Yelkenli translate Portuguese
261 parallel translation
Yelkenli onları bulduğunda, sadece içlerinden biri hayattaymış.
Quando o barco os encontrou, só havia um vivo.
- Pruva, görünürde yelkenli var mı?
- Algum barco à vista, aí na gávea?
- Mizana! - Yelkenli yok, efendim.
- E aí em cima?
Polo oynar. Yelkenli gemi tasarımı yapar.
Joga pólo, desenha veleiros.
Şey, geminin dibini incelemek için dalan dalgıç başka bir teknenin gövdesine rastlamış küçük bir yelkenli.
O mergulhador que foi olhar no fundo do barco, deparou-se com o casco de outro... um pequeno veleiro.
Biiyorsundur, bu üçgen yelkenli son savaş gemisi.
Sabias que é o último navio de guerra com vela latina?
Acaba oraya açılmak için yelkenli bir sal yapamazmıydım?
Poderia construir uma canoa para ir até ali?
Yaptığım küçük yelkenli salı, akıntı denize doğru sürükledi.
Talhei uma pequena canoa, e fui arrastado para o mar adentro por uma corrente forte.
Sekizinci doğum günümde babam bana ilk yelkenli teknemi verdi, ve o tekne hala bende.
No meu oitavo aniversário, o meu pai deu-me o primeiro barco à vela e eu ainda o tenho.
Bir yelkenli! - Kurtulacağız!
- Vamos ser salvos!
Siyah bir yelkenli!
Uma vela negra!
Kızkardeşim Hilde ile oraya yelkenli gezisine giderdik.
A minha irmã Hilde e eu íamos velejar para lá.
Yelkenli mi?
- Barco à vela?
Robert Louis Stevenson eserlerindeki gibi bir yelkenli.
Um veleiro, romances de Stevenson.
Yelkenli! Yelkenli!
Uma vela, uma vela!
Aslında bindiği iki yelkenli kayığı terketti ve seyahatine yürüyerek devam etti.
E então... deixou a escuna em que tinha embarcado e continou a viagem a pé.
- Ré Adası'na gitmek için yelkenli lazım.
- Porque é a Ilha de Ré e tem de ser de barco.
Bir yelkenli görüyorum yüksek bir ağaçta kıç tarafında bir kano asılı.
Estou a ver um barco à vela... numa árvore alta. Há uma canoa pendurada na sua copa.
Ben hayvanlarla uğraşıyorum. Öyleyse benim oğlum da tüccar olabilir. Oğlu Newport'a, Rhode Island'a yerleşip, bir yelkenli satın alabilir ve o lanet olası, aşağılık dağları bir daha hiç görmeyebilir.
Eu crio gado, para que meu filho seja um mercador... para que seu filho possa mudar para Rhode Island... comprar um barco à vela, para que seus filhos... nunca mais tenham que ver estas montanhas de novo.
Yelkenli mi?
- Andar de barco?
Yelkenli partisinin tam üstündeyim.
Localizei os barcos.
Limandaki botların üzerine doğru ilerleyen bir yelkenli gemimiz var..
Temos um barco a vela prestes a bater com qualquer barco no porto.
Yelkenli nerde, Chopper 1?
Onde está, Helicóptero 1?
Terkedilmiş bir yelkenli, polis öldürülmüş.
Barco com ninguém dentro, polícia assassinado.
Evet, onun babası, bahsettiği hastalık, yelkenli, ve hatta öldürülen adam.
Bem, o pai dela, a doença que ele menciona,... o barco, e o tipo que foi morto.
fakat 19. yüzyılda, yelkenli gemiler yerini garip kara hayvanlarının bir diğer icadı olan buharlı gemilere bıraktı.
Mas no século XIX, veleiros como este, começaram a ser substituídos pelos navios a vapor, outra invenção dos estranhos animais da terra.
Rüzgara doğru baktığında, üzerine doğru gelen tek direkli bir yelkenli görmüş.
E olhou para o barlavento. e viu um veleiro de vela curta... dirigindo-se directamente para ele.
Güvertede hiç hareket yokmuş ama yelkenli gelmeye devam etmiş.
Ninguém respondeu. Nada se movia na proa, mas manteve a sua rota.
Yelkenli ile yolculuk yaptım. Çok geniş. Bir kilise kadar Büyük.
Já naveguei numa escuna, Espaçosa, Os porões pareciam catedrais,
"Hiva Krallığı'nın yelkenli gemisi Solaris, dağın içinde uyuyor".
"Solaris"... "a embarcação"... "o Império de Mû"... "dorme nas encostas da montanha"...
Pekala. Şimdi, kendini sahildeki bir yelkenli içinde hayal et....
- Imagine-se num veleiro ao largo de...
Hayır, hayır. hayır, yelkenli olmaz.
- Não, um veleiro não.
Yelkenli bir teknedesin...
Está num veleiro. Feche os olhos.
Yelkenli için özür dilerim.
Peço desculpa pelo veículo.
Yelkenli olsan rüzgarın kesilir.
Ele odiava o J.B. Mas eu odeio toda a gente.
Oğluma yelkenli kullanmasını öğretmek istiyorum.
Quero ensinar o meu filho a velejar.
- Yelkenli kullanmayı nerede öğrendin?
Onde aprendeste a andar de barco?
Yelkenli kullanmasını öğrenmek ister misin?
Queres aprender a navegar? A navegar a sério?
Ve baylar, bizim için 20 metrelik güzel bir yelkenli ayarladım.
E, rapazes, eu aluguei para nós um belo barco com 70 pés.
Yelkenli kullanabilir misin?
Sabes velejar?
Yelkenli!
Vela oh!
Yelkenli, rüzgar yönüne!
Vela oh a barlavento!
KİRALIK - YELKENLİ - JETSKI
- VELEIROS JETSKIS
Adama bir yelkenli kiraladım. - Pekala, bu taraftan.
Aluguei-lhe um barco.
Rüyayı hatırla, okyanusun ortasındayız ve hani şu büyük yelkenli vardı?
Lembras-te do sonho, estávamos no meio do oceano, naquele barco à vela enorme?
Yelkenli gemide, bir adamla bir çocuk.
Um homem e um menino num veleiro.
- İki yelkenli yatı olacak kadar zengin biriyse kesin şişko ve keltoştur.
Se é tão rico para ter essa escuna... deve ser gordo e calvo.
Bir yelkenli.
- Um barco à vela.
Bir yelkenli.
Um barco à vela.
İki direkli bir yelkenli...
Um brigue...
Sanırım bu durumda yarinki yelkenli gezisini iptal ediyoruz, değil mi?
Bolas, acho que isto significa que amanhã já não vamos andar de barco.