria, mais 38.000 dólares do serviço, mais os 25.000 dela do banco.
Ertesi sabah malzemelerini bir minibüse yüklediğini gördüm.
Na manhã seguinte o vi carregando seu equipamento em uma van.
Hiç kimse Van Wyck'i altedemez derler ama, beyler, size söylüyorum :
Diz-se que ninguém vence, na Van Wyck. Mas, meus senhores, uma coisa vos digo...
- Dillon ve Van Kelt'in odasına bak. - Tamam.
- Pergunta ao Dillon e ao Van Kelt.
Kamyonet havaya uçtuğunda bunu buldum.
Achei esta bomba na van.
Van der Luyden'ların New York sosyetesi üzerinde çok büyük bir etkisi var.
Os van der Luyden são a influência mais poderosa na sociedade nova-iorquina.
Henry van der Luyden yakınlarda bulunan eski kır evini balayı için verdi.
Henry van der Luyden ofereceu uma que tinha na sua propriedade, ali perto.
Van der Luyden'ların May'in ricasıyla Kontes Olenska için verdiği... veda yemeğine katılmak üzere şehirde kalmaları özel bir başarı olarak... nitelendirildi.
Foi considerado um particular triunfo que os van der Luyden, a pedido de May, tivessem ficado na cidade para irem ao jantar de despedida... da Condessa Olenska.
10 saniyelik ihtişam için 40 yıl uğraşıp didinen... başka bir bahçıvan yok bu kasabada.
Ninguém na cidade tem uma planta que precise... de 40 anos de dedicação para 10 segundos de esplendor.
Richard Kimble'ın kuzeyde, Van Buren'e giden asma demiryolu treninde görüldüğü bildirildi.
Kimble visto na linha norte do metro a entrar em Van Buren.
Sen, minibüsteki!
Vocês na van!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]