English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ V ] / Veracruz

Veracruz translate Portuguese

78 parallel translation
Veracruz'da bu şekilde dans ederler.
É assim que se dança em Vera Cruz.
Bu tip kadınlar Veracruz'da $ 1,500 ediyor.
Mulheres daquelas valem $ 1500 entregues a um Holandês em Vera cruz.
Veracruz mu?
Veracruz?
Gidip Meksika'da saklanacaksınız... ya da Vera Cruz'da bir tekneye binip kaçacaksınız.
Vão esconder-se no México. Ou vão apanhar um barco em Veracruz.
- Veracruz'da bir uçağa atladım.
- Apanhei um avião em Veracruz.
1536'da simyacı Uberto Fulcanelli sorgulamadan kaçarken Meksika Veracruz'da karaya çıktı.
Em 1536, fugindo da Inquisição, o alquimista Uberto Fulcanelli desembarcou em Vera Cruz, México.
Çeyiz getirilip, Veracruz'da bekleyen İspanyol gemilerine yüklenecekti.
E aí colocaram-no em pequenos galeões espanhóis aqui em Vera cruz.
1708'de tüm mürettebatıyla Veracruz'da battı Kaptan Raphael Serrano da dahil.
Ele afundou-se na costa de Vera cruz em 1708, com toda a tripulação, incluindo o seu capitão, Raphael Serrano.
Ubilla'nın, Veracruz'daki o uğursuz günde ona verdiği bu onurlu görevi yerine getirmek için hayatta kalmalıydı.
Ele tinha que sobreviver, para cumprir o privilégio que o Ubilla lhe tinha concedido naquele fatídico dia em Vera cruz.
Saygıdeğer Hâkim Veracruz duruşmaya başkanlık edecek.
O Juiz Veracruz iré presidir à sessão.
Veracruz, Meksika
Veracruz, México.
Veracruz, Meksika Efendim
- Veracruz, México.
Veracruz, Meksika'da ve Orizaba'da yanardağ patladı her yer tahliye edildi az önce gelen habere göre, benzer depremler oluşmuş
Uma erupção vulcânica em Veracruz, em El Pico de Orizaba, toda a área foi evacuada. Notícia de última hora, temos relatos de tremores de terra semelhantes a decorrer no Sudão, e na Arábia Saudita.
1708'de tüm mürettebatıyla Veracruz'da battı Kaptan Raphael Serrano da dahil.
Ele afundou na costa de Veracruz em 1708... com toda a tripulação, incluindo seu capitão, Raphael Serrano.
Çünkü babası, insanoğlunun görüp görebileceği en kıymetli şeyi ona emanet etmişti. Ubilla'nın, Veracruz'daki o uğursuz günde ona verdiği bu onurlu görevi yerine getirmek için hayatta kalmalıydı.
Porque seu pai havia lhe confiado os objetos mais preciosos já vistos pela humanidade... ele tinha que sobreviver para cumprir com o privilégio que o Ubilla havia lhe concedido naquele fatídico dia em Veracruz.
Bunca zamandır Veracruz, Meksika'da küçük bir çiftlikte yaşıyormuş.
E todo este tempo ele tem morado numa fazenda no México.
Muhtemelen Veracruz taraflarında.
Houve possíveis avistamentos em Vera Cruz.
Binbaşı Veracruz! Tanıştırayım, Deniz Yarbay Axe.
Comandante Veracruz, deixe-me apresentar-lhe o comandante Axe.
Binbaşı Veracruz, Amerikan askerleriyle daha önce de beraber çalışmıştı.
O comandante Veracruz já trabalhou antes com soldados norte-americanos.
Plana göre Binbaşı Veracruz ile siz, bu olaya gerçekleşmeden önce engel olacaksınız.
O plano é que você e o comandante Veracruz... cheguem lá antes que isso aconteça.
Sonra da Espada Ardiente grubunun işgal ettiği dağlık bölgelere doğru yola çıktık.
conheci a unidade do Veracruz... e dirigimo-nos para as montanhas, em direcção ao território... que era ocupado pelo grupo Espada Ardiente.
18.00 CİVARLARI VERACRUZ'UN KAMP ALANI
18 : 00 HORAS ACAMPAMENTO DO VERACRUZ
Veracruz'un kamp alanı epey uzaktaydı. Lakin adamlar, epey sağlam silahlanmıştı.
O acampamento do Veracruz estava num lugar muito remoto... mas os seus homens estavam armados até aos dentes.
Veracruz. Dağın içine bir ton silah yüklemekle meşguldüler.
O Veracruz a retirar um monte de armas de um esconderijo na montanha.
Veracruz'un milis güçlerinden mi?
Da unidade paramilitar do Veracruz?
Veracruz, bildiklerimden haberdar olmamalıydı. O yüzden ben de onlara ufak bir kaçırılma hikayesi hazırladım ki kliniğe gitmek için gereken vakti kazanmış olayım.
O Veracruz não podia descobrir que eu sabia o que tramavam... por isso simulei um pequeno sequestro e fui em paço ligeiro até à clínica.
Eğer herkesi, bir grup teröristin bir kliniğe saldırıp oradaki herkesi katlettiğine inandırabilirse istediğini yapmak için tam yetki alacak demektir.
Fazem que pareça que os terroristas massacraram a clínica e me assassinaram... E o Veracruz terá carta branca para fazer tudo o que quiser aqui. Claro.
Yalnız şu Veracruz, senin peşinde. Seni burada bulması işimize gelmez.
Mas esse tal Veracruz anda à tua procura... e não queremos que te encontre aqui.
Kötü haber ; Veracruz, hamlesini beklenenden erken yaptı. Aslında bu gerçekten yolda bir tanıdıkla karşılaşınca haberdar oldum.
O problema era que o Veracruz ia agir mais cedo... algo que eu descobri quando encontrei um rosto conhecido.
Veracruz geliyor!
Veracruz está a vir para aqui.
Veracruz mu? Geldiğinden nasıl haberin var?
- Como sabes que está a vir para cá?
Veracruz, adamlarından birini, oradan kayboldun diye vurdu.
Veracruz matou um dos seus homens por o deixar fugir.
Veracruz'la adamları buraya geliyor.
Veracruz e os seus homens vêm para aqui.
Dur biraz! Hani Veracruz, bir süre daha harekete geçmez diyordun?
Disse que o Veracruz não viria agora.
Veracruz da aynı maksatla buraya gelmiyor mu zaten?
Isso não é o que o Veracruz vem fazer?
Hayır Veracruz, kliniği içindeki insanlarla beraber havaya uçurmayı istiyor.
Não, o Veracruz quer destruir a clínica com as pessoas cá dentro.
Veracruz ile adamlarının, herkesin gittiğini fark etmeyeceğini mi sanıyorsunuz?
- Amigos, não podem realmente acreditar... que o Veracruz e os seus rapazes não nos verão a todos a sairmos.
- Öyle yapacağına doğruca Veracruz'a teslim et de bari benzinden tasarruf etsin.
Para isso, entregamo-los ao Veracruz e poupamos gasolina.
Birisi de Veracruz'a, onları buradan atması için rüşvet vermiş.
Então alguém pagou ao Veracruz para os expulsar à força.
Onlar da karşılık vermiş ve biraz da şansla Veracruz da onları olduklarından daha ciddi bir düşman olarak görmüş.
Eles defendessem-se, tiveram sorte umas quantas vezes... E o Veracruz pensou que eram mais do que são.
Hayır, komutanıma ulaşmanın bir yolunu bulup Veracruz'a geri çekilme emri verilmesini sağlamalıyım.
Tenho que falar com o meu superior e dizer-lhe que pare o Veracruz.
Veracruz'un uydu telefonu var.
Veracruz, tem um telefone por satélite.
İyi de Veracruz'un yanına dönemezsin ki.
Não pode voltar para o Veracruz.
Kamp kurmalarından önce onlara ulaşsam iyi olur.
Quero ver o Veracruz antes que ele acampe.
Veracruz'u bulmak için gerisin geri döndüm.
Bem, fui ter com o Veracruz.
Onlara yaklaşınca kamyoneti ardımda bıraktım. Kaçırıldığım imajını üstüme oturtmak için toza toprağa bulandım. Sonra nöbetçilerle karşılaşana kadar yol boyunca tepindim.
Quando estava perto, abandonei a camioneta... pus um pouco de maquilhagem de sequestrado... e segui a pé até me encontrar com os sentinelas do Veracruz.
Veracruz'un adamlarını da boş yere oyalamalıydım ki yardım bize ulaşana kadar bir şeyler olmasın.
E devia entreter os homens do Veracruz até que chegasse a nossa ajuda.
- Siz nereye gidiyorsunuz? Veracruz. Orada akrabalarımız var.
Espere.
Çeyiz getirilip, Veracruz'da bekleyen İspanyol gemilerine yüklenecekti.
pelas montanhas do Pacífico até o Caribe e aí o colocaram em pequenos galeões espanhóis aqui em Veracruz.
Usul gereği Veracruz'un timiyle tanıştım.
Segui o procedimento habitual :
Veracruz nerede?
Onde está o Veracruz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]