Yaptığım bu translate Portuguese
6,000 parallel translation
Dinle, benim yaptığım bu.
É isto que eu faço.
Yaptığım bu iğrenç şeyleri öğrense sence beni sevmeye devam eder miydi?
Acha que alguma vez ela me poderia amar, se soubesse das abominações que eu tinha cometido?
Bu şartlarda azizim, Gordon için yaptığım bu olağanüstü sırt desteğini takmak zorundasın.
Então, por enquanto, meu amigo, terá de usar este maravilhoso suporte de costas que criei para o Gordon.
Bu yaptığımız şey size uygun geliyor mu?
Está de acordo com isto? O que está a fazer?
Size esrarengiz bir Şükran Günü kutlaması yapalım diyecektim ama bu yaptığınız çok aşağılıkça.
Ia propor fumarmos o cachimbo da paz pela Ação de Graças, mas... - Isto é jogar sujo.
Anne, Psikoloji 101 dersine 6 kez alltan bıraktım, bu yüzden ne yaptığını çok iyi biliyorum.
Eu apenas não quero saber. Mãe, eu desisti de Psicologia 101 seis vezes, por isso sei exatamente o que é que estás a fazer.
Bu, bariz şekilde, diğer yaptığımızdan daha çok ortalığı yakıp yıkacak, ama onun daha sonra üstünden geçeceğiz. "F" -
Este acabará um pouco diferente do que aquele que nós estamos a fazer agora, mas chegaremos aí mais tarde.
Bu yolla yaptığım ziyaretler, ziyaretçi... defterine işlenmiyor ve gizli kalıyor.
Assim, não foi preciso entrar como visitante, e podemos deixar esta reunião fora dos registos.
Yaptığım her şey bu amaca hizmet eder.
Tudo o que faço é com esse propósito.
DC müzik çevrelerinin bu ortak özelliği şu anda yaptığım şeyin oluşmasını sağladı.
o amor, que... existe aqui na cena musical em Washington... foi transportado para o que... faço hoje.
Yaptığımız bu işte, -... hastalıkta ve sağlıkta.
É aquilo que se faz, na saúde e na doença.
- Benim yaptığım şey bu.
- É aquilo que eu faço.
- Kahve kutusuna saklanmıştı, adamımızın yaptığı da bu muydu?
Numa lata de café. O nosso homem percebeu?
Bizim burada yaptığımız şey de bu. Yıllardır bloğuna gönderdiği tüm matematiği ayıklayıp bir imza ya da onu tanımlayabileceğimiz bir şey arıyoruz.
É isso que fazemos, ao procurar no da matemática postada no blog, uma assinatura ou alguma coisa para o identificar.
Evet, bu maçta koçluk yaptığım için çok dikkat çekiyorum.
Sabem, eu recebo muita atenção ao treinar um jogo como este.
Bu arada, Panorama için yaptığım BBC piyesini gördün mü?
Já agora, viu o artigo da BBC que fiz para o Panorama?
- Moral desteği vermek. Toby, bir kaç hafta önce hastanede göğsümdeki şarapnel çıkartılıyordu ve o halimle bile senin yaptığından daha çok katkım olmuştu bu projeye.
Toby, há poucos dias estive no hospital a retirar estilhaços de dentro de mim, e ainda assim trabalhei mais do que tu neste projecto.
Ben Franklin hakkında yaptığımız konuşmadan biliyorum, zeki çocuksun bu yüzden sana anlayacağından emin olduğum bir açıklama yapacağım.
Sei pela nossa conversa sobre o Ben Franklin que és sagaz, por isso vou explicar-te uma coisa que sei que vais entender.
Her yaptığım şey muazzam. Bu bir lanet.
Tudo o que faço é espetacular.
Suratıma karşı hata yaptığımı söyledin bu hiç mi hiç yağcı birinin yapmayacağı bir şeydi.
Disse-me na cara que cometi um erro e os lambe-botas não fazem isso.
Herkes korkar fakat bunu senin yaptığın gibi itiraf etmek seni daha çok cesaretli yapar ve bu olumlu bir adım.
Todos tem medo, mas admiti-lo como tu fazes... torna-te mais bravo do que a maioria e isso é um avanço.
Bu ailenin yıllarca yaptığı muhteşem işleri düşün, çalıştırdığımız o kadar kişiyi, yarattığımız olanakları, ve hepsini hatırlamamı sen sağladın. Tekrar aynısını yapabiliriz.
Pensa nas grandes coisas que esta família fez durante os anos, todas as pessoas que empregámos, as oportunidades que criámos, e fez-me perceber... que podemos ser assim outra vez.
Hayır, bu yaptığım bir kadının bir kadına moda önerisi yapması ve hafif bir alkol alma konusunda tavsiyesiydi.
Não, isso é só uma mulher a dar a outra mulher dicas de moda e conselhos de como beber socialmente.
Bu ziyareti neden yaptığımızı anladınız mı?
Compreende por que sou forçado a visitá-lo assim.
Ancak yüzüme gülümsüyorken kemiksiz dişetlerinden mememi çekip alır da parçalayıp dağıtırdım beynini. Yemin etmiş olsaydım şayet bu iş için senin yaptığın gibi.
Mesmo quando o bebé sorria para mim, teria arrancado o meu mamilo da boca dele e esmagado o seu cérebro se o tivesse jurado, como tu juraste para fazer isto.
Senin mültecilere İngilizce öğretmen gerekiyordu ama bu adamla yaptığım konuşmaya bakılırsa bunu pek de yapamıyormuşsun, öyle değil mi?
Devias estar a ensinar inglês a refugiados. Tendo em conta a minha conversa com ele, não está a resultar, pois não?
Hep yaptığım şey bu.
Farto-me de fazer isto!
Herkes bu patikaya çıktıktan bir hafta sonra birçok kişinin yaptığı gibi cayacağımızı düşünüyor.
Tu sabes, toda a gente pensa que nós estamos indo fazer aquela caminhada E sair fora depois de uma semana, como a maioria fazem
Bu araba için yaptığım pazarlığa inanamayacaksın.
Não vais acreditar no negócio que eu fiz
Bu kıza da Nina'ya yaptığının aynısını mı yapacaksın?
Vais fazer a mesma coisa com esta gaja que fizeste com a Nina?
Farklı kullanım ve kalite seviyeleri var ancak bu Abrasax Hanedanı'nın yaptığı en saf ve en değerli çözüm.
Há vários níveis de utilidade e de qualidade mas esta é a solução mais pura e mais valiosa feita pela Casa de Abrasax.
Bu filmi nasıl kurtaracağımı çözmeye çalışırken olmaz. Bu film şimdiye dek yaptığım en önemli yatırım.
Não enquanto tento descobrir como salvar este filme, que é o investimento mais importante que jamais fiz.
Oraya çık ve her zaman yaptığımızı yap. Bu işi bitirmen lazım.
Vai lá para dentro e faz o que fazemos, tens de acabar com isso.
Bu yaptığımızın kimsenin hoşuna gitmesini istemiyorum!
Eu não quero que ninguém goste disto!
Yaptığım şeyin bu olduğunu hiç fark etmedim... Yapana dek.
Nunca percebo que é isso que estou a fazer... até o fazer.
Mühendisliğe saygım sonsuz ama burda yaptığımız şey bu değil.
Valorizo o conceito de engenharia, mas não vamos fazê-lo.
Bu bizim yaptığımız bir şey.
Fazemos sempre isto.
Bu bizim tek yaptığımız şey, kardeşim.
É a única forma de ir, mano.
Bu şimdiye kadar yaptığım en iyi şey. daha önceki yaptıklarıma kıyasla.
Isto é uma coisa muito melhor do que qualquer ação que já fiz.
Bu gibi kitlesel yıkımlar bize burada yaptığımız araştırmaların ne denli önemli olduğunu gösteriyor.
São destruições em massa como estas que mostram a importância da pesquisa que fazemos aqui.
Bu yaptığımız budalalık dedim.
Eu disse que isto era uma estupidez.
Bu yaptığım şey her neyse eğlenceliydi.
Foi divertido. Seja o que for que isto foi.
Bu yardım kurumlarının yaptığı yolsuzluk hakkında daha saldırgan bir hikâyeydi.
Uma história mais agressiva sobre a corrupção no interior destas agências de ajudar.
Tek yaptığım bu.
É tudo o que faço.
Yaptığımız şey bu.
É o que fazemos.
- Yaptığım şey bu zaten.
- É a minha função.
Bu kasette ne yaptığımı anlamamız gerekiyor, değil mi?
Precisamos de descobrir o que faço neste vídeo, certo? Então...
- Sadece bana güvenin. Cidden, yaptığımız şey bu mu?
A sério, é isso que vamos fazer?
Yaptığımız şey tam da bu!
É isso que estamos a fazer!
Evin sadece ön yüzünün küçük bir kısmını gördüğümüzün farkındayım... ama küçükler de büyükler de Noel Baba'nın sihir yaptığı günde olduğumuzu biliyor... bu yüzden bu evin gerçek bir eve dönüşmesini sağlayabiliriz.
Admito que o vêem agora é apenas uma pequena parte da frente... mas para todos os adultos e crianças é esta a magia do Pai Natal... por isso acho que a podemos tornar numa casa verdadeira.
Bu yaptığımız işe yaramıyor.
Não está a funcionar.