Yerler translate Portuguese
3,219 parallel translation
Çok korkunç yerler buluyorsun.
Como fazes para encontrar lugares tão horríveis?
Görecek harika yerler var
Há muitos lugares bonitos para ver.
Kelimenin tam anlamıyla nehirler uygun yerler değil.
Literalmente "bloqueador de rios".
O tarz yerler pahalı olur.
Esses lugares são caros.
Seninle aynı durumda olan insanlarla tanışabileceğin yerler.
Lugares onde encontras pessoas nas mesmas condições que tu.
Kamyoncu restoranlarında yemek yerler ve ellerinde yalnızca gizli aşkları vardır.
Comem em paragens de camionistas, e apoiam-se exclusivamente num amor secreto.
Ama hala birinci balkonda kalan yerler var.
Mas ainda há lugares de sobra no primeiro andar.
Turistik yerler akşamları, gündüzden çok daha boş oluyorlar.
Locais turísticos tem menos gente à noite do que durante o dia.
Nasıl yerler, şu Bisceglie ile Salerno?
- Como são Bisceglie e Salerno?
Harika manzaraları olması onları popüler yerler yaptığından toplum tarafından hoşnutlukla karşılandılar.
AS COMUNIDADES RECEBERAM-NAS BEM POIS A EXCELENTE PAISAGEM TORNARAM LUGARES POPULARES PARA SE VIVER.
Soğuk yerler.
Pontos frios.
Yeni bir şirket Portland'da yerler alıyor ama sitesine girmek istediğimde güvenlik duvarı ile karşılaştım.
Ora bem, há uma nova empresa que anda a comprar um monte de lojas familiares em Portland, mas esbarrei numa firewall ao tentar entrar no site.
Kod isimleriniz, kaldığınız yerler, arabanızın nerede olduğu.
"Os vossos novos pseudónimos, estadias, onde guardaram o carro..."
- Öyle mi? Evet, pencereler kocaman, yerler harika, tamam mı?
Sim, as janelas são enormes, os soalhos são fantásticos.
Çocuklara işkence yapılan berbat yerler.
Lugares horríveis, onde as crianças são torturadas.
İnsanlar bunu bana sürekli söylüyorlar. İnsanların Emmet'in programını sevmesinin nedeni gezdiği yerler ve maceraları değil, onları bu küçük ailenin bir parçası olmak istemeleri.
As pessoas diziam-me sempre que a razão de gostarem do programa do Emmet não era por causa da viagem ou da aventura, mas sim porque queriam fazer parte da nossa pequena família perfeita.
Dünyada, sırf kız oldukların için kızların eğitim alamadığı yerler var.
Há lugares no mundo onde as raparigas não têm direito à educação, só por serem raparigas.
Benim de birlikte çalıştığım kişilerle karşılaşabileceğimiz yerler de var burada.
Há zonas nesta cidade onde vamos encontrar pessoas com quem trabalhei.
Hiç başka gezegenlerde donut satan yerler var mıdır diye merak ettin mi?
Ah... Nunca sonhaste se haverá lojas de donut noutros planetas?
Boyaları, duvar kağıtlarını yerler ve kabuklarını tarihi eserlerin üstüne bırakırlar.
Devoram a tinta, o papel de parede, e largam fezes em todos os artefactos históricos.
Dükün kalesi tamamen taştan yapılmış ama yerler ve çatı kirişleri tahtadan yapılma.
O castelo do Duque é feito de pedra, mas o chão e as vigas são feitos de madeira.
Bilirsiniz, bu tür yerler için isimler vardır.
Eles têem um nome para este sítio.
Evet, ama bu yerler doğrudan çocuk yapmak için tasarlanmamıştır.
Sim, esse sítio não é adequados para os bebés.
İşle ya da gittiği yerler ilgili?
Alguma coisa sobre o trabalho, para onde é que ele ia?
Bizim için gidilecek yerler var. 8 sene önce yoktu.
Temos coisas a nosso favor que não tínhamos há oito anos.
Araştırdığı yerler arasında Amfilisit barındırabilecek en olası yer burası.
Das localizações que ele analisou, a que tem mais potencial para Anfilicite, está localizado... aqui. - No vale do Rio Hudson.
Harika, bak yeni ofisimiz için yerler bakiyordum.
Estive à procura de espaços que possam ser usados como escritórios.
Dylan'ın hobilerini öğrenmemiz gerekiyor. - Gitmekten hoşlandığı yerler var mı?
Temos de saber que passatempos o Dylan tinha, aonde gostava de ir.
Birlikte yerler, uyurlar ve aynı kadını paylaşırlar.
Comem juntos, dormem juntos, e partilham as mulheres deles.
Aranacak daha tehlikesiz yerler de vardır.
Há sítios menos perigosos onde procurar.
Yerler için para verecek misiniz?
Vão pagar o arranjo do meu chão?
Genel kural olarak bestekârlar en ufak şeyde kafayı yerler.
Regra geral, os compositores tendem a passar-se por tudo e por nada.
Burası çalıştığın diğer yerler gibi değildir.
Isto não é como os outros sítios onde trabalhaste.
Geldiğin yerde gidilebilecek güzel yerler var mı?
Não há sítios aonde ir no teu mundo?
Fransa'ya git, değişik yerler gör, bize anılar biriktir.
Ir a França, ver alguns lugares, arranjar algumas memórias.
- Böyle yerler hala var, değil mi?
- Isso ainda existe, certo?
Eğer büyü yapmaya devam edersen oralar, gitmek istediğin yerler olacak.
Se continuares a usá-la, esses serão os sítios onde quererás ir.
Doğru, grup evleri gibi, hani şu mümkün olduğunca sorunlu çocukla bir araya tıkıştırıldığın yerler bakıcı aileler de seni sadece yemek bileti olarak gördüğü için evlerine alırlar.
Os abrigos, com o maior número de delinquentes possíveis. Pais adoptivos só te aceitam porque rendes dinheiro.
Bu hayvanlar, kendi anne ve babalarını bile yerler.
Eles são o tipo de animal que come as suas próprias mamãs e papás.
Bunlar kalabalık bakımından ve fazla çıkış imkanı sağlaması bakımından uygun yerler.
São do tamanho certo, têm transportes públicos perto com vários pontos de fuga.
Filistinli kırmanızı kahvaltı niyetine yerler.
Comem o vosso rafeiro palestiniano com uma dentada.
Böyle yerler organize Rus ve Ukrayna mafyaları dolu.
- Estes lugares têm máfia. Crime organizado russo e ucraniano.
Eğer bir kaç kişinin hayatını düzeltebiliyorsan, sonunda kanlı dinlerin olduğu yerler dışında başka bir yerlere de gidebilmelisin.
E se tu consegues restaurar a vida de alguém, não penso que precise de ser um maldito fanático religioso, para eventualmente chegar aonde quero.
Gitmem gereken yerler var.
Tenho onde ir.
Gitmemiz gereken yerler var. Tamam, 40.
Temos lugares a onde ir.
Yayınlara çık masumiyetini iddia et suçu başka yerler at fakat herkes biliyor ki oğlunuzu Hillary'nin öldürdüğünü biliyorsunuz.
Vai para os media, reclama a sua inocência, deita as culpas a outro. Só que todos sabem que você sabe que a Hillary matou o vosso filho.
şu anda acil serviste çünkü, ah, gizli servis yardımcıları Oradaki tesislerin başka yerler kadar iyi olduğunu söylüyorlar.
Irá permanecer nas urgências, porque os Serviços Secretos dizem que as instalações são tão boas como quaisquer outras.
Güzel yerler.
- Belos.
Yani o yerler eğlenmek için.
É suposto esses sítios serem divertidos.
Şu vurgulu yerler bu, kemiksel travmayı belirtiyor. Şimdi program olası yönleri hesaplayacak.
Agora o computador vai calcular trajectórias.
Bunların bazıları güzel yerler.
São lugares fixes.