Yakışmış translate Portuguese
819 parallel translation
- Rahiplik yakışmış.
- Dás um padre muito bem-parecido.
- Gladys çok yakışmış.
- E muito bonita, Gladys.
Yine de size çok yakışmış.
- elas também ficam bem em você.
Tabii evet, sana yakışmış! Elbise değil, taksimetre!
Não é o meu fato, é o que me deve do táxi!
Bana yakışmış. 22,50.
Fica-me bem! 22,5 dólares!
- Yakışmış sana! - Balık eti mi?
Fica-te bem assim.
Bu renk sana bütün renklerden daha çok yakışmış.
Ficas mais adorável nesta cor do que noutra qualquer.
Sana yakışmış.
Serve-lhe.
- Bu renk sana çok yakışmış.
- Essa cor te realça.
Zırhın çok yakışmış.
A sua armadura transforma-o.
Ceketin çok yakışmış.
Tens um casaco muito bonito.
Entel bir hava veriyor. Size de yakışmış.
Torna-o mais distinto, mais intelectual.
- Sana çok yakışmış evlat. - Gerçekten mi?
- Não, desta vez, arranjei emprego.
- Evet. Sana yakışmış.
Fica-lhe bem.
- Aslında tüyler yakışmış.
Ficas bem de penas.
Sariniz size çok yakışmış.
Esse sari que tem vestido é muito bonito.
Vay be, bu yeni üniforma sana çok yakışmış.
Sem dúvida que ficas muito elegante nesse novo uniforme.
Bu renk gözlerine çok yakışmış.
Essa cor combina maravilhosamente com os seus olhos.
Gözlükler yakışmış.
- Esses óculos ficam-te ótimos.
Saçların sana çok yakışmış.
Tem um lindo cabelo.
Griler sana yakışmış Eric.
Ficas bem de cinzento, Eric.
Yakışmış.
Esse está bom.
Sana çok yakışmış, ne yalan söyleyeyim.
Te caiu maravilhosamente bem.
80'lerdeki kaykaycılar gibi giyinmiş. Yakışmış da ama tabutuna da yakışır mı bilemem.
Veste umas roupas dos anos 80 que particularmente, não gosto.
yakışmış.. .. pantolonlar ve çizmeler.. .. omuzluklar..
Bem, com as calças adequadas, botas ombros, um polimento com cuspo aqui e ali.
O tüfek sana yakışmış.
Ficas bem com essa arma.
Alnınızdaki bukle çok yakışmış.
Fica-lhe bem esse cacho de cabelo sobre a testa.
Biraz kilo almışsın o kadar, ama sana yakışmış.
- Não? Ganhaste um pouco de peso, mas... no bom sentido.
- Sana çok yakışmış.
Fica-te bem.
Kılıçlar yakışmış, Kılavuz.
A espada fica-te bem, Piloto.
Ama sana yakışmış.
Em si, até fica bem.
Yeni elbiseniz size yakışmış.
Você ficou bem com estas novas roupas.
Pembe yelek çok yakışmış.
A menina não está feliz. Isso nota-se.
Siyahlar yakışmış.
Fica-te bem o preto.
- Florida'da bir terzi buldum. - Evet, yakışmış.
- Arranjei um alfaiate, na Flórida.
Bu renk sana yakışmış.
Essa cor fica-te bem.
Pek de yakışmış.
Muito atraente, até.
Davranışın koltuğuna yakışmıyor.
Para um juiz de paz, a sua atitude foi incrível.
Böyle ifadeler yakışmıyor dudaklarına, öpmek için yaratılmış onlar, hor görmek için değil.
Não demonstre tal desprezo nos lábios, pois que foram feitos para beijar, senhora, e não para o desdém.
Davranışın bir Hıristiyan'a yakışmıyor.
Queequeg, esse comportamento não é cristão.
Yakışmış mı?
A roupa é minha. Estou impressionada.
Yakışmış mı? - Hayır.
Fica-me bem?
Savaş sırasında yakışıkIı bir boya badana ustası çok güzeI bir sarışınIa tanışmış.
Durante a guerra, um pintor de prédios... um homem encantador... conheceu uma loura. Deslumbrante.
Neyse, sana çok yakışmış.
De qualquer maneira, favorece-a.
Ve ikincisi buranın batısında eskiden bu insanların bir kısmının yaşadığı ıssız Montagnard köyünün yakınında.
A segunda está a oeste daqui perto do povoado de Montagnard, onde algumas dessas pessoas viviam.
Binbaşı, davranışınız bir Wehrmacht subayına hiç yakışmıyor.
Major, a sua conduta não é digna de um oficial da Wehrmacht.
Smokin Fred Astaire'e yakışıyor, bana yakışmıyor.
Fred Astaire fica muito bem de casaca, eu não.
Bu da sana yakışmış.
Pensei que ias pôr o vestido amarelo, mas esse está bem.
- Yakışıklı kısmını bilmiyorum.
Bem, tem uma "boa aparência".
Ve yeni bir nükleer kış yaratmak için bunlardan küçücük bir kısmının patlaması yeterli öngörülen iklim felaketi... şehirlerin ve petrol rafinerilerinin yakılması nedeniyle atmosfere yükselen duman ve toz sonucunda olacak...
E isso só requer a detonação de apenas uma minúscula fração delas, para se produzir o Inverno nuclear, a prognosticada catástrofe climática global, que resultaria dos fumos e poeiras dissipados na atmosfera, pelos incêndios de cidades e instalações petrolíferas.
Ne yakışmış değil mi?
Ele não está giro?