Vietnam translate Portuguese
2,082 parallel translation
Dinle, Philippe Vietnam'dan döndüğümde bende de aynı korkular vardı.
Ouve, Philippe eu estava com o memo receio, quando voltei do Vietname.
1965'de, çok az insan, Vietnam'daki sınırlı çatışmaların çok yönlü bir savaşa dönüşeceğine inanıyordu.
Em 1965, poucas pessoas acreditavam que, o ainda limitado conflito no Vietnã, se iria tornar em uma guerra de grande escala.
Düşmanın besleme hattını izlemek için Kuzey Vietnam'a sorti yapacağız, bu da demektir ki karşıya geçip Laos'a varacağız.
Estaremos fazendo ataques pelo Vietnã do Norte para destruirmos as linhas de abastecimento inimigas, o que significa que teremos que atravessar o Laos.
Kuzey Vietnam'a hoş geldiniz.
Bem-vindos ao Vietnã do Norte.
Size daha ne kadar söylemek zorunda kalacağım, şimdiye kadar defalarca söylediğim gibi, Vietnam'daki savaşa girmeyeceğimizi?
Quantas mais vezes, você acha, que eu terei que repetir, aquilo que tenho falado e falado e falado e falado de novo, que nunca iremos entrar em guerra no Vietnã, cara?
Ayrıca Vietnam'da da olabilirdin.
Além do mais, você acabaria no Vietnã.
1970'in başlarında. Tam herkesin gözü Vietnam'da yaptıklarımızdayken. Devlet ve ordu cesetleri yeniden canlandırmak için deneyler yapıyordu.
Nos anos setenta, enquanto as pessoas se preocupavam com o Vietnam, o governo e o exército faziam experiências para reviver pessoas.
Güney Vietnam'da, küçük kızın yolda koşuşunu napalmden yanmış, çıplak halde.
Quando a menina corria pela estrada no Vietname do Sul queimada por Napalm e nua.
Ben de Vietnam'daydım.
Eu estive lá.
Yanından geçip durduğumuz ve sürekli deneyelim dediğimiz Fransız-Vietnam restoranına gideriz.
Vamos àquele sítio Francês / Vietnamita que passamos sempre e dizemos que queremos tentar? - É melhor começarmos a andar. - Sim...
- Vietnam sesleri.
- Sons do Vietname.
Çocuk kent merkezine gitti. Vietnam'a değil.
Ele vai à baixa, não para o Vietname.
Bay Jenkins bir Vietnam gazisi.
E P.S. : O Sr. Jenkins é um veterano do Vietname.
Evet, o bir Vietnam gazisi, daha fazlasını da hak ediyor.
É um veterano. Merece. É apenas um sem-abrigo.
M26, Vietnam zamanından, gecikmeli.
M-26, da época do Vietname, com retardador.
Bu herifle Vietnam'da karşılaşmıştım.
Eu encontrei um cara uma vez, veterano do Vietnã.
Künyemi büküp Vietnam'a mı göndereceksin?
Atiçar-me os cães e mandar-me para o Vietname?
Kocam Daryl bunu Vietnam'dan getirdi.
O meu marido, o Daryl, trouxe-me isto do Vietname.
Vinnie, burası vietnam değil. Bu bovling.
Vinny, não estamos no Vietname.
Vietnam pisliğindeki, melez, yarı çinli tiplere benzer bir halin var.
Parece-se com um daqueles meio negros, meio chineses que vieram do Vietname e tal.
Vietnam'a bazılarının kişisel özgürlükleri kısıtlansın diye gitmedim.
Não servi duas vezes no Vietname para que um cidadão possa fazer ele mesmo de juiz, júri e executor.
Ben Vietnam'da bulundum ve orada öğrendiğim tek şey anı yaşaman gerektiği. Çünkü sonra ne olacağını bilemezsin.
Sabes, estive duas vezes no Vietname e uma coisa que lá aprendi foi que tens de viver para o momento, porque nunca sabes o que está à espera no próximo campo de arroz.
Vietnam'daki dostların teveccühü.
Uma cortesia dos meus amigos do Vietname.
Vietnam Savası belki bu yüzden o kadar uzun sürdü.
Talvez por isso é que a Guerra do Vietname durou tanto tempo.
Günaydın, Vietnam!
Bom dia, Vietname!
Vietnam zamanında işe alındı.
Ele foi trazido durante o Vietname.
- Bilmem, Vietnam ya da Sudan'ı düşünüyordum.
Não sei. Estava a pensar no Vietname ou no Sudão.
Kahrolası Vietnam ne olacak!
Foi o raio do Vietname!
Onun için, Vietnam'da katıldığı savaştı.
Para ele, foi a guerra que travou no Vietname.
Vietnam'dayken senin taşıdığının iki katını muson çamurlarında taşıdım. Düşman ateş açıyordu, yine de senden hızlıydım!
Em Nam, eu embrulhei duas vezes o que carregava, através do barro com os vietcongs a atirar no meu rabo e ainda assim fui mais rápido que tu.
- Babam, Vietnam savaşında hayalet uçakları ve Thudsları kullanırmış.
O meu pai pilotava Thuds e Phantoms no Vietname.
Vietnam'ın Halong Körfezi'ndeki kireçtaşı kuleler bunu hatırlatır.
As torres de calcário na baía de Ha Long, no Vietnam, são uma lembrança desta ligação com o mar.
Vietnam'dayken helikopter kafamın iki metre üstünde havada durur, ben de helikoptere atlardım.
No Vietnam, os helicópteros pairavam a 2,4 metros sobre a minha cabeça e eu saltava para dentro.
O bir Vietnam gazisi.
Ele é um veterano de guerra do Vietname.
Vietnam'da 2 defa görev yapmış.
Fez duas viagens ao Vietname.
Bak, ben Vietnam'a sizin gibi ibnelerin özgürlüğümü elimden almaları için gitmedim.
Tira-a aos fumadores. Não estive no Vietname para ter mariconços como tu a privar-me da liberdade.
Vietnam'a 1993 yılında sömürücü bir iş yeri açmak için gittin!
Estiveste no Vietname em 1993 para abrir uma oficina clandestina.
- Neredeyse bir Vietnam Komandosusun. Bu doğru mu?
- És praticamente um vietcongue.
İşte Bu Vietnam müziğini çalmanızı istiyorlar.
Eles querem que ponham esta música vietnamita.
Babam da ben çocukken Vietnam'da öldürülmüştü. O yüzden sizin gibi gazilere çok büyük saygım var.
O meu velho foi morto no Vietname quando eu era miúdo, por isso tenho o maior respeito pelos nossos militares.
Anlaşılan öğle yemeğinde spagetti servisi yapılmış ve o da Vietnam'da geçen günlerini hatırlar gibi olmuş.
Aparentemente serviram esparguete ao almoço, então ele teve uma espécie de lembrança do Vietname.
Vietnam'da öğrendiğimiz onca şeyin arasına- -
Entre as muitas coisas que aprendemos no Vietname...
Charlie, benimle kalacağını söylemişti. Sonra Vietnam'a gitti.
O Charlie disse que ficaria comigo, mas foi mobilizado para o Vietname.
- İlginç bir dövme. - Joe onu Vietnam'da yaptırdığını söylerdi.
É uma tatuagem interessante.
Onunla gurur duyabilirsin.
O Joe disse que a fez no Vietnam.
Vietnam zamanından kalma uçaklarla Kansas üzerinde uçup Çin malzemeleri atan uçaklardan bahsediyoruz. Ve bunu yapmak için Amerika Hava Kuvvetlerini kullanıyorlar.
Tivemos aviões do tempo do Vietname, a sobrevoar o espaço aéreo do Kansas, que, com a ajuda de equipamento americano, lançaram cá para baixo produtos da China.
Afrikalı Amerikalıların Vietnam savaşındaki konumlarını protesto etmesiyle gündeme gelmişti.
Nos anos 60, era um activista de direitos civis. Protestou contra o excesso de negros enviados para a Guerra do Vietname.
Vietnam'a gidip Noel'i mahvetmeden...
Não gosto de uvas.
Vietnam'ı nasıl unutabildiler?
Como puderam esquecer o Vietname?
Vietnam'a savaşa gitmiştim.
Eu estive no Vietname, sabes...
And those hippies would have worn themselves out dancing in the mud... but, no, she had to revitalize their dying movement... by going to North Vietnam and humanizing the enemy.
Eu gosto de ser carregado.