Yöre translate Portuguese
96 parallel translation
Hatırası ömürlerinin sonuna kadar o yöre halkının hafızasına kazınmış.
A sua memória vai viver com aqueles nativos para o resto da vida.
"Yöre Polisi Johnny Rocco'yu Yakaladı."
"Ajudante da Polícia Local prende Johnny Rocco."
Yöre sakinlerine kalırsa, refakatçi o veya bu şekilde... hamisini öldürmüştü.
O povo do vilarejo acreditava que, de alguma forma... ela tinha matado a sua benfeitora.
- Yöre sakinlerini görmek istedim.
- Queria ver os sítios.
Evini bulmak için boşuna uğraştım. Smith ismi yöre insanlarında son derede yaygındı.
Eu tentei em vão localizar a sua casa... mas, Smith, era um nome comum.
Ve şimdi sıradaki işimiz.Homer Simpson, yöre sakinlerinden, bir sorunu var.
Agora outro assunto. Homer Simpson, um residente, quer dizer uma coisa.
Yöre konseyi, kendim... ve New York şehri adına... yaptıklarınız için teşekkür etmek istiyorum... ve kasabanın ihtiyacı olan...
Por isso em nome do conselho do bairro, no meu próprio, e no da cidade de Nova Iorque agradeço-vos o que fizeram.
Yöre çok güzeldi.
O lugar é muito bonito.
Eminim ki yöre kızları seni çok çekici buldular
* Aposto que as moças da terra Pensaram que eras namorador
Görünüşe göre açgözlü kertenkeleler tüylü sıçan ya da çatı kuşu olarak da bilinen yöre güvercinleri için damak tadı geliştirmiş.
Parece que os répteis gostaram do pombo comum, também conhecido como rato com penas ou ave do esgoto.
Küçük bir yöre.
Uma pequena cidade.
O bölge, yöre insanı ya da Ermeni Soykırımı hakkında ipucu olabilecek birçok arşivsel doküman olmasına rağmen şu sıralar Ussher'ı da aklımda tutarak İncil'i yeniden okuyorum ama bundan ziyade biraz da hayal gücümle alakalı.
E todo o material do arquivo sobre esta região, este povo e o genocídio armenio. Estou relendo a Bíblia, pensando em Ussher. O resto depende de minha imaginação.
Yöre halkı tımarhaneden kaçmış bir delinin yaptığını iddia ediyormuş.
As pessoas daqui dizem que foi um lunático.
- Yöre halkı nereye gidiyor?
- Para onde foi a gente normal?
Yöre basınının bazı üyeleri bu öneride bulundu.
Vàrios membros da imprensa local sugeriram isso mesmo.
Onlar yöre kadınlarından daha zordur, öyle değil mi?
São mais complicadas que a variedade local, não acha?
Bu okulun tabusunu ihlal ettin... Bu yöre eski geleneklerimizin sürdürüldüğü tek yer.
Quebraste o tapu desta escola... neste marae, o único lugar onde as tradições são preservadas.
Wash, yöre sakinleriyle başımız derde girdi.
Wash, temos aqui um problema.
Polinez villasında yaşayacak, yöre kızlarına Bali Hai'yi tattıracaktım.
A viver numa aldeia na Polinésia. E a divertir-me com as raparigas locais.
Şimdiyse, Carl'ın ölümünden sonra yöre sakinlerinin bir komite kurduğunu ve Bradley Park'ını koruyan bir topluluğa yardım ettiğini öğrendik.
E agora sabemos que desde a morte de Carl Morrisey, os seus vizinhos formaram uma comissão de vigilância para ajudar a proteger o parque Bradley.
"Bayan Morrissey, kocasının halk kahramanı ilân edilmesi için başvuruda bulundu." "Bu görüş, birçok yöre sakini tarafından paylaşılmakta."
A Sra. Morrissey disse que o marido era um herói do bairro, um sentimento partilhado por muitos residentes da zona.
Gidip yöre halkıyla tanışacak mıyız?
- Misturamo-nos?
Birinci Bölüm Bu bölümde yolumuz Manderlay'e düşer ve yöre halkıyla tanışırız.
CAP. 1 "No qual partimos para Manderlay para encontrar com os povos de lá"
Kum fırtınası, ezelden beri bu vakitlerde gelirdi. Ama bunca yıldır, yeni ekilen pamuğa zarar verdiği olmamıştı çünkü çiftlik, yöre halkının "Yaşlı Hanımın Bahçesi" olarak bildiği ağaçlardan oluşan bir kalkan ile zekice korunmaktaydı.
a poeira caiu desta vez como nunca se tinha visto mas todo ano o algodão é protegido por árvores a volta conhecido por "o jardim da velha senhora"
Zaman ilerledikçe, Manderlay'deki pamuk fideleri ile birlikte, yöre halkının açlığı da büyümekteydi. Ellerindeki eşek eti iyice azalmıştı ve kalan az miktarı da Claire'ye ayırmışlardı.
com o passar do tempo, as mudas cresceram lado a lado com a fome de todos agora o que sobrou da carne do burro foi reservada para Claire
Kavga kıyamet kopmuş. İşler iyice çığırından çıkmış. Yöre halkı ve polisten bir sürü yaralananlar olmuş.
Houve uma confusão enorme, que ficou muito feia e abriu imensas feridas antigas, entre a polícia e as pessoas daquela área.
Her ne kadar yöre halkı fazla zehir kullanıldığından şikayetçi olsa da...
Apesar de alguns moradores recearem os altos níveis de pesticidas...
İnsanlar yöre halkının Amerikan Nessie dedikleri şeyi görmeye çalışıyorlardı.
Estás a morder-me o cabelo! Eu tenho o ataque do golpe corporal...
Her yıl yöre halkı saldırıya ve sualtı avcılar tarafından öldürülüyor.
Todos os anos, os habitantes locais são atacados e mortos por predadores subaquáticos.
Burada, 1941 sonbaharı başlarında yöre sakinlerinden çalışmaya elverişsiz olarak seçilen az sayıda Yahudi de öldürülmüştür.
Um pequeno número de judeus das redondezas, seleccionados como impróprios para trabalhar, também lá tinham sido mortos desde o Outono de 1941,
Yöre mantarları.
Cogumelos da região...
Manning, Colorado yöre halkından bir adam olan Daniel Elkins evinde küflenmiş olarak bulundu.
Um homem, no Colorado chamado Daniel Elkins, foi encontrado espancado na sua casa.
Yöre halkı hızı saatte 150 mili bulacak şiddetli rüzgarlara hazırlanmalı, yıldırım ve su baskınlarına.
As residências devem estar preparadas para sustentar ventos até 240km / h, tempestades severas e enchentes.
60 metrelik bu devler yöre halkı tarafından tanrıların ağacı olarak adlandırılıyor ve Hindistan'ın en kutsal hayvanlarından biri için uygun bir yuva oluşturuyor.
Esses gigantes de 60 metros são conhecidos localmente como a árvore dos deuses, um apropriado lar para uma das mais divinas criaturas da India.
Otlak çiçeklerinin bolluğu yöre halkına en değerli hazinelerinden birini sunuyor.
A abundância de flores do prado fornece aos povos locais do monte uma das mais valiosas colheitas.
Buraya kadar gelen iki nehir yöre halkı tarafından, Alaknanda ve Baghirathi olarak adlandırılıyor.
Os rios que se encontram aqui são conhecidos somente por seus nomes locais, o Alaknanda e o Baghirathi.
YÖRE SAKİNİ KIZ HORTUMDAN KURTULDU
RAPARIGA LOCAL SOBREVIVE A FURACÃO
Beni Jack'in mi yoksa yöre sakinlerinin mi daha çok sinirlendirdiğini bilmiyorum.
Sabes, não sei o que me põe mais nervosa... os gajos daqui ou o Jack.
Yöre sakinleri.
São desse lugar.
Tek gelenler, kaybolanlar ve yöre halkı.
Aqui, só aparecem os perdidos e moradores locais.
Buradaki yöre sakinleri bu adı vermişler çünkü havanın ve dağların tanrı tarafından tek amacı insanları öldürmek için yaratıldığına inanırlar.
Assim lhe chamam os nativos da zona porque acreditam que o clima e as montanhas foram criadas por Deus com o único objectivo de matar pessoas.
Yöre sakini çocuk kayboldu
CRIANÇA DO POVO DESAPARECIDO
Yöre sakini bir tüccar silah seslerini duymuş, 911'i aramış.
Um comerciante local ouviu tiros, e chamou o 112.
Yöre... Yönetici Asayişi.
Executive Orders.
Evet, yöre sakini bir çocuk için, bu işte oldukça iyi.
Para um rapaz local, ele é bastante bom nisto.
Çıkıp yöre insanlarıyla dost olman için sana iyi bir fırsat.
É uma oportunidade de saires, fazeres amizades com os habitantes.
Evet, aslında ben pek pişirmem ama yöre insanlarını görünce doğru şey galiba bu dedim.
Sim, na verdade não cozinho, mas parece ser uma coisa que as pessoas fazem por aqui.
Bu büyük hippi işgali yöre halkını da bir hayli öfkelendirmiş görünüyor.
o que deixa as comunidades em alerta, relativamente a esta invasão de hippies.
Yöre halkı öyle diyor.
Segundo os vizinhos.
Bilirsin yöre insanı bu tür şeyleri bilir.
Os nativos sabem.
Geldiğimiz yer, o yöre her şeyi daha acımasız yaptı.
A área de donde vimos...