Yemış translate Portuguese
169 parallel translation
Tarzan kafanızı koparıp sırtlanlara yem yapacak.
Tarzan vai arrancar-te a cabeça e dá-la às hienas!
Şu andan itibaren onun sevgisi bir çiftçi karısının horozun üstüne yem savurması gibi olacaktı.
De agora em diante, teríamos de nos contentarmos com as sobras.
Yem ve sığır tüccarları bazı odaları sergi mekanı olarak kullanılıyor.
Alguns são salas de exposição, para vendedores de rações, compradores de gado.
Sığır ya da yem satmıyorsunuz, öyle mi?
Não anda a vender gado, nem sementes, nem nada disso?
Al bakalım, seni riyakâr, kırık dişli yem çalıcısı.
Seu desgraçado viscoso, ladrão de isco!
İlk yem 40 kulaç, ikinci yem 75 kulaç, 3. ve 4. yemler sırasıyla 100 ve 125 kulaç derinlikteydi.
Um isco estava a 40 braças, | o segundo estava a 75... e o terceiro e o quarto estavam dentro | da água azul a 100 e 125 braças.
Her bir yem baş aşağı ve sıkıca dolanarak kancaya geçirilmişti.
Cada isco estava pendurado, | com o anzol dentro de si... de forma apertada e segura.
Görüyormusun, Baltor,? Kuşu yakalamak için, önce tuzağa yem koymalısın.
Para pegar a ave é preciso pôr a isca na armadilha.
Yem dükkanında çalışıyorum.
Trabalho numa loja de ferragens.
Ben sadece yem dükkanında çalışıyorum.
Só me dedico à loja de ferragens.
Yem ve hububat ambarında, caddenin tam karşısında.
Está ali no armazém em frente.
1742'de İspanya İmparatorluğu harap haldeydi. İç çatışma ve savaşlardan yıpranmış, zengin ticaret yolları İngiliz korsanlara yem olmuş...
Em 1742, o Império Espanhol jaz em ruínas, corroído por dentro, e desfeito por múltiplas guerras, as suas rotas ricas eram presas fáceis para os corsários britânicos...
Sığır ve birkaç at var. Yem de yetiştiririm.
Crio gado, tenho alguns cavalos e cultivo a minha própria forragem.
.. ofisime gelip, canımı sıkan kimi insanların taze etlerini.. .. eğlenmeleri için onlara yem olarak veririm.
Dou-lhes carne de pessoas que me invadem o escritório e que me incomodam só para se divertirem.
Kano da 5 kişi varmış. Ters dönmüş ve hepsi timsahlara yem olmuşlar.
Diz que havia 5 pessoas numa canoa ela virou, e foram todos comidos por crocodilos.
Tek yanlış hareketinizde köpekbalıklarına yem olursunuz!
Ao mais pequeno problema, atiro-vos ao mar.
Belle Ada'sını Jimmy Lee'nin önünde canlı bir yem gibi tutum, o da atladı.
Acenei-lhe com Belle Isle como isco e ele caiu que nem um patinho.
Sears Tower'dan kafa üstü bir raptiyeye atlamayı yeğlerim. Ya da erkekliğimi bir timsaha yem yapmayı. Ki başımı bu derde sokan da bunu yapmış olmamdır.
Saltar das Sears Towers de cabeça para cima de um pionés, ou pôr a minha masculinidade á frente de um crocodilo, o que foi, a meu ver, o que me meteu nesta alhada.
Derim ki Frank Bennett sarhoş olmuş, nehre yuvarlanmış ve uzun süre önce balıklara yem olmuştur... ve bunların hiçbiri umurumda bile değil!
Digo que o Frank Bennett deve ter-se embriagado, foi até ao rio, foi comido pelos peixes e eu estou-me nas tintas!
Sokağın karşısında yem alan bayanı hatırlıyor musun?
Se lembra daquela senhora que vimos comprando ração do outro lado da rua?
Kırmızı ışıkta bile geçsen, seni kurtlara yem yaparım.
Ao mínimo erro, mando-te abater.
Yem, yumurtadan yeni çıkmış, aç meyve sineklerine saldırıyor ve yalnız onları zehirliyor.
A isca atrai as larvas do "medflies" novas e famintas... e envenenam apenas a elas.
- Hiç yem oldun mu? - 6 ay boyunca, Boroughs dışında bir bölgede.
- Fizeste muitas missões destas?
Bu sefer sıçanlara, şekerleme ve ekmek yerine.. .. yem atmamız gerekiyor gibi görünüyor. Ne?
Eu acho que o rato de momento não pode ser seduzido com pão, mas sim com guloseimas.
Tavuğun kullanamadığımız kısımlarını öğütür ve yem olarak kullanırız.
Mói osso, tecido. As partes do frango que não vendemos, processamos e usamos como alimento.
Yere düşerken küçük çocuklar bahse girerdi ve sıçramış kalıntılarınız gri solucanlara yem olarak satılırdı.
As crianças apostariam nos vossos locais de queda e os vossos restos espapaçados seriam vendidos como ração para as minhocas-gree.
Yalnızca ukala bilim adamlarına yem atmış olursunuz peri masallarını kovalamak bile daha iyidir.
Apenas serve para alimentar pseudocientistas que não têm mais nada do que fazer a não ser perseguir contos de fadas.
Onları bağlayıp, yem olmaları için bırakmış.
Ele limita-se a amarrá-las e a abandoná-las à bicharada.
Bu liberal anlayış sonunda seni başkalarına yem eder.
É esse tipo de ideias liberais que levam a que alguém seja comido.
Amma "kendini aslanlara yem eden" tipte bir zavallısın bu günlerde, değil mi?
Não é estúpida essa atitude de "atirar-se aos leões", hoje em dia?
Şimdi, yıpranmış sinirlerin için çok üzgünüm ama seni sekizinci maddeye yem yapacağımı düşünüyorsan beynini yemiş olmalısın, anlaşıldı mı?
E tenho muita pena por ter os sistema nervoso afectado, mas deve estar maluco Se pensa que o vou deixar sair com base na Secção 8. Está claro?
Ateşböceği ardında parlayan ışıkla yem rolüne bürünüp avını cezbediyor.
A luz literalmente brilha da parte de trás das suas costas. É um engodo para atrair presas.
Müttefiklerin kontrolündeki bölgeye kadar gelmeleri için,... önlerine biraz yem atmış oluruz.
Atraímo-los para perto do continente, ao alcance da aviação Aliada.
O, hepinizin nefret ettiği arkadaşınız, şu anda kum yengeçlerine yem olurken, gözleri dışarı fırlamış bir halde, bir bataklığın içinde yatıyor!
Mas isto não é um jogo de vídeo. O vosso amigo, que os chateava tanto, jaz agora no pântano com os olhos fora das órbitas e a ser comido pelos caranguejos!
O para, yozlaşmış bir polis memuru kılığına girdiğim bir uyuşturucu şebekesini çökertme operasyonunda yem olarak kullanılacaktı.
Era para ser o isco numa operação em que me infiltrei num cartel de droga, enquanto polícia corrupto.
Yani o bir iblis avcısı mı, ve yem olarak dondurma mı kullanıyor?
Então, ele é um apanha-demónios que usa gelado como isco?
Yem olarak onu havaya fırlatmış olmalılar.
Devem ter lançado isso como isca.
- Yanlış yem kullanmıştır.
Mas não apanhou nada. - Provavelmente usou o isco errado.
Yem karışımın ne?
Qual é a tua mistura de cereais?
Aslında, sana davranma tarzımızdan dolayı senden özür diliyoruz. Bizi teknik olarak yem gibi kullanmış olsan bile.
Queríamos pedir-te desculpa pela forma como te temos tratado... embora nos tenhas usado como isco.
Dikkatimizi çekmek üzere tasarlanmış bir yem.
Um engodo para atrair a nossa atenção.
Talikaa bunu bir yem olarak kullanmış.
Nós estamos voltando agora, mas...
Gece yarısına kadar çalacaksınız yoksa annenle babanı, karada yürütmeyi öğrettiğim pirhanalara yem ederim.
Têm de a roubar para mim até às 24h ou os teus pais serão devorados por piranhas que eu convenci a andarem em terra.
Ve biri tarafından ısırılırsan, aklını uçuracak acının haricinde... kanın suya karışacak, ki bu da... diğer köpek balıklarına yem veriyorsun gibi olacak.
E se fores mordida por um, para além da dor insuportável... o teu sangue espalha-se no mar e torna-te num banquete... com muitos mais tubarões atraídos...
- "Daisy's Olta ve Canlı Yem Dükkanı."
"Equipamento de pesca e isco vivo da Daisy"?
Galaksi Ceza Kanunları'na göre başkanı kaçırmanın cezası Traal'ın Kurt-gibi-acıkmış Cırtlak Canavarı'na yem olmak.
Agora, de acordo com o Código Penal Galáctico, a pena por sequestro de um presidente é ser devorado pela Terrível Besta Bugblatter de Traal.
Sen onun kalkışını, duş alışını, güvercinlere yem vermesini izledin.Daha ne?
Tu viste-a acordar, tomar duche, dar de comer aos pombos. E depois?
Eğer onların üzerime gelmesini istiyorsan, yem kullanmalısın. Yoksa...
Se queres que eles venham a mim, trás alguma isca para cá.
Yem gemiler düşman yıldız sistemine Cylon asteroitine çok yakın bir noktaya sıçrarlar.
Os cargueiros saltam para o sistema inimigo a grande distância do asteróide Cylon.
Sahtekarın, Steve'in yem olduğunu ortaya çıkarmış olması ile ilgili birşey söylendiğini farkettinmi?
Não reparaste em nada que indicasse que o falsificador já descobrira Steve?
Hayvanlardan bir kısmını diğerlerine yem yaptım. Sonra süpermarkete geçtim. Orada ekmekleri sıkıştırıp top haline getirdim.
Abaixado o a loja favorita, alimentado um grupo dos animais de estimação aos outros animais de estimação, terminado no supermercado onde eu apertei todos o Wonder Bread em bolas até o gerente me jogou fora.