English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ Y ] / Yıp

Yıp translate Portuguese

10,456 parallel translation
İşte tanıyıp sevdiğim karanlık yüz.
Aí está o beicinho que eu vim a conhecer e a amar.
Roma İmparatoru Sebastian'ın Tanrı'yı bulduğunu anlayıp inancından feragat etmesini ister. Ancak o reddeder.
Ao saber que Sebastião encontrara Deus, o imperador de Roma ordenou-lhe que renunciasse à sua fé, e ele recusou-se.
Zırhından çamuru ve kanı kazıyıp temizlediğinde seni çağıracaktır.
Ele chama-te quando tiver limpado a lama e o sangue da cota de malha.
Çamaşır yıkayıp yemek pişirmeyeceğim veya ölüp gidene kadar tarlalarda çalışmayacağım!
Não lavarei roupa, nem trabalharei nos campos até cair, e cozinhar.
"Liderleri suikaste kurban gitti, yükselişleri giderek yavaşladı... "... ve sonraki kırk yıl boyunca... "... polis, tesadüf eseri milyonlarca siyahı bir yere toplayıp...
Com o assassinato dos seus líderes, a revolta acalmou-se e, nas próximas quatro décadas, a Policía, por coincidência, prendeu milhões de homens negros, tirando-lhes o direito de voto, com 35 estados que não permitem votar inclusivé após sair da prisão.
- İki yıl önceki kayıp şahıs davasından.
Uma pessoa que desapareceu há uns anos.
Annalise yıllardır, savcının bürosunu aşağılayıp duruyordu.
Há anos que a Annalise humilha a Procuradoria.
Taylor Shaw 25 yıldır kayıp.
A Taylor Shaw está desaparecida há 25 anos.
Taylor Shaw 25 yıldır kayıp.
A Taylor Shaw está desaparecida há 25 anos
Geride hiç adam bırakmayıp hep birlikte saldırmalıyız Lordum.
Não deveríamos estar a conter-nos, Senhor. Deveríamos atacar com todos os homens.
Onu diş kayıtlarından tanıdım. Bir yıl önce kayıp olarak dosyalanmıştı.
Identifiquei-a pelas arcadas dentárias de quando desapareceu, há um ano.
Yayımcıyı arayıp, kim olduğunu öğreneyim.
Vou ligar à editora, a pedir-lhes que confirmem a identidade dele.
Milyarder arkadaşın Elia'yı arayıp biraz nakit istesene.
Pede dinheiro à tua amiga bilionária, a Elia.
Tanıyıp sevdiğin her şeye ihanet etmek seçenektir, Talia.
Trair tudo o que conheces e amas é uma escolha, Talia.
1 yıldan uzun süredir kayıp.
Desapareceu há mais de um ano.
Arkadaşına yardım etmek istemeni anlıyorum, fakat on yıldır kayıp durumda.
Sei que queres ajudar o teu associado, mas o Solomon anda foragido há uma década.
Onu yakalyıp, almalıyız..
Temos de a encontrar e trazê-la de volta.
Bebek taşıyıp nasıl bırakıyorlar?
Carregar uma criança e depois entregá-la?
Yapıp yapamayacağımı son dört yıldır kendime sorup duruyorum artık cevabını biliyorum.
Tenho-me perguntado isso nos últimos quatro anos, mas agora sei. Não.
Babamın beni çiftlikten çıkarıp bana kendi evcil hindimin kafasını kestirdiği yıl mı?
Foi que o ano em que pai levou-me até a fazenda e fez me decapitar meu animal de estimação de peru?
Onu geri alıp, aile haricinden birisini ya da bir şeyi kilit altına almalıyız.
Temos de o recuperar e prender outra coisa qualquer. - Qualquer coisa menos a minha família.
Yeni yılda, baş komiserine geri döneceksin o da seni kollarını açıp karşılayacak ve dedektif bugünü en karanlık günün olarak hatırlayacaksın.
No ano novo, vais voltar para o teu capitão e ele vai receber-te de braços abertos. E detective, vais lembrar-te de hoje, como sendo o teu dia mais negro.
Bilirsiniz, bazı insanlar arabayı makineye yıkatıp geçmeyi tercih eder. Peki ben? El işi / el muamelesine düşkünümdür.
Sabes, algumas pessoas não se importam com a lavagem-automática, mas eu sou fã do trabalho manual.
Herif onca yıldır arkadaşımmış gibi davranıp yan tarafımdaki evde oturuyor.
Demasiada importância? Este tipo tem estado sentado ao meu lado todos estes anos, agindo como se fosse meu amigo, quando tudo o que realmente queria é estar com a minha mulher!
Bir kaç arkadaşla birlikte Griffith Park'a gideceğiz donlarımızı sıyırıp Crisco ile yağlanacağız ve yer çekimi bizi nereye götürüyor göreceğiz.
Eu e os tipos vamos até ao Parque Griffith, tiramos a roupa, besuntamo-nos de gordura e ver aonde a gravidade nos leva.
Radikal görüşleri varmış ve 16 yaşında kaçıp yeniden tarikatın beyin yıkayan kollarına dönmüş.
Ele tinha visões extremistas, e aos 16 anos voltou a correr para os braços da lavagem cerebral do culto da Missão do Paraíso.
İtalya'ya geldim ve tek kişilik bir ordu olarak İtalya'yı işgal ettim. Gayem, burada bulabildiğim en iyi fikirleri alıp Amerika'ya götürmek ve Amerikalı yurttaşlarımı İtalyanlar'ın yaptığı bazı şeyleri yapmaya ikna etmek.
Vim a Itália e invadia, como exército de só um homem, para levar aos EUA. as melhores ideias que consegui encontrar aqui e convencer aos meus compatriotas para fazer algumas das coisas que fazem os italianos.
- Tatlıyı çıkarıp yerine peynir ve meyve koyabiliriz.
Bem, podemos eliminar a sobremesa e adicionar um queijo e uma frita. Sim.
"Sadece Beyazlar" Muhtemelen sadece tesadüftür, ancak 1950'li ve 60'lı yıllarda Amerika'daki Siyahlar, gördükleri 400 yıllık baskının ardından hadlerini aşıp eşitlik talep etmeye güçlerini iyiden iyiye göstermeye başladılar.
Provavelmente seja só uma coincidência, mas nos anos 50 e 60, os negros nos EUA, depois de 400 anos de opressão, impuseram-se e começaram a reivindicar por direitos civis e começaram a afirmar o seu poder
Yani diyorsun ki, sadece uyuşturuyu yasa dışı olmaktan çıkarmak yetmez aynı zamanda Amerika'yı tedavi olanaklarını artırmaya bir başka deyişle, mızmızlanmayı bırakıp insanlara yardım etmeye ikna etmem gerek.
Então o que está a dizer é que não serve só de despenalizar las drogas, também tenho que convencer os EUA a aumentar o tratamento e basicamente parar com a idiotice e ajudar as nossas pessoas.
- Ayrılıp ormanı aramalıyız.
Separemo-nos e procuremos no bosque.
Yarın korkmak istemiyorsak bugün dışarı çıkıp kendimizi savunmalıyız.
E se não quisermos ter medo amanhã, temos de sair à rua e defender a nossa posição hoje.
Bedelini ödemesi, zarar görmesi, acıyı hissetmesi gerekiyor. Kaçıp gitmesi değil!
Ele tem que pagar, sofrer, sentir a dor, não se safar!
Devlet lehine tanıklık yapıp, üç yıl kadar yatıp çıktım.
Mudei de lado, só fiquei preso durante 3 anos.
Biz gözümüzü onun üstünde tutarken siz de DNA'yı alıp test eder ve ufak makinenizle yapacağınız şeyi yaparsınız.
Vocês recolhem o ADN e testam-no enquanto o vigiamos. E faz o seu lance com a sua máquina pequenina.
Jimmy "çift tabanca" yı öldürmek için şehre geldim. ve varsayımsal olarak tabi... Onu kiralık kamyonetimin bağajına atıp meadowlands'a götürdüm.
vim à cidade para matar o Jimmy "duas armas" e... hipoteticamente... enfiei-o na mala do meu carro alugado e levei-o até ao pântano da Meadowlands.
İ.P.Y.
É dos MCA.
- İ.P.Y de nedir?
- O que quer dizer MCA?
Babam onlar için çalışmazsa Kara'yı alıp götürmekle tehdit ettiler.
Ameaçaram levá-la, a não ser que o meu pai trabalhasse para eles.
Pekala, yukarı tırmanıp öbür taraftaki kapyı açmalıyım.
Terei que subir e abri-la pelo outro lado.
Nasıl olurda onca yıldır ilk defa yaşanan felaketin ortasında bırakıp gidersin?
Como é que pudeste desaparecer a meio do pior desastre em décadas?
Bunca yıldır bu aptal testi yapıp da acaba HL nedir diye sormaman çok ilginç.
Interessante, Administra esse teste parvo há anos e não se incomodou em se perguntar o que é que o "HL" significa.
Öyle potansiyeli olan birinin, yıkılıp gitmesini görmek çok zor.
Foi difícil de ver um homem com tanto potencial ficar mal daquele maneira.
Onlar caddede bir adamı öldürdüler, dükkanları yıkıp döktüler, ve Xavier'i mi kaçırdılar? Neler oluyor lan?
Matam um tipo na rua, destroem várias lojas e raptam o Xavier, o que é que está a acontecer?
Morglarda, cenaze evlerinde civar mezarlıklarda çalışan kişilerin kimliklerini çıkarıp, potansiyel suçluların da..... listesini çıkarmalıyız.
Vamos começar a verificar os registos de empregados de morgues, casas funerárias, cemitérios locais e, começar a construir uma lista de suspeitos.
Kapıyı kırıp onu silkelemeden önce yapabildiğim tek şey durmaktı.
Foi o que me impediu de lhe dar um pontapé e de o abanar todo.
Cazibenle ortalığı yakıp yıkmalısın.
Tens de livrar-te desse trapo e arranjar algo sensual.
Bazen, çok yılmış olduğum zamanlarda kafamdaki düşünceleri atmak için, Golf arabamı alıp etrafta gezintiye çıkarım.
Às vezes quando estou frustrado e preciso mesmo limpar a cabeça, meto-me no meu carrinho de golfe e dou umas voltas por aí.
Yıkanıp giyiniyorum.
Lavo-me e visto-me.
Çoğu insanın aklına ilk "Beat It" veya "P.Y.T." gelir.
A maior parte das pessoas pensa em "Beat it" ou "P.Y.T."
Bağlantıyı koparıp ülkeyi turlaması mı?
Viajar desligado?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]