Yarayacak translate Portuguese
3,018 parallel translation
- İşe yarayacak.
- Pronto, já está.
Belki orada işimize yarayacak bir şeyler bulabiliriz.
Talvez podemos encontrar algo para usar ali.
Alex de Çince öğreniyor. Bizi tamamen satın aldıklarında çok işimize yarayacak.
A Alex está a aprender Chinês, por isso, será útil quando pararem de nos comprar.
Dearing hakkında işimize yarayacak şeyler söyleyebilir.
Talvez ele se lembre de alguma coisa sobre o Dearing que possa ajudar-nos.
- İşimize yarayacak bir şey var mı?
- Alguma coisa relevante?
- İşimize yarayacak kısmı Lucy'nin, Dearing'in güveneceği ve güvenmeyeceği kişileri bilmesi.
- A relevância é que a Lucy conhece as pessoas em que o Dearing pode confiar ou desconfiar.
Bulduğun şey bu davadan kurtulmama yarayacak mı?
Tens alguma coisa para me contar sobre este caso?
Acemi polis bile birisini avukatı olmadan tutmanın hak ihlali olduğunu bilir, yani bu altın rozetini kaybetmenin bir yolu, ve biliyor musun, sanırım işe yarayacak.
Qualquer um sabe que interrogar um suspeito sem a presença de um advogado é uma violação de seus direitos, então, se você está querendo perder seu distintivo dourado acho que vai conseguir.
Bana işe yarayacak bir şeyler bulun, olur mu, lütfen?
Tragam-me algo que o faça, por favor?
Onun işine yarayacak mısın kim bilir.
Quem sabe que uso ele vai ter para vocês.
İşe yarayacak.
Vai correr bem.
- İşe yarayacak mı Ganthet?
Será que vai funcionar, Ganthet? Não sei, Sayd.
Elinizde işimize yarayacak şeyler mi var?
Tem alguma coisa para nós?
Ne işe yarayacak anlamıyorum.
Não percebo bem o objectivo...
Kayıp ceset sadece Ali'nin katilinin işine yarayacak bir şey.
A única pessoa que beneficia com um corpo desaparecido é o assassino da Ali.
Şirket hakkında bulduğumuz belgeler profilimizin ve aramanızın işine yarayacak, çünkü Malcolm Ford'un şu anki yerini gösterebilir.
A documentação que encontramos sobre a "Companhia" informa do nosso perfil e irá informar a forma de busca, porque isso pode indicar onde Malcolm Ford está agora.
Bu davaya yarayacak mı, Bay Abernathy?
Isso está a ajudar no caso, Sr. Abernathy?
Sence işe yarayacak mı?
Achas que vai resultar?
Hey! Oradaki bezler işime yarayacak ve biriniz beni oyalıyorsunuz.
Preciso mesmo aqui de uma fralda e sei que uma de vocês tem.
O evraklar Clay'in bir hain ve katil olduğunu kanıtlamaya yarayacak.
Isso vai provar que o Clay é um traidor e um assassino.
Kardeşimin işimize yarayacak özel bir gücü varsa ötmeye başlasanız iyi olur.
Por isso, se a minha irmã tem poderes secretos que nos ajudem, é melhor vocês dizerem.
Pek işe yarayacak gibi...
Não acho que consiga...
Emin değilim ama her zaman işe yarayacak...
Não tenho bem a certeza, mas têm sempre uma fora de...
Oklahoma Temyiz Mahkemesi üzerinde pek işe yarayacak bir yöntem değil doğrusu.
Não é uma boa estratégia para tentar isso, com o Departamento de Penitenciárias de Oklahoma.
Jake'i oradan çıkarmama yarayacak kanıtlarım vardı ama artık yok.
Perdi as provas para tirar o Jack daquele lugar.
İşimize yarayacak bir mektup ya da bilgi var mı?
Alguma correspondência ou informação que nos possa ajudar?
Sonra düşünürsünüz, " Bu ne işe yarayacak ki?
E depois pensas : " Que bem vai resultar disto?
Antony, senin yaptıkların kime yarayacak belli değil.
Antonio, a postura dos seus golpes são desconhecidas...
Ama Claudia, kara kasada aynanın nasıl çıktığını çözmemize yarayacak bir şey bulmuş.
Claudia, porém, encontrou alguma coisa na Câmara Escura, que talvez nos diga como o espelho saiu.
Yarayacak.
Vai resultar.
Hayır işi mi kuruyoruz? Ne işe yarayacak bu?
Vamos abrir uma fundação?
Koşarak gelip senin ve Cathy'nin gülüşüne baktım ve düşündüm ki, "Bu test işe yarayacak."
Eu fui a correr, olhei para a foto, olhei para o teu sorriso, olhei para o da Cathy e pensei : "Isto vai resultar." Isto é a mesma família.
Bu şey onun üzerinde işe yarayacak mı?
Tens a certeza de que isto vai funcionar, mesmo num espectro?
Cüzdanında işimize yarayacak bir şey olabilir.
Talvez haja algo aqui que possamos usar.
Eylül'ün beynine yerleştirdiği karışık bilgiyi okuyup anlamlandırmana yarayacak.
Era para juntar e dar sentido ao plano baralhado que o September meteu na tua mente.
- Bu işe yarayacak mı?
Tens a certeza que vai dar certo?
- İşlerine yarayacak bir şey getirme.
- Não lhes digas nada.
İşe yarayacak bir şey bırakmış mı diye içeriye baksana.
Dá uma vista de olhos pelo interior, vê se deixou algo interessante.
Yarayacak.
Vai dar.
- İşe yarar umarım. - Yarayacak.
- Quero que isto dê certo.
E.E.G. tek başına işe yaramadı ama bu alet yarayacak.
Um EEG simples não o ia detectar, mas isto vai.
İşe yarayacak hiçbir şey yok.
Não, nada de útil.
- Tabii işe yarayacak.
Claro que sim.
Bu plân işe yarayacak sanırım.
Acho que este plano vai funcionar.
En azından benim işime yarayacak bir şey yok.
Pelo menos, nada que eu possa usar.
İşe yarayacak.
Vai resultar.
Ne işe yarayacak bu?
De quê?
Bu ikimizin de işine yarayacak bir fırsat.
Vejo que já conheceu o meu outro convidado.
Sence işe yarayacak mı?
- Acha que funcionará?
Ne işe yarayacak?
O que funcionará?
Benimle tartışmayacak mısın? - İşe yarayacak mı?
Não vais discutir comigo?