Yeri gelmişken translate Portuguese
199 parallel translation
Yeri gelmişken, Bir mektup aldım burada.
Macacos me mordam, estou mesmo curioso.
Oh, yeri gelmişken, Bay Martin, bu daire boş mu?
Já agora, este apartamento está ocupado?
Yeri gelmişken, para ağacımın beni kötü etkilediğini düşündüm ve onu sattım.
A propósito, pensei que a minha árvore das patacas fosse má influência para mim. Por isso, vendi-a.
Oh, yeri gelmişken, Warren'ları akşam yemeğine çağırdım.
Oh, a propósito, convidei os Warrens para jantar.
Yeri gelmişken, beni kim önerdi?
A propósito, quem me recomendou?
Yeri gelmişken, siz muhtemelen benim Alfred Hitchcock olduğumu düşünüyorsunuz.
A propósito, vocês, provavelmente, pensam que eu sou Alfred Hitchcock.
Oh, yeri gelmişken. Benim için küçük bir sorunu çözmeni istiyorum
- Gostaria que me esclarecesses.
Yeri gelmişken, Kamera mağazası işini iyi başardığın, bence.
A propósito, trataste muito bem do serviço na loja de máquinas.
Yeri gelmişken, son reklam kültürel değişimin bir parçası olarak Rusya'ya gönderildi.
A propósito, este anúncio comercial, foi um dos que foi enviado para a Rússia, como parte de um intercâmbio cultural.
Yeri gelmişken, daha fazlasını hak edebilirsin, fakat saymanın defterleri kontrol etme fırsatı oluncaya değin bunu bilemeyiz.
Aliás, podes ter direito a mais, mas não sabemos até que o contabilista tenha oportunidade de verificar os livros.
Oh, yeri gelmişken, sadece tüp gitti.
Oh, a propósito, é apenas um tubo.
Yeri gelmişken, programımıza "Be senin..."
Incidentalmente, chamamos ao nosso programa
Yeri gelmişken, tatilde ufaklık ne olacak?
A propósito, o que vamos fazer do miúdo durante as férias?
Hazır yeri gelmişken, Max, Bayan Bertholt ile ilgili makaleni çok beğendim.
A propósito, Max, gostei muito do seu artigo sobre a Sra. Bertholt.
Yeri gelmişken, adınızı rica edebilir miyim? Adımı mı?
- Já agora, posso saber o teu nome?
Yeri gelmişken, bildiri yalanlarla dolu.
Já agora, o aviso é todo mentira.
Yeri gelmişken, Bayan Welles'in 19 : 30'da sahne alması gerektiğinden söz etmiştiniz.
A propósito, disse que a Menina Welles deveria ter aparecido no Bowl às 19h30.
Yeri gelmişken, o sarmaşık zehiri idi.
Acidentalmente, foi uma hera venenosa.
Oh, yeri gelmişken, öğle yemeği zamanında da otelden sıvıştığını gördüm.
A propósito, também o vi a esgueirar-se do hotel ao almoço.
Yeri gelmişken, gelen iki ziyaretçiyle ilgili olarak... Biraz daha kalabilir miyim?
A propósito, por causa da visita dos dois cavalheiros que viste recentemente eu preciso de estar mais tempo fora, do que inicialmente pensei.
Ve yeri gelmişken, Avrupa'daki en iyi düalist.
E, devo acrescentar, o maior duelista da Europa.
Ben eşyaları izlerim... Yeri gelmişken o işi alamadım.
A propósito, eu não aceitei aquele emprego.
Yeri gelmişken, perşembe günü benim için uygun değil. O gün Tai Chi idmanım var!
Já agora, as terças-feiras são complicadas, é dia de Tai-Chi!
Yeri gelmişken, bu fikri İngiltere'de zırh delici kabuklarda zaten kullanmıştık.
Para que saibam, já usámos esta ideia em Inglaterra, nas balas que perfuram blindados.
Yeri gelmişken, Manson isminde yaşlı bir adam salınması için ayarlanmış.
Por falar nisso, um velho homem chamado Manson está no horário da libertação.
Yeri gelmişken... Amerikan halkından da özür dilemek isterim.
Da mesma maneira... quero pedir desculpa ao povo americano.
Yeri gelmişken, işte orada.
E nem a propósito, aí está ele.
Yeri gelmişken... Yeni kontrat için ödül falan ister misin?
A propósito... que tal um bónus de assinatura?
Hediyeleri açmamızın vakti gelmedi mi yeri gelmişken, saat kaç?
Não é hora de abrirmos os presentes? E, por falar em hora, tens horas?
Yeri gelmişken, Sour Grapes'i seyrettim.
Eu vi Sour Grapes, o nome aplica-se, o filme era de facto azedo.
Yeri gelmişken, paylaşmak istediğin bir şey varsa...
Com isso em mente, queira partilhar.
Yeri gelmişken, yarın 11 : 30'da yönetmenle buluşmam gerekiyor.
Falando nisso, vou ter com a realizadora, amanhã, às 11 : 30.
- Yeri gelmişken eşek nasıl?
- Como está o burro, já agora?
Yeri gelmişken, ikinciye ne dersiniz?
- Falando nisso, posso repetir?
Ve, bayanlar baylar, Yeri gelmişken şunu ifade edeyim ki benim...
Portanto, senhoras e senhores, gostaria de aproveitar a oportunidade para anunciar a minha ref...
Yeri gelmişken ifade etmek istediğim...
Gostava de aproveitar a oportunidade...
Yeri gelmişken, Piper nerede?
Por falar nisso, onde está a Piper?
Aslında yeri gelmişken, az öfkeli hissediyorum
Na verdade, agora que você disse, me sinto um pouco zangado.
- Hey, yeri gelmişken, sen ve Sean de Luca'yla neler oluyor?
Falando disso, o que se passa entre ti e o Sean DeLuca?
Yeri gelmişken, ben de haddim olmayarak, herkesin hayatında en az bir kez yapması gerektiğini düşündüğüm şeyleri listeledim.
Por falar nisso... Tomei a liberdade de assentar umas quantas coisas, que acho que todos devem fazer pelo menos uma vez na vida.
Yeri gelmişken...
E já que estamos a falar disso.
Evet, farklı bir geçmişe sahibiz ve yeri gelmişken şu ana kadar ki hayatım oldukça sıkıntı verici idi
Sim, temos diferentes passados... e, aqui tens algumas notícias da minha vida até agora. É uma seca.
Yeri gelmişken, ceketin güzelmiş.
A propósito, bonito casaco.
Yeri gelmişken, Bristol'de iyi iş çıkardınız.
Bom trabalho em Bristol, a propósito. Bom trabalho.
Yeri gelmişken doğruyu söyleyeyim dedim.
Em ocasiões raras, eu falo a verdade. Ele não vai enganar mais ninguém.
Yeri gelmişken...
Por falares nisso...
Yeri gelmişken niye bir dahaki sefere bir tersanede bomba patlatmayı denemiyorsun, çok etkili olur.
Talvez desta surjas numa mansão enquanto eu acabo num bordel de Tijuana. Sabes?
Yeri gelmişken...
A propósito...
Watson, şu faturalar, ödenmeleri gerekiyor. Yeri gelmişken, Dovercourt dansına her ikimiz için bir davetiye almayı başardım.
A propósito, consegui-nos convites para o baile de Dovercourt.
Niles, yeri gelmişken Maris'le aranız nasıl?
Lilith?
- Yeri gelmişken...
- Por falar nisso...