Vücudumun translate Portuguese
407 parallel translation
Güya vücudumun doktoru olacaktınız!
Era o médico a quem meu corpo era tão sagrado!
Vücudumun zayıflığını ve ruhumun tamahkârlığını görsünler diye!
Eles que me vejam, na fraqueza da carne e na maldade do espírito!
Vücudumun üzerinde soğuk şeyleri sevmiyorum.
Não gosto de coisas frias a tocar-me na pele.
Vücudumun hiçbir yeri görünmemeli. Ne altı, ne üstü, ne içi.
Nada deve ficar à mostra, em baixo, em cima ou através.
Vücudumun bir parçasının açlıkla yanıp bittiğini farkettim.
Parte de minha enfermidade devia-se à fome.
Vücudumun küçüldüğünü hissettim. Eridiğini. Hiçbir şey olmaya başladığını hissettim.
Sentí meu corpo a diminuir, fundindo-se, convertendo-se em nada.
Vücudumun başka bir parçasıyla mı?
Com outra parte do meu corpo, claro.
Vücudumun parçaları mı?
Espero que não venha de outra parte do meu corpo.
Vücudumun her köşesinde büyük küçük morluklar var tepeden tırnağa.
Levei pancadas e fiquei com altos no corpo todo, de... de alto a baixo.
Ben olsam maymunlardan korunmak için zırh kuşanırdım. Dişlerinin vücudumun belli bölgelerine girmesindense.
Eu cá arranjava uma armadura para impedir que os macacos me ferrassem a dentuça nalguma parte da mina anatomia.
Roma'nın mağrur halkı ölü vücudumun Forum'da sürüklendiğini görmek için güneş altında saatlerce bekler mi?
Os orgulhosos cidadãos de Roma esperariam horas ao sol para ver o meu cadáver a ser arrastado pelo Fórum?
Vücudumun tüm sinirleri alev alevdi.
Cada nervo do meu corpo estava em chamas.
Siz gülebilirsiniz ama ben inanıyordum vücudumun her lifiyle düşen her yağmur tanesiyle bir çiçek yeşerir.
Podem rir, mas eu acreditava com cada fibra do meu corpo que com cada gota de água que cai uma flor nasce.
Vücudumun aşağı kısmını hissetmiyorum.
Não sinto a parte de baixo do corpo.
Bu vücudumun bir kısmının zaten öldüğü anlamına mı geliyor?
Quer isso dizer que já tenho parte do corpo morta?
Vücudumun bir kısmı hareket eder... kardeşim beni çağırırsa.
Move-me uma parte do corpo, se meu irmão me chama.
Bu benim gen kütüphanem olsa vücudumun düşünmeden yapabileceği her şey yazılı olurdu.
Se isto fosse a minha biblioteca genética, iria conter tudo o que o meu corpo sabe fazer, sem ter sido ensinado.
Bana, vücudumun güzel olduğunu söylemeni istiyorum.
Quero que me digas que o meu corpo é bonito.
Vücudumun ben ya da sen olmadan çalışıyor olduğunu görmek.
Ver o meu corpo funcionar sem nós.
Benim yüzümün yaşlı ve yorgun olduğunu düşünüyorsun, ben kuvvetten bahsederken, kendi vücudumun çökümüne engel olamıyorum.
Estás a pensar que a minha cara está velha e cansada, que falo de poder, mas sou incapaz de prevenir o declínio do meu próprio corpo.
Vücudumun her bir parçası bana yaratmaya çalıştığım bu inanılmaz gücün bir "DELİ" nin ellerine verildiğini söyleseydi!
Quando todo o meu ser me diz que as temerosas forças que ajudei a criar foram colocadas nas mãos de homens loucos!
Bir defasında, annem işteydi ve o zamanlar 13 yaşımdaydım odama girdi ve vücudumun gelişimine bakmak bahanesiyle, gömleğimi çıkarmamı söyledi.
Uma vez, quando a minha mãe estava a trabalhar eu tinha uns 13 anos, ele entrou no meu quarto e pediu-me para eu tirar a blusa, para ver se eu "tinha crescido"
Vücudumun benim asla göremeyeceğim yerlerini... görüyorsun.
Estás a ver partes do meu corpo... que eu nunca verei.
Evet, ben de vücudumun bir kaç yeri hakkında öyle düşünüyorum.
Sim, eu sinto o mesmo de várias partes do meu corpo.
Vücudumun içi hakkında bunu söyleyen biri daha önce hiç olmamıştı.
Nunca tinha ouvido ninguém dizer isso acerca do interior do meu corpo.
Vücudumun bir parçası olmaz.
Não seria parte do meu corpo.
İnmeden sonra, vücudumun yarısı felç oldu.
Depois do derrame, metade do meu corpo ficou paralisado.
Vücudumun yarısı tünelde, yarısı dışarıda.
Meio dentro, meio fora, num dos túneis deles.
Vücudumun uyum sağladığını sanıyordum.
Eu pensei que o meu sistema foi ajustando.
Duş aldım, vücudumun her yerini sabunla yıkadım.
Tomei duche e lavei-me todo com sabonete..
Dinle zavallı! Ben vücudumun her zerresiyle sevişirim. Tenimin her noktasıyla...
Quando faço amor, faço-o com cada centímetro de meu corpo,... com cada poro da minha pele.
Çünkü vücudumun herhangi bir parçasini istedigim zaman oynatabiliyorum.
Porque eu posso mover qualquer parte do corpo... de forma independente.
Saat dörtte birkaç tane yatistirici hap aldim. Etkisini satis toplantimdan sonra göstermeye basladi. Vücudumun karincalandigi evre.
Às 16 : 00 tomei barbitúricos que começavam a fazer efeito após a reunião de vendas.
Yalnızca bazen vücudumun, zihnimin isteklerine uymakta problemi oluyor.
Me diga conselheira, participou em alguma negociação diplomática?
Vücudumun yarısı bu kavanozların içinde.
Metade do meu corpo está aqui, nesta vitrina.
Sıvı gıdalar vücudumun her yerindeki plazmik dokularda depolanmıştır. Oh.
Há nutrientes líquidos armazenados em fibras plásmicas por todo o meu corpo.
Pekâlâ, şu anda üzerinde oturduğunuz bu battaniye gerçeği söylemek gerekirse, aslında vücudumun bir parçası.
Estão a ver o tapete em cima do qual estão sentados? ...... Para dizer a verdade, ele é feito de uma parte do meu próprio corpo.
Vücudumun kontrolünü kaybetmiş gibiyim.
Perdi o controle do meu corpo.
Vücudumun 18 yerindeki piercing var her biri iğneyle yapıldı.
Todas as que fiz, em dezoito partes do corpo, foram a agulha.
Vücudumun sol tarafında hiçbir şey hissetmiyorum.
Não sinto nada no lado esquerdo do corpo.
Ama o ben. Vücudumun her yerinde onlardan var.
Tenho muitos espalhados pelo corpo.
Bir keresinde ceketimi çıkarıp bir kızın omzuna koymuştum. O da bana kumaşın hala vücudumun ısısını taşıdığını söylemişti.
Uma vez ofereci meu paletó a uma garota... e me disse que ainda sentia no forro... o calor do meu corpo.
Ben çoğunlukla bir denklemim. Vücudumun otuz dakikası 300 dolar ediyor.
Sou como uma equação, trinta minutos do meu corpo custam trezentos dólares.
Gözlerini hissedebiliyorum, vücudumun üzerinde.
Posso sentir os teus olhos sobre o meu corpo
Gözlerini hissedebiliyorum, vücudumun üzerinde.
Posso sentir os teus olhos sobre o meu corpo...
Yani... benim vücudumun toprağa mı ihtiyacı var.
Isso não significará que a meu corpo falta terra?
Şu anda gördüğünüz, benim vücudumun projeksiyonu, böylece iletişim kurabiliyoruz.
O que você está vendo é uma projecção de meu corpo, de forma que possamos nos comunicar.
Vücudumun geri kalanı ise hâlâ çok kıllı, o yüzden hiç sahile gidemedim.
O resto do meu corpo ainda é bastante cabeludo, por isso nunca vou à praia.
Ama etten ve kemiktensin. Vücudumun her nefesini içine çekmelisin
Mas és carne E deliciar-te-ás no meu corpo
Hayır. Vücudumun her yanında dolaşıyor.
O nosso irmão tem uma coluna de cobardia ao longo das costas!
Bunun yanında, genç güzel vücudumun dışında verebileceğim daha şeyler var.
Além disso, tenho muito mais para dar do que o meu bom e jovem corpo. Tenho cabeça. É pena.