Vermeli translate Portuguese
726 parallel translation
Yeğeninize gelince, alabileceği en iyi eğitimi almasını öneririm. Ve çalışmaya başladığında, kendisini sebatla işine vermeli.
No que diz respeito ao seu sobrinho, sugiro que consiga toda a instrução que puder e, quando trabalhar, aplique-se com assiduidade.
Bir an önce ahırı ateşe vermeli ve onu dışarı, kara, çıkartmalıyız.
Temos de deitar já fogo ao celeiro e fazê-lo sair para a neve.
Kendin için bir sergi yapıyorsun senin gibi bir kız, bir köle için bu insanlardan önce fiyat vermeli.
Estás a dar espectáculo, uma rapariga como tu, a regatear à frente desta gente.
Çok az bir sey. Benim düsüncem su : devlet bize parayi vermeli... çocuklar daha sonra bozuk para gönderip bu borcu öder.
A minha ideia é que o governo empresta o dinheiro e os miúdos devolvem ao mandar tostões e niqueis.
Vermeli!
Tem de dar!
Sence Elmer'ï 25.000 fite cïkarmadan ona tekrar nitrojen vermeli miydik?
Devíamos ter desnitrogenado o Elmer antes de submetê-lo a 25 mil pés?
Bizim hayatımız onun ölümüne anlam vermeli. Anlamıyor musun?
A nossa vida tem de dar significado à morte dele, não percebes isso?
Kayran içindeki orman perilerinin ilkbaharı fikrini vermeli.
- Não tens medo da polícia? - Dá ideia de Primavera.
Buradan gidene kadar biri emir vermeli.
Até sairmos daqui, alguém terá de dar ordens.
Tanık sadece gerçek yanıt vermeli.
A testemunha limitar-se-á a responder quanto aos factos.
- Salak, mantığa kulak vermeli.
- O idiota devia dar ouvidos à razão.
Starrett'ın işine son vermeli.
Temos de acabar com o Starrett.
- Bu yaptığının hesabını vermeli.
- Vamos tratar dele.
Kaptanın görevini yapıp yapamadığı kararını Donanma subayları vermeli.
Mas compete aos oficiais navais julgar o desempenho do capitão.
Kral Menelaus kendisi mi size talimat vermeli?
Tem de ser o próprio Rei a dar-vos a ordem?
Sence kilo vermeli miyim?
" Acredita que deveria me cansar?
Onun cezasını kim vermeli?
Quem é o malfeitor?
Skvortsov'un evine gitmesine izin vermeli miyiz?
Bem, devemos deixar o Skvortsov ir a casa?
- Geldiğinizi hanımefendiye haber vermeli miyim?
- Aviso a señora da vossa chegada?
İnsan tutkulardan, duygulardan uzak yaşayıp kendini bir sanat eserindeki uyuma vermeli.
O ideal era viver para além das paixões e dos sentimentos na harmonia que existe na obra de arte acabada.
Mahkeme çok daha ağır bir ceza vermeli.
O tribunal deveria dar um castigo mais drástico.
İnsanları eğitmeli ya da onlara ilham vermeli.
Que deve educar as pessoas ou inspirá-las.
Askeri mahkeme yönergesi açıkça şunu belirtiyor "Askeri mahkemede avukat... gerçeği ortaya çıkarmak için elinden geleni yapmalıdır, ve karşı tarafın her hamlesine ya gerçeklerle yanıt vermeli, yada onları çürütmelidir."
O manual para a corte marcial claramente diz, "o advogado do juiz " deve fazer seu máximo para apresentar toda a verdade "e para opôr cada tentativa para suprimir os factos ou os distorcer."
Bir an önce karar vermeli.
Ela devia decidir rapidamente. É um bom partido.
- Onu unutmamalı. Haber vermeli.
É preciso que não o esqueça.
Konsey festival esnasında yola çıkabilmeleri için izin vermeli.
O conselho deverá garantir licença de serviço durante os festivais.
Ama kararı, olgun insanlar vermeli.
Mas as decisões cabem aos velhos e sensatos.
Beyazlar bizim ellerimizde can vermeli.
Os brancos precisam ser mortos pelas nossas próprias mãos.
Adamlarımızı toplamamız gerek, biri onlara cesaret vermeli.
Os nossos homens precisam de alguém que lhes dê coragem.
Vermeli miyim?
Tenho?
Ve bu sebeple... Sezar kızını... Ermenistan kralına mı vermeli...
César tem que dar a filha em casamento... ao Rei da Arménia!
Evet, hakkını vermeli.
Sim, entendo.
Pis korkak sıçan. Ona bir ders vermeli.
Aquele rato, cobarde sujo, avisou-os.
Biri ona dersini vermeli.
Vou dar-lhe uma lição.
Yazlık evde veya Ascot araba parkında Sarı Rolls-Royces'da bir kaçamak yapmak ona muazzam bir eğlence vermeli
Encontros em casas de verão ou Rolls-Royces amarelos e em estacionamentos de Ascot, devem ter muito graça para ela.
Ben de sana bahşiş vermeli miyim?
E acha que vou Ihe dar gorjeta?
Birisi balıkların parasını vermeli.
Alguém vai precisar pagar pelos peixes.
Ama cömert olmalı ve ona iyilik yapmama izin vermeli.
Ele devia ser generoso e deixar-me fazer-lhe um favor.
Geçmesine izin vermeli!
Ele tem de o deixar passar!
Binaları boşaltıp, mühimmatı, yiyecekleri, herşeyi kızılderililere vermeli.
O forte, a comida, munição, tudo para os índios.
Sonuç olarak diğerleri adına cevap veremem. Her birey kendi adına cevap vermeli.
Eu, em última instância, nâo posso responder pelos outros conscientemente, porque cada qual responde por si mesmo.
Resimden göreceğin gibi Cumartesi akşamına dek birkaç kilo daha vermeli.
Como podes ver pela foto... ela ainda tem alguns quilinhos para eliminar antes de sábado à noite.
Tamam araba onun, ama onu El Dorado'da sürmeme izin vermeli.
O carro é dele, mas ele tem que me deixar conduzi-lo no El Dorado.
Basitçe kanalı ayarla, düğmeyi çevir, ve Enterprise cevap vermeli.
Simplesmente ajustei a frequência, ao levantar aqui. A Enterprise devia atender.
Ama diğerleri hükmü vermeli.
Mas os outros têm de julgar.
Ona sandalyeleri vermeli miyiz?
Damos-lhe as cadeiras?
- Ressamın kendisi buna karar vermeli...
Já viu bem? Ele acha que devia ser o artista a decidir...
Çar askerlerinin arasında gizlenmeye artık bir son vermeli ve Petersburg'a geri dönmelidir.
O czar tem de parar de se esconder e voltar para cá!
Girmesine izin vermeli miyim?
Mostra-lhe a casa.
Herkes annesine kulak vermeli.
Todos deveriam ouvir a sua mãe.
Kararını kendi vermeli.
Deve decidir por si mesma.