Vivant translate Portuguese
20 parallel translation
Pierre Revel, vakti bol bir beyefendi. Kaprisleriyle bir çok kadını mesleklerinde yükseltmiş veya mahvetmiş.
Pierre Revel, um bon-vivant cujos caprichos fizeram e destruíram a carreira de mais de uma mulher.
Rue de la Planchette. Bon Vivant.
Rua da Planchette, o "Bon Vivant".
Aucassin ve Nicolette'in gözlerine sahip Marianne İngiltere kralı 3.
Marianne tinha uns olhos belíssimos. Contou-lhes a história do "bon vivant" sobrinho de Guillermo de Orange.
Bon Vivant ta görev aldım.
Fazia muito de solteirão romântico.
Otçu zannetti beni herhalde.
Tomou-me por um bon vivant.
I961 Romanee St. Vivant varsa alayım.
Pode ser um Romanee St.
Yerinizde olsam viski alırdım.
Vivant de 1961, se tivermos. Eu se fosse a si, bebia um whiskey.
Ne de olsa, Nazi yönetiminin en keyifçi adamı.
Afinal de contas, ele era o Chefe bom vivant do Terceiro Reich.
Çünkü hayatı seviyor Sadece hayatı ıskalamış
Eu sou um "bon-vivant" Não perco o que é melhor
Neşeli biri. - Hayır.
É um "bon vivant", sabem.
Müteşebbis, Cambirdge mezunu, lüks yaşamaya düşkün.
Um investidor de risco, formado em Cambridge. Um "bon vivant".
Ben alkolik değilim, hayatın tadını çıkarıyorum.
Não sou alcoólico, apenas um "bon vivant".
La Femme Vivant dergisinde röportajı var.
Mas tem uma entrevista na "La Femme Vivant" do mês.
Bir tanesi sadist bir zalim diğeriyse pek latif bir hedonist.
Um deles, um ogre sádico e, o outro, um bon vivant encantador.
Bakın, Bay Ehrmantraut'un fıldır fıldır gözleri ve kıpır kıpır kişiliği sizi sakın kandırmasın.
Ouçam, não se deixem enganar pelos olhos irrequietos do Sr. Ehrmantraut e pela sua personalidade bem animada, de bon vivant.
Aslında kendisi benim kahramanlarımdan biridir. Matematikçi, bilim adamı, şair, maceraperest, hedonist.
Matemático, erudito, poeta, aventureiro, "bon vivant".
Milyarder, ehlikeyif, zampara, çapkın, arka arkaya 90 senedir falan Gotham'ın en gözde bekârı.
Milionário, bon vivant, sedutor, playboy... O solteirão mais desejado de Gotham há 90 anos seguidos.
Adam gibi adam derdik.
Diríamos que era um'bon vivant'.
Eskiden şimdiki gibi keyfine düşkün biri değildim.
Não era o Bon Vivant que sou agora.