Volkan translate Portuguese
542 parallel translation
Aklım almıyor, volkan olabilir mi?
Não consigo imaginar... Poderá ser um vulcão?
TÜRKÇESİ Cevat Çapan ALTYAZI HALİNE GETİREN Volkan Cengen
Legendas traduzidas por DeBosch
İzlanda'da bulunan sönmüş bir volkan. Buna göre, bilinmeyen bir bölgeye gidiyor olmalı.
É um vulcão extinto na Islândia, e de acordo com isto, deve levar-nos a uma região desconhecida, onde o homem nunca esteve.
Scartaris, volkanın yanındaki bir dağın zirvesi.
- É uma montanha perto do vulcão.
Ölü volkan, çok büyük bir patlamayla tekrar aktif hale geçti.
"A cápsula de um vulcão extinto rebentou numa tremenda explosão".
Bu yaralar, volkan patladığında, lavlardan dolayı mı oldu?
Sofreu essas feridas a quando da erupção do vulcão devido a lava?
Bakın, volkan patlamak üzere.
Sabem, aquele vulcão está à beira de uma erupção.
Volkanın önümüzdeki birkaç gün içinde patlayacağını söylediniz.
Disse que o vulcão entrará em erupção nos próximos dias.
Volkanın daha önceki bir patlamasında bu garip batık kentin... birçok kişiye mezar olduğunu görebiliyorduk.
Pudemos ver que a erupção de um vulcão... decretara a morte de todos os que agora se encontravam nesta cidadela submersa.
Ben bir volkanım. Ben bir devim.
Sou um vulcäo, um gigante!
- Bak o volkan patlayalı beri olmamıştı bu
- Desde Fiji que eu não via um incêndio assim.
Kimsenin bilmediği bir şeyi öğrenmek için, bir volkanın içine çıplak olarak girer.
Era capaz de ir a pé todo nu para dentro de um vulcão activo se pensasse que podia aprender algo que mais ninguém soubesse.
Hareketlerimden benim bir volkan gibi patladığım sonucuna vardınız, her tehlike sinyalinde fışkıran lavlar sadece hayal gücümün ürünü.
E sei, pelas minhas acções, que me devem achar um estouvado vulcânico, a deitar lava a sinais de perigo que são apenas fantasias da minha imaginação.
O volkanı tekrar geçemeyiz. Hayır, hayır.
- Não podemos voltar por ali.
Buzlarla kaplı yerdeki o volkan, Hekla Dağı.
Aquele vulcão na Islândia, o Monte Hekla.
İlk Hıristiyanlar, volkanın cehenneme giriş olduğuna inanırlardı.
Os cristãos antigos acreditavam que era a entrada do inferno.
- Sönmüş bir volkanın krateri!
- A cratera de um vulcão morto!
Bir volkan mı, Bayan Clayton?
Um vulcão, srta. Clayton?
Gezegenimiz tarhinideki, en büyük volkan olduğunu söyleyebilirim.
Diria que pode ser o maior vulcão na história do nosso planeta.
Ayrıca, o dönemde, Dünya'nın her yerinde birçok sel baskını ve volkan patlamaları olduğunu farz etti.
Imaginou também que houve grandes inundações, e erupções vulcânicas em toda a Terra ao mesmo tempo.
3500 yıl öncesine ait sel baskını ya da volkan aktivitelerine dair bir kanıt yok.
Não há provas geológicas para inundações e erupções vulcânicas, há 3500 anos atrás.
Kuraklık, sel, fırtına, savaşlar depremler, volkan patlamaları, salgınlar
Secas, inundações, tempestades, guerras, sismos, erupções vulcânicas, epidemias.
Mars üzerinde Arizona büyüklügünde bir volkan vardir, ve yüksekligi neredeyse Everest'in üç katidir.
Em Marte há um vulcão tão vasto como o Arizona e com quase 3 vezes a altura do Everest.
Burada dağ, volkan, nehir ve vadiler yok.
Aqui não há montanhas, vales, vulcões ou rios.
SAGAN : Voyager Dünya dışındaki ilk aktif volkanı keşfetti.
A Voyager acabava de descobrir o primeiro vulcão em erupção fora da Terra.
Yaklaşık 9 aktif, yüzlerce de sönük volkan keşfettik.
Há pelo menos nove vulcões intermitentes ativos, e centenas, talvez milhares de vulcões extintos.
Bana altı tane Volkan toplarından... arkadaşıma da golf için ne gerekiyorsa ver.
Quero uma dúzia dessas bolas... e dá ao meu amigo tudo o que precisar.
Volkanın fişini tak.
Liga o vulcão.
sanki dilinini volkan bacasının set girişinden içeri doru sokuyordu.
Era como se afundasse a sua língua na cavidade dura de uma cabeça de granito. "
Bu volkan krateri!
Mas, é a cratera dum vulcão!
Bir volkanın
Estamos sentados... sobre a boca de um vulcão!
Evet. Deniz canlıları varmış ve su altında bir volkan patlamış. Sıcak lavlar suya çarpınca, kayalar ve karalar oluşmuş.
Havia animais marinhos e debaixo da água, um vulcão explodiu e a lava quente atingiu a água e formou rochas que formaram terra.
Boğalardan sonra yaşlı El Popo'ya gideriz ve o müthiş volkanın sıcak kalbine bakarız.
Depois da tourada, iremos fazer uma visita ao velho Popo para ver do interior o coração ardente do vulcão.
Patlamaya hazır bir volkan gibi.
Como um vulcão à beira da erupção.
Lion-O volkanın kalbinin yakınında.
O Lion-O está perto do coração do vulcão.
Adeta bir volkan gibiydi. Müthiş bir tecrübeydi, tıpkı hayallerimdeki gibi.
Foi uma experiência totalmente exaltante, tal como sonhava que fosse.
Ki hepsi volkanın küllerinden oluşuyordu...
Todas elas feitas com a cinza do vulcão...
- Bir volkanın içinemi gidiyoruz.?
Estamos dentro de um vulcão?
- Volkan yakınlarda olmalı.
Devemos estar perto dos vulcões.
Umarım bir volkanın içine düşersin!
Sim, espero que caias num vulcão activo.
Benim küçük Mount St. Helens volkanım.
O meu pequeno Mount St. Helens.
Biliyor musun, 75 $ için seninkini götünü volkan gibi patlatana kadar emerim.
Por 75 $, eu chupo-te até o teu cu explodir como um vulcão.
Bir volkan kadar yakıcısın!
Violento como um vulcão!
Etna dağının volkanına inişimiz. ... yükselen bir sıcak hava tabakası tarafından yavaşlatılmış olmalı.
A nossa descida sobre o vulcão do Monte Etna devia ter sido amparada pelo ar quente em ascensão.
Başarılı olursak, daha fazla deprem, volkan olmayacak.
Eles vão lutar um contra o outro porque são homens?
Bir Volkan'lı için sinirleniyor, inanamıyorum.
É incrível que ela se irrite por causa de um vulcano.
Bırak volkan gibi olana kadar yansın.
Deixa arder até ficar como um vulcão.
kötü bir isim, bilirsin etna volkanı tarafından verilen ".
Uma praga terrível, sabe bem do que falo, o vulcão "Etna".
Kocanızın o volkanın içine düşmesine üzüldüm Hawaii'nin tadına varamadı.
Lamento que o seu marido tenha caído no vulcão e não desfrute do Havai.
Şu anda tam bir volkan gibi, değil mi? Neler oluyor Q?
Olhe, só posso imaginar como se sente.
Bu volkanın üzerinde yaşayamayız.
Não podemos viver sobre este vulcão.