Yanağı translate Portuguese
798 parallel translation
"Hatırla - Eğer o bir yanağına vurursa, sen ötekini de çevir."
"Lembre-se, se receber um estalo, ofereça a outra face."
Dün gece, yanağında bir gamze gördüm, önceden hiç görmemiştim.
Ontem à noite uma covinha apareceu no seu queixo. Nunca a tinha visto lá.
İri, güçlü, sarışın,... mavi gözlü ve sağ yanağında bir yara izi.
Grande, forte, cabelo amarelo, olhos azuis e uma cicatriz na face direita?
İri, güçlü,... sarışın, mavi gözlü,... sağ yanağında yara izi.
Grande forte, cabelos loiros, olhos azuis e uma cicatriz na face direita.
Ama sadece senin ve benim Yanağımız birleşiyorsa
Mas só quando essas faces São a tua e a minha
Yanağımız birleşiyorsa
São a tua e a minha
Yanağımı bir yıl yıkamam artık.
Agora eu não vou lavar a minha buchecha por um ano.
Öbür yanağını çevirmeye inanmıyorum.
Não acredito nisso de dar a outra face.
Sana iyi geceler dileyen melek sesidir yanağından öper fısıldar, "İyi uykular" diye. ... fısıldar, "İyi uykular" diye.
Ela é a voz de anjo que nos dá as boas-noites, que nos beija a face, e nos deseja um bom sono.
Sağ yanağını dipçiğe yasla.
Encosta a maçã do rosto.
Diğer yanağınızı çevirmeyi unutmayın
Não se esqueçam de oferecer A outra face
Şunu yanağına koy.
Põe isto na cara.
Yanağı dolduran bir çizgi. Dudak ifadeyle bükülmüş.
Uma ruga até à bochecha, um lábio que se franze com a expressão...
Diğer yanağının da kesilmesini istemiyor. Hakkı var, öyle değil mi?
Não se pode culpá-la por não querer ter a outra face cortada.
Biliyorum, fakat yanağı kötü kesilmiş.
Eu sei, mas a cara dele tem um golpe ruim.
Tom'un yanağı fena kesilmiş.
O rosto do Tom tem um golpe ruim.
Diğer yanağı çevirmeyi.
Para dar o outro lado.
Yanağın yaralanmış.
O teu rosto! Está ferido.
Kendimde olmadığım için belki yanağıma bir şaplak atmıştır.
Talvez me tenha dado uma bofetada porque eu estava histérica.
Bir keresinde, daha önce hiç görmediğim bir adam beni buzdan kaldırırken yanağımdan öpmüştü.
Um homem que eu nunca tinha visto... beijou meu rosto enquanto me levantava do gelo. Eu estava chorando.
Petey yanağından çenesine kadar bir iz olduğunu söylüyor.
O Petey diz que a chicotada foi funda, até ao osso.
Yanımda iki adam olacak, birinin de yanağı yaralı olacak.
Mas na companhia de dois homens, um deles com um corte na face.
-... O ise onlara diğer yanağını uzattı.
- E Ele ofereceu a outra face.
- Öteki yanağın hatırı kalmasın.
- Eu insisto em dar a outra face.
Aynı yüzüğü takıyorsun ve sol yanağında aynı küçük ben var diye olabilir mi?
Que tem o mesmo anel e o mesmo sinalzinho do lado esquerdo do rosto?
Yanağı yaralanmış.
Tem nódoas negras no rosto.
Doktor, yanağındaki yaralanmalar için ne diyorsunuz?
Conte-me sobre a nódoa negra no rosto.
Paltomu aldım, nişanlımı yanağından öptüm,.. ... son bir kez ve koşmaya başladım.
Peguei no casaco, beijei o meu noivo na face, a última vez que nos beijámos, e deitei a correr.
Yetersiz sindirimin, kızarıklıkların... adetlerin, soğuk ısırıklı yanağın.
Sua má digestão. Suas feridas. Suas menstruações.
Ben dudaklarını ararken sen bana yanağını uzatıyorsun ayrıca bir ayı geçkindir beni odana almıyorsun.
Procuro sua boca e você me dá a bochecha. Faz um mês que não entro em seu quarto.
Sağ yanağınıza bir tokat atana öbür yanağınızı da çevirin.
Não resistais ao mal. Se ferirem a face direita, oferece-lhe também a outra.
Yanağına çamur sür, yoksa bir domuz gibi şişeceksin.
Põe qualquer coisa fria, senão ficas como um porco cevado.
Diyor ki "Bir adam yanağına vurulduğunda, diğerini de dönmeli." Yapar mısın?
Ele disse "Quando te baterem, dá a outra face".
Yanağımdaki ben, Dişlerimin arasının... ayrık olaması.
Tenho na face o sinal, o espaço entre os dentes.
Evet, iki kez. Kıçını vurdum, iki yanağı da.
Duas vezes, no traseiro.
Eğer patırtı çıkarmam, bir de üstüne kıllı yanağını öpmem gerekirse, bunu hayatta yapmam. Öptüğünüz şey size bağlıdır küçük prens.
Recuso-me a fazer barulho e beijar uma face barbada.
asılmış gecenin yanağına sanki bir Habeş'in kulağındaki değerli mücevher gibi.
Parece pendurada na face da noite, qual rica jóia na orelha de um etíope.
Bak, nasıl da dayamış yanağını eline!
Vede como ela encosta o rosto à mão!
Ah, eline taktığı eldiven olsaydım da. yanağına dokunsaydım.
Oxalá fosse uma luva naquela mão para tocar aquele rosto!
Siyah kremalı çikolata kaplı ağzınıza attığınızda minik oklar çıkıyor iki yanağınızı deliyor.
Coberto no mais negro chocolate cremoso, quando se pöe na boca, saltam uns parafusos e furam logo ambas as bochechas.
Orta boylu, yanağında kara bir leke var.
Tem uma marca negra sobre a face.
Hepiniz, diğer yanağınızı da uzatmayı denemelisiniz.
Às vezes, bem podiam dar a outra face.
Sonsuza dek diğer yanağını dönemezsin.
Não podem dar sempre a outra face.
Sen de öbür yanağımı uzatacağım biri değilsin.
E você não é das que dá a outra face.
Yanağını her zamankinden fazla gösteriyor gibisin?
Está mais ousada do que é costume, não está?
Bana kimse, Apaçiye diğer yanağımı da tutmamı söylemiyor efendim.
A mim ninguém me diz para dar a outra face aos apaches, senhor.
Elimi yavaşça yanağına koydum ve o an gerçekten çok yakındık.
Então, levantei a mão e toquei-lhe a face. Pela primeira vez na minha vida senti-me completamente unida a ela.
onun teni üzerine sürdü. Daha sonra Bay Smith gittiğinde, Bat Lang tahlil etmek için onun yanağından kalıntıları aldı.
O Sr. Smith esfregou a fórmula na pele dela e, quando o Sr. Smith saiu, o Sr. Lang tentou tirar raspas da bochecha dela para análise.
Bu yanağın narinliği için... -... hayatımı verirdim. - Ne güzel!
Com minha vida eu pagaria a ternura desta face... porque não há quantia que a pague.
Şairin yazdığı gibi : Mersin ağcının iki dalı genç bir adamın yanağında.
" A penugem da primeira barba escreveu... como um poeta pode escrever duas linhas com a murta... nas faces de um rapaz.
Yanağının üst kısmı.
O queixo.