Yüz yüze translate Portuguese
2,306 parallel translation
Yüz yüze gelene kadar onunla.
Até que fique cara a cara,
Yüz yüze gelene kadar onunla.
Até que fique cara a cara.
Denekle yüz yüze miydin?
- Estava de frente para o sujeito?
Onu yüz yüze değerlendirmeliyiz.
Temos de o avaliar cara-a-cara.
Düşmanınla yüz yüze gelip onu yenmek zorundasın.
Tens de enfrentar o inimigo e derrotá-lo.
Jonathan sizin hakkınızda birçok şey anlattı bana ama şunu itiraf etmeliyim yüz yüze anlattıklarınızdan çok çok daha güzelsiniz.
Jonhathan falou-me muito de ti, mas... devo confessar que tu... és ainda mais linda, em pessoa.
Hiç ölümle yüz yüze gelmediniz.
Você nunca teve que encarar a morte.
- Bence buluşmamızın vakti geldi. Yüz yüze.
Acho que está na hora de de nos conhecermos, cara a cara.
Merhaba. Yüz yüze tanıştığımıza memnun oldum.
Prazer em conhecê-la pessoalmente.
Adı çıkmış Dedikoducu Kız'la sonunda yüz yüze tanışıyorum.
Finalmente conhecer a infâme Gossip Girl em carne e osso.
Bu akşamki aile yemeğine davet etmek için ona bir mesaj bıraktım ama geçen haftaki tartışmamızdan sonra onunla yüz yüze barışmak istiyordum.
Acabei de lhe enviar uma mensagem a convidá-la para um jantar de família esta noite, mas queria fazer as pazes com ela pessoalmente depois da nossa discussão na semana passada.
Onunla yüz yüze konuşmam gerekiyor.
Tens a certeza de que agora é a melhor altura?
Louis ile yüz yüze konuşmak istiyorum.
Quero falar com o Louis pessoalmente.
En iyi arkadaşınızı ölümüne dövüp onu sakat bırakan bir adamla yüz yüze geldiğinizi hayal edin.
Imaginem estar frente a frente com o homem que espancou o vosso melhor amigo de tal forma que os médicos dizem que ele pode não voltar a andar.
Biliyorum uzaktan gelmek zorundasın ama eğer bunu yüz yüze konuşabilirsek...
Sei que têm estado distantes, mas se pudéssemos falar pessoalmente...
Yüz yüze bir görüşme istiyor.
Ela quer conversar, cara a cara.
Sadece ona yüz yüze açıklamak istedim neden ansızın gittiğimi.
Queria explicar-lhe pessoalmente porque me fui embora tão abruptamente.
Eğer yüz yüze gelirlerse, dünya savaşı başlar.
Se ficarem cara a cara será a quarta guerra mundial
Hiçbir koşul altında Sunny ve Max yüz yüze gelmemeli.
Sob nenhuma circunstância... podemos deixar Sunny e Max ficarem cara a cara.
Lanet olsun! Yani eğer Daboo ve Chintu yüz yüze gelirse...
Isso significa que se Daboo e Chintu ficarem cara a cara..
Yüz yüze durup, meydan okuyacaksın. Korkmadığını göstereceksin.
Temos que o olhar nos olhos e mostrar que não temos medo.
Bu işi hepimiz için kolaylaştıracağını umuyorum. Yüz yüze iki medeni insan gibi konuşmayı yeğlerdim ama tabii bunu yapacağını sanmıyorum.
Espero que facilite para nós e venha pra fora, para que possamos discutir.
Canavarla yüz yüze ölüm kalım mücadelesi verirken, uçurumdan, Dover'ın Beyaz Uçurumları'ndan aşağı yuvarlandık.
Ali estava eu... cara à cara com a besta, numa luta de vida ou morte, até nós rolarmos direitos ao penhasco, os Penhascos Brancos de Dover.
İtibarsız Bay Fossett ile yüz yüze görüşme zamanı?
Um encontro com o infame Sr. Fossett?
Yüz yüze yani.
Pessoalmente?
Neden yüz yüze görüşüyoruz?
Tenho gastos. Preciso atualizar o meu sistema.
Seninle yüz yüze görüşüp vedalaşmak istedim.
Queria ver-te cara a cara e fazer uma despedida apropriada.
Onunla bir toplantı istiyorum. Yalnız. Yüz yüze.
Quero uma reunião com ele, sozinho, cara a cara.
Talepleri, yüz yüze buluştuğunuzda, seni köşeye sıkıştırıp kontrol etmeye başladıklarında gelecek.
Vão fazer as exigências quando te encontrarem pessoalmente. Quando estiveres nas suas mãos.
Sorun şu yüz yüze geldikleri hâlde Frank adamı tarif edemiyor.
É o seguinte. O Frank não consegue descrevê-lo, mesmo tendo estado cara-a-cara.
Mr. Prentice, polislere evinize giren adamla bir dakika kadar boğuştuğunuzu onun haricinde tamamen yüz yüze olduğunuzu söylemişsiniz.
Sr. Prentice, disse que lutou com o invasor por mais de um minuto, que ficou sempre cara-a-cara com ele.
Sahi mi? Bak, ne kadar zor olsa da yüz yüze özür dileyebilirim.
Eu peço desculpa cara a cara, por mais difícil que isso seja, mas acho que está...
- Hayır, yüz yüze olmak zorunda.
- Não, tem de ser cara a cara.
Bunu yüz yüze konuşmalıyız.
Temos de falar cara a cara.
Yüz yüze görüşme falan yok.
Não há mais cara a cara.
Gelip yüz yüze söylemek istedim.
Eu quis contar-te pessoalmente.
Bu yüzden ikinizle aynı anda ve yüz yüze konuşmak istedim.
E é por isso que queria falar convosco ao mesmo tempo, pessoalmente.
Dinle beni gerçekten bunu düşünmek istemiyorum ilişkimizin bittiğini, fakat... Biz diye bir şeyin olup olmadığını da bilmiyorum, Bu konuyu yüz yüze konuşmalıyız.
Não quero mesmo pensar que é o nosso fim, mas quer seja ou não, devíamos discuti-lo cara a cara.
- Yüz yüze konuşalım bence.
- Vamos falar disso pessoalmente.
Onunla hiç yüz yüze tanışmadığın ve haberde ayrıntılı olarak anlatılmadığı için Marco'nun gerçekte nasıl biri olduğunu bilmeni istedim.
Como nunca o chegou a conhecer em pessoa e como este artigo é parco em detalhes queria que você soubesse que o Marco era na realidade.
" Viyana'da iki gün bekledikten sonra karanlık bir sokakta Lausenschlange'la yüz yüze geldim.
"Após dois dias de espera em Viena," "enfrentei o Lausenschlange num beco escuro."
Ama açığa çıkan daha büyük şeylerle yüz yüze geldiğinizde geri çekildiniz.
Mas quando se deparou com revelações maiores, retraiu-se.
Biliyorum bu yüz yüze gelmeyi beklediğin en son şeydi- -
Eu sei que era a última coisa com que esperavas ter de lidar...
Doyle toplantısından sonra onunla yüz yüze görüşme ayarlayalım.
Vamos marcar uma conversa de 10 minutos com ele, depois da reunião com o Doyle.
Yüz yüze görüşelim.
Vamos falar cara a cara.
Ama seninle şahsen, yüz yüze tanışmak çok güzel.
Mas é bom conhecer-te pessoalmente em carne e osso.
Bütün yüz yüze tanışmalar şahsen yapılır.
Todos os encontros pessoais são em carne e osso.
Gizli buluşma yerlerimizden birinde yüz yüze konuşmak istiyor.
Bem, ela quer um encontro num dos espaços neutros por nós designados.
Yüz yüze mi?
Cara a cara?
Onunla yüz yüze konuşmayı umuyordum ama ama bu mümkün olmayacak gibi görünmeye başladı.
Esperava falar com ele cara a cara, mas...
Ya da biz diye bir şeyin olup olmadığını bilmiyorum. Bu konuyu yüz yüze halletmeliyiz.
Não quero mesmo pensar que é o nosso fim, mas quer seja ou não, devíamos discuti-lo cara a cara.