Ve sen bunu biliyorsun translate Portuguese
457 parallel translation
Seni eve almamın nedeni bu değil, ve sen bunu biliyorsun.
Não foi por isso que eu tomei conta de si e você sabe disso.
Şimdi, Tom, bu polis örgütüne insafsızlık olur, ve sen bunu biliyorsun.
O que não é bom para o departamento de polícia e tu sabes disso.
Rastlantı değil ve sen bunu biliyorsun.
Não é coincidência e tu sabes disso.
- Ben biraz abartırım ve sen bunu biliyorsun.
- Exagerei, e sabe isso.
Babamın ölümüyle ilgili yapacak hiçbir şeyim yoktu, ve sen bunu biliyorsun.
Bobagem. Näo tive nada a ver com a morte dele, e você sabe.
- Ve sen bunu biliyorsun.
- Isso tu sabes!
Alexander, ben haklıyım ve sen bunu biliyorsun.
Alexander, tenho razão, e sabe-lo bem.
Babanı öIdüren kurşun arkasından gelmedi ve sen bunu biliyorsun. Phillip Wermeer arkasındaydı...
Wermeer estava por trás, não pode ter sido ele a disparar.
Daha iyi olacak gibi de değiller, ve sen bunu biliyorsun. Dur bir dakika John.
Não vão melhorar, e sabe disso muito bem.
Bu imkansız ve sen bunu biliyorsun!
Isso é impossível... não é? Sim, é.
Kötü düşünceler heryerdedir Peder ve sen bunu biliyorsun acele et.
A pior coisa, nesta área, e o senhor sabe disso, padre, é precipitarmo-nos.
Beyaz subaylar birbirlerini kurtarmak için yalan söylüyorlar... ve sen bunu biliyorsun.
Isso säo os oficiais brancos a mentir para proteger dois deles... e você sabe disso.
Baba, hapse gidiyorum ve sen bunu biliyorsun.
Pai, eu vou para a prisão e tu sabes disso.
Biz bu olayı sadece bununla çözebilirdik. Ve sen bunu biliyorsun.
Só com este ponto podíamos ganhar.
Ben hep işimi yapıyorum ve sen bunu biliyorsun.
Sempre cumpri com o meu dever.
- Neden? Çünkü oyun çoktan başladı ve sen bunu biliyorsun.
Por que o jogo já começou, e tu já o sabes...
Sen de bu işin içindesin ve bunu çok iyi biliyorsun.
Está preso e sabe disso.
Biliyorsun, tıpkı senin gibi Yahudi olan bir sürü çocuk var ve sen bunu söyleseydin, Yahudiliğin kötü bir şey olduğunu, gurur duyulacak bir şey olmadığını kabul etmiş olacaktın.
Há muitos miúdos como tu, que são judeus, e se o dissesses, seria admitir que há mal em ser judeu e que é bom não ser.
Böylesine öfke patlamalarına ve sinire gelin gitmeyeceğim ve sen de bunu gayet iyi biliyorsun.
Não vou ter um casamento de discussões e nervos, e é melhor que saibas isso já.
Sen bir Yahudi'sin ve bunu biliyorsun.
És judeu e sabe-lo.
Hiçbir tavuğu boğmadım ve sen de bunu biliyorsun.
Sabes que nunca estrangulei uma galinha!
- Ne dersen de Berlin'e... Burada bir başımızayız ve bunu sen de biliyorsun.
- Para ele somos apenas enfeite.
- Evet ve sen de bunu biliyorsun!
- Sim, e você sabe-o.
Senin için çıldırıyorum, Eddie, ve sen de bunu biliyorsun.
Sou louca por ti, Eddie, e tu sabes disso.
Bu doğru değil, ve sen de bunu biliyorsun.
Não é nada disso e você sabe que não.
Bu halinle insanlara liderlik etmeye hiç hakkın yok, ve bunu sen de biliyorsun.
Não tinhas o direito de liderar ninguém dessa maneira, e sabes isso.
Ya onlar ya bendim, sen bunu biliyorsun ve bu kasaba da biliyor.
Espera aí, não fui eu, tu sabes, e a cidade também sabe...
Sen bebekken iksirin içine düştün... ve iksirin etkisi sende kalıcı oldu, bunu biliyorsun.
Caíste dentro do caldeirão, quando eras bébé, e os efeitos da poção são permanentes em ti.
Bana bu şekilde hitap edilmesini sevmiyorum ve sen bunu biliyorsun!
Dás nomes diferentes às mesmas coisas.
Bu saçmalık ve bunu sen de biliyorsun.
Isso é um disparate e você sabe-o.
O kurallar bu bina için yeterli değil, ve bunu sen de biliyorsun.
As normas não bastam naquele edifício, sabes disso.
Bu doğru, domuz-port... ve sen de bunu biliyorsun.
É a verdade, sua porca, e você sabe.
Sen partisin ve bunu biliyorsun.
O Partido? Que desculpa!
Ve sen bunu biliyorsun.
E você sabe.
Artık iniştesin ve bunu sen de biliyorsun!
Está ultrapassada e sabe disso. Está apavorada.
Bu tam bir saçmalık ve sen biliyorsun. Eğer o Starbuck ya da Boomer ya da yeni bir öğrenci olsaydı da bunu yapardın.
Se fosse o Starbuck ou o Boomer ou um cadete do primeiro ano, faria o mesmo.
Ne yapılacağını biliyorsun ve sen bunu yaptın.
Tu sabes o que fazer. Acabaste de o fazer.
Lenny, kaslarım Tanrı vergisi ve bunu sen de biliyorsun.
Quais são as tuas hipóteses? Lenny, os meus músculos são a fortuna que Deus me deu.
Sen ve ben masumuz. Bunu biliyorsun.
Harry, nós somos inocentes.
- Sen tehlikelisin ve bunu biliyorsun.
- És perigosa é sabes isso.
Tina'yı Rod öldürdü, ve sen de biliyorsun bunu.
O Rod matou a Tina e tu sabe-lo...
O davetiyenin hiçbir esprisi yok ve bunu sen de biliyorsun.
Esse convite não significa nada e tu sabes.
Sen bunu biliyorsun ve biz bilmiyoruz?
Alto aí. Sabes algo que nós não saibamos? Do que é que estás a falar?
Ne tehlikeli ne de deli ve bunu sen de biliyorsun.
Ela não é perigosa, nem lunática. E você sabe disso.
O masum ve sen de bunu biliyorsun.
Ele está inocente e você sabe-o.
Ve bunu sen de biliyorsun.
E sabe-o bem.
Bu bir yalan ve sen de bunu biliyorsun.
É mentira e sabes disso.
Sen başka biriyle hiçbir zaman mutlu olamazsın çünkü aklında hala O var ve bunu biliyorsun.
Nunca vais ser feliz com mais alguém. Porque ainda estás apaixonada pelo Dylan, e sabes isso.
Sana söylemiştim, Frank, yapabileceğimin en iyisini yaptım... ve sen de bunu biliyorsun. Edward.
Frank, eu fiz o melhor que pude, e tu sabes disso.
- Çıkmak yok ve sen de bunu biliyorsun.
Não há maneira de saír, e tu sabes isso. O trêm está rolando, Miller.
Konuşmadığımız şeyler var daha, ama Henry ve sen ailemsiniz, bunu biliyorsun.
Há algumas coisas que não era costume falarmos, mas tu e o Henry são familia, sabes isso.
ve seni seviyorum 36
ve seni 22
ve sen 727
ve senin 20
ve sen kimsin 16
ve sen de 79
bunu biliyorsun 667
bunu biliyorsun değil mi 52
bunu biliyorsunuz 81
ve şey 20
ve seni 22
ve sen 727
ve senin 20
ve sen kimsin 16
ve sen de 79
bunu biliyorsun 667
bunu biliyorsun değil mi 52
bunu biliyorsunuz 81
ve şey 20